İnsanî savunmaya yüksek sadakat
Kaçak göçmenler yakalandı” deniyor. “Düzensiz göçmenler” deniyor. “Kaçak göçmenleri taşıyan tekne battı ve kırk kaçak göçmen öldü” deniyor.
Bu nitelemeler bana biraz özensiz ve saygısız geliyor. Kimse bu insanlar kitleler hâlinde neden kaçıyor, neye ulaşmak istiyor diye sormuyor.
Haber bizi âna sabitliyor, öncesi ve sonrasına ait bir yaklaşım içine girmeden/giremeden bir sonraki haberin ses ve görüntüleri içinde boğulmaya başlıyoruz.
Şimdi Honduras’tan yürüyerek yola çıkan ve Meksika üzerinden Amerika’ya ulaşmaya çalışan kalabalık bir yoksul topluluk var. Trump’ın bu yoksul toplulukla ilgili ordu gücü dâhil tedbir ve tehdit söylemi bitmek bilmiyor. Neyi çözebilir bu dil, bu mantık? Kaldı ki çözme yönünde en ufak bir düşünce kırıntısının zaten olmadığı biliniyor. Meksika sınırı bütünüyle kapatılabilirmiş. Eh kapatılsın. Sonra?
Fransa’daki petrol ürünlerine gelen zam sonrası ‘Sarı Yelekliler’in protesto eylemleri de Fransa için sarsıcı geçiyor ve durumun nereye varacağı belirsiz.
Champs Elyses başta olmak üzere Paris’in başka geniş bulvarlarının da ‘genişlik mantığı’ şuydu: 1848 ihtilali ve 1870 Paris Komünü günlerinde olduğu gibi sokak direnişleri bir daha yapılamasın! Paris Belediye Başkanı Hausmann o zaman böyle düşünmüştü. Ama ne oldu? İşte o aşırı geniş bulvarları dolduracak kadar çok kızgın insan toplandı ve yakıp yıkma, protesto eylemlerini yine yaptı.
Fransa’nın eski sömürgesi olan 14 Afrika ülkesi ile yapılan ‘koloni anlaşması’ sonucu Fransa’ya her yıl 500 milyar dolar para aktığını biliyor mu bu kalabalıklar? Ve bu ülkelerin, paralarının %85’inin Fransa bankalarına yatırmak zorunda olduğunu?
Ve ihtiyaç hâlinde bu bankalardaki kendi parasının ancak %15’ini çekebildiğini, daha fazla para çekebilmek için de faiz ödemek (kendi parası için) zorunda olduğunu biliyor mudur protesto eylemcileri?
Bilse ne olur, bilmese ne olur. Fransa’yı yönetenler biliyor. Mösyö Chirac da biliyordu ve 2008’de yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti: “ Afrika olmasaydı, Fransa 3. Dünya ülkesi olurdu.”
Afrika’nın bu 14 ülkesinin Fransa karşısındaki çaresizliği bununla bitmiyor. Ülkelerindeki askerî ve ticarî ihalelerin tümünde Fransa öncelikli durumda. Ülkelerinde çıkan her türlü madeni ilk olarak Fransa’ya bildirmek zorundalar ve ancak Fransa bu madenleri almak istemezse başka ülkelere satabilme imkânı doğuyor.
Koloni anlaşması maddeleri bununla sınırlı değil. Tam anlamıyla kültürel ve ekonomik bir tahakküm diyebileceğimiz bu durumun ihlâli de mâlum darbeler ve suikastlerle ödetiliyor.
Sonra ne? Sonra Sarı Gömlekliler. Pekâlâ.
Ülkeizin vicdanî ve insanî değerlere dair yüksek sadakatinin değerini bildiğimiz söylenebilir mi?. Bu değerlerin aşınması ve yıpranması için yapılan aşağılık girişimleri gördükçe elimizin tersiyle itmeli. Öbür dünyadaki bazı kapıları güçsüze yardım için uzanan ellerle açmak üzere... Gitmeli, gitmeli.
Yön
Acaba hayat geriye doğru tarama yaparak mı anlaşılmalı, yoksa ileriye doğru analiz ve tahmin yaparak mı? Yoksa bu soru, her iki yön için de cevabı şüpheli ya da imkansız bir sorudan mı ibaret. Ân diyorlar. Ân çok kısa ve siz içinde düşünürken geçmiş zaman olup çıkıyor.
Sonradan gelen çözümler için erken cumhuriyet savcıları
Kimi durumlar bakımından garip bir ülkeyiz. Angarya bir durum, bazı faturalarda mantığı olmayan ekstra ödeme kalemleri, artık anlamı kalmamış bir nizamname veya yönetmelik hükmü, esnafın kaldırım işgâli, şehirdeki çekici terörü, taksicilerin vaka-i âdiyeden görülen kimi arsız uygulamaları… Bu liste uzatılabilir.
Bu durumlara ister bürokratik dalgınlık deyin, isterseniz toplumsal hayattaki anlam ya da adalet alanları için özensizlik, farketmez.
Her gün minik minik işlenip kanımıza karışan bu gariplikler için kimse de pek uğraşmaz, ya sabır deyip geçmeyi seçeriz. Çünkü hakikaten ömür törpüsüdür.
Sonra bir de bir bakarız, aaa, bankaların filan işlem için müşterilerinden aldığı ücret doğru değilmiş, Üst mahkemelerden biri o ücretle ilgili uygulamayı yasalara aykırı bulmuş. Nasıl olmuş bu? Vatandaşın biri dava açmış, uğraşmış, banka itiraz etmiş, ama sonuçta o ücret iptal edilmiş ve alınan ücretler de iade edilecekmiş. Peki o haksız ücret için milyonlarca insanın hesabına o haksız ücretler neden yatmaz? Olur mu canım, herkes tek tek uğraşacak bankayla, talep edecek, belgeleri dolduracak, zamanını harcayacak…Ya bu gelişmeyi hiç duymayanlar? N’apalım onlar da kulaklarını iyi açsalardı.
Banka işlemleri sadece bir örnek. Çok sayıda alanda bu türden onlarca garip durum var. Bu işler için de neden bazı savcıların kendini görevli bulmadığını hiç anlamam. Kamuysa bu da kamu. Ayrıca cumhuriyetin öncülü cumhurdur.
Ömrümüz bu küçük meselelerle uğraşarak geçiyor.
Bu küçük meseleler olmasa büyük meselelerle uğraşmaya başlayacağız çünkü, bu açık.
Bu açık ama hava kapalı.