ABD şartları hergün değiştirirken Suriye’de operasyon!
Suriye’de, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon fikri önümüzdeki döneme ilişkin en önemli konu olmaya devam ediyor. Son günlerde daha az konuşulur olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Uluslararası planda haklı olup olmamak, böyle bir operasyonun zorluğu ve riskleri yahut da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eş zamanlı ve şartlı olarak IŞİD ile mücadele sorumluluğunu da almış olması, elbette dosyanın ağırlığını artırıyor. Durumun hassasiyetini ve atılacak adımın zorluğunu önemli ölçüde değiştiriyor. Siyasi kararlılık ne kadar güçlü olsa da askeri ve diplomatik boyutların nitelik ve nicelik değiştirmesi son derece önemlidir.
Ne var ki Türkiye için sınır boyunca uzanan ve sınırın aşağısında da ciddi bir derinlik kazanan bölgede PYD/YPG sahasının bulunması bir gurur meselesi haline geldi. Aynı zamanda da bir güvenlik meselesi… En başından Suriye’de bugünkü kadar geniş olmasa da belirli bir hacme sahip Kürt bölgesini himaye altına alıp muhtemel riskleri bertaraf etmek seçeneği dışlandığı için bugünkü itiraz kaçınılmaz oldu. Afrin’de de bu yapının geleceğine yönelik doğrudan ilk operasyon yapıldı.
Ankara, Suriye’de istediği sonucu alamadı; üzerine bir de içeride 40 yıldır mücadele verdiği bir örgütün yönetiminde şekillenen bir yarı devleti kabullenemiyor. Gelinen noktada, silahlar defalarca ateşlendikten sonra da kabul etmesi mümkün görünmüyor.
Peki, Fırat’ın doğusu boyunca 500 kilometrelik hat boyunca uzanan bu bölgeye operasyon kolay ve mümkün mü? Son tahlilde herşeyi göze alırsanız tabii ki mümkün ama Türkiye, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’nda görüldüğü gibi işlerini böyle yürütmüyor. Suriye’deki büyük aktörler ABD ve Rusya’nın onayını almayı gözetiyor. Bu çapta bir askeri girişim için hiç şüphesiz doğrusu da budur.
Bugün ise ABD sahadan çekiliyor. Yani, çekilme kararıyla birlikte Rusya, sahada tek büyük aktör olarak kalmış bulunuyor. ABD çekilmeden önce de, çekilme kararını aldıktan sonra da PYD/YPG’ye operasyon konusunda olumsuz tavrını sürdürüyor. Ama askerlerini tam olarak çektikten sonra bu olumsuzluğun en fazla ikincil önemi olabilir. Tabii, her durumda Türkiye’nin IŞİD ile mücadelede ağrılık koyması ve geride kalan unsurların temizliğini sağlaması şarttır. ABD Başkanı Trump herkesi şok eden Suriye’den çekilme kararını Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede verdiği teminata bağlamak şöyle dursun, bunu günde iki kere tekrar etmekten de geri durmuyor. Son olarak Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’un sözlerine bakacak olursak ABD’nin IŞİD’in yıkılmasını istediği ama “Kürtlerin korunmasına ilişkin anlaşma yapmadan Suriye’den çekilmeyeceği” anlaşılıyor. Kürtlerin korunması ile YPG’nin korunması aynı şey mi, belli değil… Ayrıca anlaşmadan kasıt ne ve kiminle yapılacak?
Halen IŞİD ile mücadele etmekte olan YPG’nin denetlediği topraklardan geçerek IŞİD’le savaşıp tekrar geri dönerek bu kez YPG ile savaşmak fikri pratikte nasıl işleyecek belirsiz ama Türkiye’nin önündeki seçeneğin askeri tablosu bunun gibi bir şey. IŞİD’in biraz daha beklemesi ve öncelik YPG ile mücadeleye verilmezse tabii. Bolton’un bu soruya da cevabı var: “Bizimle tam koordinasyon olmadan Türkiye, Suriye’de operasyon yapmasın!”
Başta böyle bir tanımlama yoktu. Görünen o ki ABD, aceleyle verdiği çekilme kararını içeride muhaliflere, dışarıda da müttefiklere karşı toparlamak için şartları hergün değiştiriyor.
Yine de bu tabloda Rusya’nın ne düşündüğü ve ne yapacağı önemlidir. Ruslar için PYD/YPG güçleri bir yandan Amerika’nın oyuncaklarıdır. Öte yandan Suriye’de savaşın bitiyor olması nedeniyle yeni cephe açılmasını istemedikleri gerçeği var. Hatta, Moskova’nın barış halindeki Suriye denkleminde Türkiye’nin YPG hassasiyeti dikkate alınmış değildir. Yeni anayasa ile Kürtlerin özerk yapıyla PYD denetimine girmesi fikri Türkiye için tahammül edilemez olsa da Rusya için sakıncalı değildir.
Tam bu noktada YPG’nin uzun süreden beri sınırdan bir saldırı yapmamaya dikkat ettiğini de genel tabloya ekleyelim. Açıkça dünyaya bir mazeret vermemeye çalışıyorlar.
İşte bu tablo Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapmayı planladığı operasyonu hem askeri, hem de diplomatik olarak zorlaştırıyor. Bu da normal çünkü Ankara, savaş biterken bütün dengeleri değiştirmek gibi geniş çaplı bir işe soyunuyor. Sahadan önce masada işi kolaylaştırmak önemli olduğu için Moskova ve Washington’la yapılmakta olan görüşmeler bu yüzden önemlidir.