Varna buluşmasının ardından
AB ile Türkiye ilişkilerindeki tıkanıklığı aşmak için Dönem Başkanı Bulgaristan’ın Varna kentinde pazartesi günü gerçekleşen buluşmada taraflar tüm beklentilerini belli ki elde edemedi. Ancak buluşma kendi başına önemliydi. Önemli olduğu da zaten taraflarca teyit edildi.
AB Türkiye’den beklentilerini, Türkiye de AB’den beklentilerini en üst düzeyde dile getirmek imkanı buldu. Açıklamaların tonundan görüşmenin samimi geçtiği anlaşılıyor. Muhtemelen iki taraf da yakında çıkarlarını optimize edecek bir yol haritası benimseyecek, uzlaşılabilecek alanlarda işbirliğini derinleştirmenin olanaklarını arayacaktır.
***
1999’dan, hatta çok daha öncesinden bildiğimiz gibi AB ile işbirliği Türkiye için temelde daha fazla demokrasi, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne daha fazla saygı demek. AB içinse verdikleri sözlerin yerine getirilmesi, daha doğrusu dürüstlük.
Türkiye kendileri açısından gerçekten önemli bir ülkeyse, Rusya ya da başka bir devlete veya bloğa yakın olmamasını istiyorlarsa, vize serbestisi ve mültecilere yardım başta olmak üzere taahhütlerini yerine getirmeliler. Hepsinden önemlisi de Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına karşı hassasiyet göstermeyi öğrenmeliler.
Artık anlamaları gerekiyor ki Türkiye AB’nin çeperinde ona üye olmak için her şeyi yapmaya, güvenlik önceliklerini ve ulusal diye tanımladığı çıkarlarını feda etmeye hazır bir ülke değil. Aslında hiçbir zaman da olmadı.
PYD’yi de PKK olduğu için tehdit olarak tanımladı. ABD, ordu kurduracağını açıklayınca Afrin’e önleyici müdahale kararı verdi. Türkiye’nin yerinde hangi ülke olsa benzer şekilde hareket ederdi. Ülkesine yönelen veya yönelebilecek terör tehdidine karşı tedbir alırdı.
Eğer işbirliği konusunda samimilerse, Afrin ya da Türkiye’nin başka güvenlik çıkarları hakkında empati yapmayı öğrenmeleri gerekiyor. Türkiye dünyaya ille de onların baktığı şekilde bakmak, onların önemsedikleri sorunları önemsemek zorunda değil.
Fransa ile Almanya’nın ya da Polonya ile İtalya’nın çıkarları ve beklentileri nasıl ki her alanda örtüşmüyorsa, Türkiye ile AB’nin bazı üyeleriyle de tüm çıkarları örtüşmeyecek. Türkiye üyelik uğruna bile muhataplarının kendisine siyaset dikte etmesini kabullenmeyecek.
Evet, AB Türkiye için önemli. Ticareti için de, yatırımları çekmesi için de. Hepsinin ötesinde AB Türkiye’nin demokrasisinin ve istikrarının sağlam temellere oturmasını sağlayacak bir referans noktası. Güvenlik anlamında da AB’nin ve teker teker AB üyelerinin potansiyellerini dikkate almak durumundayız.
Fakat Türkiye de AB için önemli. Türkiye istikrar ile istikrarsızlık arasında geçiş noktası. Köprü de olabilir, engel de. Eğilimleri, “ad-hoc” da olsa ittifak tercihleri AB’nin güvenliğini etkileyebilecek potansiyele sahip. Türkiye’nin sadece Rusya’ya yakınlaşması değil, başka bir bölgesel ya da küresel güce yakınlaşması da bu coğrafyada ciddi sonuçlar doğurmaya aday.
AB ile diyaloğu sağlam temellere oturmuş, güvenlik çıkar ve endişeleri doğru anlaşılmış bir Türkiye AB için üye olmasa, olamasa dahi tercihe şayan bir komşu olacaktır. Bunun önkoşulu da Türkiye’nin hassasiyetlerinin anlaşılmasından geçmektedir. Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadelesini, Kıbrıs sorununa bakışını hafife almamaları gerekmektedir.
Özellikle Kıbrıs bazılarının zannettiği gibi 1964’de Güvenlik Konseyi kararıyla çözülmüş bir sorun değildir. Rum tarafı adanın tamamını, tüm kurucu unsurların çıkarlarını temsil etmemektedir. Egemenlik konusu çözüm bekleyen en temel sorun olarak yıllardır müzakerecilerin tartıştıkları bir konudur. Halen de üstünde uzlaşmaya varılamamıştır.
***
İdeal olan sorunun tamamının çözülmesi, mümkünse iki tarafın bir araya yeniden gelebileceği bir federasyon/konfederasyon kurulması, mümkün değilse 1974’den bu yana var olan fiili ve hukuki durumun uluslararası toplum tarafından kabulüdür. O da olmuyorsa adanın çevresindeki hidrokarbon yataklarının kullanımına ilişkin kararlara Türk tarafının dahil edilmesidir.
Dünyanın bunca sarsıntı geçirdiği, karşılıklı istenmeyen diplomat ilanlarının alıp başını gittiği, ABD’nin ne yapacağının ve ne olacağının kestirilemediği bir konjonktürde AB-Türkiye ilişkilerinin önemi iki taraf açısından da artmaktadır. Umarız Varna buluşması AB için de, Türkiye için de yeni ve gerçekçi bir başlangıca vesile olur. Her sorunun değilse de bazı sorunların çözümü, beklentilerin karşılanması yolunda adımlar atılır…