Zor zamanda zor şeyler söylemek
Acılar tazeyken anlamlı bir şeyler yazmak da, konuşmak da zor. Özellikle de söz konusu olan terörse. Hem insani hassasiyetleri kollayacaksınız, hem de terörden kurtulmanın yollarını arayacaksınız. Üstelik de teröre karşı verilen mücadeleyi zaafa uğratmayacaksınız, daha doğrusu terörün siyasi amacına ulaşmasına yardımcı olmayacaksınız.
Böylesi anlarda soğukkanlı olmak, rasyonel analizler yapmak, terörün üstesinden gelinmesi için önerilerde bulunmak hiç kolay değil. Ama yine de denenmesi gerekiyor. Çünkü duygular, hezeyanlar güçlü olduğunda alacağınız kararların, atacağınız adımların terörün amacına hizmet etme olasılığı her zamankinden daha fazla.
Bu yüzden kendimizi şiddetin dayattığı duygusallıktan kurtarmamız, lanetlemenin ötesinde bir şeyler söylememiz şart. Belki de en iyisi baştan başlamak, madde madde gitmek:
1. Türkiye iki güçlü örgütün terör tehdidi altında. İkisi de Türkiye’nin başına bela ama biri diğerinden şimdilik de olsa daha tehlikeli. Ne de olsa IŞİD bütün dünyanın düşmanı, PKK sadece bizim. Üstelik PKK, IŞİD’e karşı savaşta PYD vasıtasıyla ABD başta olmak üzere pek çok ülkenin de çözüm ortağı.
2. Bu ortaklık Amerika’nın verdiği teminatlara rağmen ileride Suriye toprakları üstünde bir Kürt devletinin kurulmasına, Kuzey Suriye ile Kuzey Irak’ın birleşmesine yol açabilir. Ancak bu günümüzün değil geleceğin sorunu ve muhtemeldir ki bizden çok Arapları ilgilendirecek bir sorun.
3. Bugünün sorunu Türkiye’nin yaşadığı şiddet. Bu şiddetin bitirilmesi gerekiyor. Güç kullanarak, istihbarat imkanlarını artırarak sınırlanması mümkün. Fakat bitirmesi değil. Bitirmek için siyasete ve diplomasiye ihtiyacımız var. Siyaset, şiddeti “meşru kılan” taleplerin karşılanması demek, diplomasi de PKK’ya verilen desteğin kesilmesi.
4. Dokunulmazlıkların kaldırıldığı bir Türkiye’de siyasetle şiddeti bitirmek hiç kolay değil. Diplomasi de sıkışmış halde. Elinde kullanabileceği bir alet kutusu yok. ABD’ye “PYD ile ortak olma” demek işe yaramadı. Benim son birkaç gündür Washington’da edindiğim izlenim bundan sonra da işe yaramayacağı yönünde.
5. Daha yaratıcı önerilerle Washington’un kapısını çalmamız, ama hepsinden önemlisi Washington’un sempatisini kazanmamız gerekiyor. Washington’a Suriye’ye PYD/PKK yerine biz girelim diyemeyeceğimize göre, geriye PKK üstünde baskı kurmasını, Türkiye’yi hedef almaktan vazgeçmesini telkin etmesini söylemek kalıyor.
6. Bunu da istemek için yerine bir şey önermek ya da Amerika’nın bedel ödeyebileceğini göstermek gerek. Amerika’ya ödetebileceğimiz bir bedel olmadığı için de yapabileceğimiz tek şey Kürt sorununun çözümü yolunda adım atılacağını, demokratikleşmeden ve insan haklarından taviz verilmeyeceğini ispatlamak.
7. PKK’yı Suriye sorunu ve IŞİD ortaya çıkartmadı ama güçlendirdi. Daha da güçlenmesini önlemek istiyorsak Suriye sorununu çözmek için yeni ve yaratıcı bir politika benimsemek zorundayız. Esad gitsin ısrarından vazgeçtiğimizi Moskova ve Şam’a uygun yöntemlerle anlatmalıyız.
8. Türkiye tıpkı Irak hava sahasında olduğu, tıpkı İsrail’in kendi hayati çıkarlarını korumak için yaptığı gibi Suriye hava sahasında operasyon serbestisini, kullanmak için olmasa bile siyasi baskı için, kazanmak zorunda. Bunun yolu da Moskova ile barışmaktan, Şam ile yakınlaşmaktan geçiyor.
9. Türkiye PKK’nın ABD tarafından araçsallaştırılmasını önleyemez ve belki de önlememeli. Birileri zeminde IŞİD’e karşı fiilen savaşmalı. Ancak PKK’nın siyasi ağırlığını dengelemeli. Bu da IŞİD’e karşı bölgesel ittifaklar kurmak, Medeniyetler İttifakı’na benzer projeler geliştirmek, IŞİD’in öğretisinin zafiyetlerini ortaya çıkartmakla mümkün. İncirlik de tabii ki önemli.
Ama hepsinden önemlisi Türkiye’nin çok ciddi bir tehdit altında olduğunu anlamamız, PKK ile görüşmek de dahil hiçbir yöntemi kategorik olarak reddetmememiz, bütün siyasi öncelikleri bir kenara bırakıp bu konuya yoğunlaşmamız, anayasa değişikliği fikrini rafa kaldırmamız, ülke içindeki siyasi kutuplaşmayı azaltmamız, insan haklarına saygıyı ön plana çıkarmamız gerekiyor…