Soçi öncesinde
Suriye sorununun çözümü artık iyice mümkün görünüyor. İran, Rusya ve Türkiye’nin uzlaşmasıyla sağlanan taksitli ateşkes siyasetin konuşulabilmesine, çözüm için masaya oturulabilmesine olanak sağladı. Bir son dakika aksiliği çıkmazsa bugün İran, Rusya ve Türkiye Cumhurbaşkanları Soçi’de buluşarak barışın tesisinin önündeki son engelleri de aşmaya çalışacak.
***
Hafta sonunda Dışişleri Bakanları Antalya toplantısından dışarıya yansıyan hava olumluydu. Her ne kadar yapılan açıklamalar PYD’nin temsil sorununun çözülemediğine işaret etse de, bugün Soçi’de tüm tarafları memnun edecek bir formülün bulunabilme olasılığı çok yüksek. Bakanlar ve diplomatlar böylesi önemli bir toplantı öncesinde alternatifler üstünde mutlaka çalışmış ve konuşmuştur.
Umarız siyasi müzakereler bir an önce başlar, BM çerçevesinde Cenevre’de, değilse Astana süreci ya da onun devamı olarak başka bir platformda bu sorun çözüme kavuşur. Suriye’de görece istikrar sağlanır, insanlar evlerine ve işlerine aşama aşama döner. Yaşanan insanlık trajedisi biter. PYD de Türkiye’nin sorunu olmaktan çok Suriye’nin sorunu olur, ABD’nin de bu ülkeden çıkması, PYD’ye olan desteğini kesmesi sağlanır.
Foreign Affairs dergisinin Kasım-Aralık sayısında yazan ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford’un belirttiği gibi ABD’nin önünde Suriye’den çekilmekten başka bir seçenek yok. Washington’un, daha doğrusu Pentagon’un kendisine sorması gereken soru bu çekilmenin ne zaman ve nasıl yapılacağı. Çünkü artık Amerika’nın ne Suriye’deki lideri değiştirmesi, ne de ayrı bir Kürt bölgesinin varlığını korumak için mücadele etmesi mümkün.
Ford başka gerekçeler sıralamış olsa da aslında Rusya’nın Suriye sorununa müdahil olması dengeleri çoktan değiştirdi. Şam da zaten tüm Suriye’yi kontrolü altına alacağını açıkladı. Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mekdad daha Ağustos’ta Rojava denen bölgedeki seçimleri “şaka” olarak niteledi. ABD’nin Ford’a göre yapacağı en makul şey mültecilere yardımcı olmak, bana göreyse siyasi çözümü samimiyetle desteklemek.
Doğal olarak Ford Suriye konusunda söyleyecek sözü olan tek Amerikalı kanaat önderi değil. ABD’nin Suriye’de kalmasını gerektiğini söyleyenler de var. Onlara göre (mesela 17 Ekim tarihli Washington Post’ta Josh Rogin) ABD’nin Suriye’deki varlığı İsrail için bir güvence. İran’ın Irak, Suriye ve Lübnan’daki artan ağırlığı, ancak ABD’nin bölgedeki askeri varlığı ve ona kayıtsız şartsız bağımlı olanlar sayesinde dengelenebilir. Dolayısıyla da Amerika askerlerini Suriye’den IŞİD sonrasında bile çekmemelidir.
ABD yönetimi bu görüşlerin hangisine daha fazla prim verir ya da kendi içinde yaşadığı sorunlardan fırsat bulup da bir karara varır mı kestirebilmek güç. Fakat ABD için makul olan Suriye’den çıkması, bu ülkeyi Rusya’nın etki alanı olarak stratejik aklının bir yerlerine tescil etmesi, İran’ın bölgedeki ağırlığını siyasetle, diplomasiyle dengelemesidir. Aksi takdirde Suriye sorununun kapsama alanının iyice genişlemesi, IŞİD karşıtlığında oluşan zımni ittifakın çökmesi, küçük bir kıvılcımın bir küresel krizi tetiklemesi kaçınılmaz hale gelebilir.
***
Tüm bu tartışma içinde en sevindirici gelişmeyse Türkiye’nin PYD konusundaki haklılığının Robert Ford gibi bir isim tarafından kabul edilmesi, PKK-PYD ilişkisinin Foreign Affairs’in sayfalarında kendine yer bulması oldu. Evet, Türkiye’nin çok sorunu olduğu doğru, ama galiba bazılarının çözümü yolunda olumlu gelişmeler de var. Beklentimiz Soçi’nin de başarılı geçmesi, Türkiye’nin çıkarlarını koruyan, taleplerini karşılayan, kalıcı barışa şans tanıyan bir sonuç elde edilmesi...