ABD, Almanya, Ankara

En çok hassasiyet gösterdiğimiz, üzerinde en çok konuştuğumuz ve içeride ne olursa olsun o sahada asla taviz vermeyeceğimizi ilan ettiğimiz dış politikada iyi günler yaşamıyoruz. Problemlerin ittifak halkasına dahil olmayan ülkelerle yaşanmasının bir noktaya kadar izahı mümkündür. Ancak, müttefiklerle yaşadığımız sorunlar da ete kemiğe bürünür hale gelmiş bulunuyor. Canımızı sıkan, kalbimizi kıran ve artık geride kaldığını düşündüğümüz bir muameleye reva görüldüğümüz bir pratiğe girdik, çıkamıyoruz.

ABD’nin, bütün isyanımız ve itirazımıza rağmen Suriye’de PYD ile birlikte askeri hamleler yapması can sıkıcıdır. 877 kilometrelik Suriye sınırının tamamına yakını bu örgütün kontrolündeydi. Hiç olmazsa geride kalan Cerablus’tan batıya doğru 110 kilometrelik IŞİD kontrolündeki hattın PYD’ye değil muhaliflere terkedilmesi gibi nisbeten mütevazı bir politikamız vardı. Anlaşılan o ki şimdi ABD bunu da pek umursamamaktadır. Dolayısıyla, o hattın kaderini çizecek gelişmelerden kaygı duymamak mümkün değil. Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kenya’da yaptığı açıklamaların satır aralarında da aynı kaygının tınısı vardı.

***

Suriye için bu kadar büyük bedeller ödemiş olan ve yarın o ülkedeki her türlü gelişmeden dolayı bedel ödemeye devam etmesi muhtemel bir ülkenin bir anda denklemden bu kadar uzağa düşmesi tatsızdır. Tatsızdır ama telafi edilebilir olmadığı söylenemez. Diplomasinin imkanları kullanılır ve retorik yerine ince işçilik yapılırsa, toplumu sadece sahici süreçlerin parçası haline getirecek seviyeli bir yol izlenirse zarar telafi edilebilir. Hiç olmazsa hayal kırıklığı yaşanmaz…

Yine müttefikimiz, en büyük ticari partnerimiz ve en kalabalık diasporamızı barındıran Almanya’nın, Ermeni soykırımı kanununu kabul etmesi Türkiye’nin gördüğü bir başka kötü muameledir. Onyıllardır olmayan bir şey birdenbire oluyorsa bu hayra alamet değildir. Mülteci, geri kabul ve vize anlaşmasının bitkisel hayata girmek üzere olduğu bir anda yapılması ise hiç hayra alamet değildir. Bütün aktüel gelişmeler bir yana Almanya bu kanunu kabul etmekle büyük bir yanlış yapmıştır. Özensiz ve politik rüzgarların esiri bir karar olmuştur. Bunun Türkiye’ye karşı yapılmaması gerektiğini en iyi bilen ülke olarak da Almanya’nın tavrı özellikle kırıcıdır.

***

Masada bulunan ve çözüm bekleyen aktüel dosyalara rağmen yapılmış olması ise yanlışın etkisini ve hacmini daha da artırmaktadır.

Şimdi…

Kızmak ya da öfkelenmek kamuoyunun işidir; Ankara’nın ise soğukkanlılıkla meselenin derinine inme sorumluluğu vardır. Türkiye’nin neden böyle bir muameleye maruz kaldığını ve nasıl çıkılacağını bulmak ve gereğini yapmak için zaman kaybedilmemelidir.

Son günlerde duyduğumuz dış politikada bir değişiklik arayışı gerçekten varsa bu çaba daha da anlamlı olacaktır.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum