15 Temmuz’un mirası
Bir yıl önce kanlı, acılı ve haince bir darbe girişimi yaşandı ama şükür ki zafer demokrasinin oldu. Bu zafer sadece o geceki FETÖ ihanetinin değil, ülkenin en temel sorunu olan askeri vesayetin de sonunu getirdi. Zaman geçip geriye dönüp bakıldığında 15 Temmuz’la ilgili en belirgin hükmün askeri vesayetin bitişi olduğu görülecektir.
27 Mayıs’ın, 12 Mart’ın, 12 Eylül’ün ve 28 Şubat’ın değil, tarihi olarak askerin siyaset üzerindeki bitmek tükenmek bilmeyen gücünün sonlanmasıdır.
Sadece Cumhuriyet dönemi darbeleri ve o darbelerin zeminindeki Osmanlı’dan beri hüküm süren kesintisiz asker ağırlığı sonlanmış, siyasal tarihi şekillendiren bir anlayış bitmiştir.
15 Temmuz bir darbe girişiminin tarihidir ama 16 Temmuz askerin sistem üzerindeki ağırlığının olmadığı ilk gündür.
***
2000’li yılarla birlikte askerin ağırlığı adım adım ve yavaş yavaş azaltılmıştı. Doğru ve geçerli olanın sivil irade, yani demokrasi olduğu fikri kurumsallaşmaya başlamıştı. Birçok önemli adım atılmıştı ve zihinlerde bir daha darbe yapılamayacağı kanaati pekişmişti. Yalnızca sokakta değil, siyasal elitlerde bile bu kanaat güçlüydü. Görüldü ki, zamana yayılan düzenlemeler, ordu içindeki bir cuntanın teşebbüsüne yine de mani olamadı. Ama toplumda yeşeren, gelişen demokrasi fikri sistemin kapatamadığı bu eksiği tamamladı.
Milli irade fikrinin, seçme ve seçilme ekseninin, sistemin merkezine yerleşmesinin çok önemli bir faktör olduğunu unutmamak gerekir. 15 Temmuz’da FETÖ’nün alçakça ihaneti karşısında insanların önceki darbelerde görülmeyen şekilde sokağa dökülmesi ve tankların üzerine çıkması kesinlikle bu fikrin toplum tarafından kabulü ve benimsenmesi sayesindedir.
Türkiye’nin yolu kendi kararlarıyla çizilecektir. Bu da hiçbir surette askeri veyahut da benzeri bir vesayet aracılığıyla olmayacaktır.
Büyük bir travma ve sıradışı bir siyasal çalkantı yaşanmış ama geride bir tarihi sonlandıran yeni bir demokrasi ufku da açılmıştır. Yani, o uğursuz gecenin nihayetinde Türkiye, en az birkaç asırdır maruz kalmakta olduğu askeri vesayetten kurtulmuştur. Yapılanlarda eksik, fazla, yanlış doğru var mıdır? Vardır mutlaka ve zamanla o ayarların yapılması zarureti de olacaktır. Sistemin ince ayarları için çok uzun zamana ihtiyaç duyulacaktır. Sistemin harcına daha fazla demokrasi ve hukukun karılması gerekecektir.
Tam manasıyla kan ve can pahasına kazanılmış; tarih boyunca ve bilhassa 27 Mayıs’tan itibaren defalarca bedeli ödenerek kazanılmış, hak edilmiş bir demokrasi zemini üzerinde durmaktayız. Vesayetin gidişi, neredeyse gelişi kadar zaman almış ve giderken de geldiği gibi arkada şehitler bırakmıştır.
Ülkeler bazen bir bedeli birden fazla ödemek zorunda kalıyorlar. Türkiye’nin yaşadığı da budur. Bugün elde edilen milli irade gücü ve vesayetsiz bir rejim işte böyle meşakkatli bir tecrübe ve böyle kıymetli bir kazançtır.
15 Temmuz şehitlerinin ruhu şad olsun. Kardeşlerim Mustafa Cambaz ve Erol Olçok’un, evladının mekanı cennet olsun. O gecenin kahraman tanıkları gazilerin ömrü uzun ve bereketli olsun.
Okay Gönensin’in ardından
Gazeteci ağabeyimiz Okay Gönensin’i kaybettik. Arada bir haberleşirdik ve aklımda kalan son konuşmamız 15 Temmuz, darbe girişimi gecesiydi. Kaygılıydı. Bir kez daha darbe girişimi yaşamaktan dolayı kahrediyordu. O telaş içinde, ne yapabiliriz diye konuşmuştuk. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutlaka güvende olması gerektiğini ve darbeciler Cumhurbaşkanı’na ulaşamazsa girişimin başarısız olacağını söylüyordu. Öyle olduğunu ve darbecilerin kendisine ulaşamadığını aktardığımda da “Çok şükür. O zaman bu iş bitti” dedi.
Okay Gönensin’le gazetede çalışmadık ama Ali Bayramoğlu ile birlikte üçümüz uzun süre televizyon programı yaptık. Hayranlık uyandıracak bir mesleki titizliğe ve gazeteci kumaşına sahipti. Erken ve büyük bir kayıp… Allah rahmet etsin.