Nükleer silahlanmanın tırmanacağı bir yıl
Dünyada barış ve güvenliği tehdit eden pek çok sorun, sayısız da risk var. Ancak bunlardan hiç biri nükleer silahlar kadar tehlikeli değil. Çoğunun kendisinin ya da sonuçlarının yönetilmesi, etkilerinin sınırlanması mümkün. Nükleer silahlar söz konusu olduğundaysa ne sonuçlarının yönetilmesi, ne de etkisinin sınırlanması mümkün. Dünyanın herhangi bir yerinde patlayacak bir nükleer silah heryeri etkilemeye aday.
Günümüzde ortalama bir nükleer bomba Hiroşima’ya atılandan en az yüz kat daha güçlü. Yani bir tek bomba büyük bir şehri ortadan kaldırabilme potansiyeline sahip. 1100 kilogram ağırlığında bir bomba patladığında 1.2 milyon ton TNT’nin yarattığı tahribata yol açıyor. Ayrıca nükleer bombalar TNT’nin yapamadığı şeyleri de yapıyor. İnsanları ısısı, radyasyonu ve yarattığı iklim değişikliğiyle öldürüyor.
***
Nükleer silahlar kullanıldığında sonuçlarından kaçınmak neredeyse imkansız. Kore’de bile kullanılsa gelip bizi bir şekilde etkileme potansiyeline sahip. Bu yüzden kullanılmamasının sağlanması, yayılmasının durdurulması, var olan silahların yok edilmesi için çalışılması şart. Bunların hiç biri kolay olacak şeyler değil. Ama çalışanlar var.
Bildiğiniz gibi bu yılki Nobel Barış Ödülü bu yüzden ICAN adlı sivil toplum örgütlenmesine verildi. ICAN düzenlediği kampanyalarla BM’de kapsamlı bir nükleer silahsızlanma antlaşmasını imzaya açılmasına vesile oldu. Şimdiden 50’nin üstünde devlet bu antlaşma taslağını imzaladı. Henüz imzacılar arasında nükleer silah sahibi ülkelerden hiç biri yok.
Muhtemelen de yakın bir gelecekte olmayacak. Nükleer silah sahibi ülkeler ellerindeki bu önemli kozu feda etmek istemeyecek. Silahların sayılarının azaltılmasına dahi razı olmayacak. Tam tersine vuruş yeteneklerini arttırmak, nükleer başlıklı füzelere karşı savunmalarını güçlendirmek için çaba sarf edecek. Hasımlarının caydırıcı kapasitesinde gedik açmak için uğraşacak.
Bundan sonra ABM tarzı karşılıklı caydırıcılığı güçlendiren antlaşmaların imzalanması çok zor. 1972’de yaptıkları gibi Rusya ve Amerika en fazla iki yeri birbirine karşı savunacaklarını taahhüt edip nükleer silahları kullanmalarının imkansız olduğunu teyid edemezler. Nükleer silahların yayıldığı, tehdidin kutuplaşma ekseni dışına taşındığı bir dünyada kimse böyle bir risk alamaz.
Diyelim ki ABD Rusya ile anlaştı, Kuzey Kore’den emin olamaz. Benzerini silahların sayılarının azaltılması ve ölümcül niteliklerinin sınırlanması amacıyla imzalanabilecek antlaşmalar için de söylemek olası. Dünya siyasetinin tarihsel akışında bir mucize olmadığı takdirde INF, START gibi sayısal sınırlamaların gerçekleşmesi neredeyse imkansız.
2018 yılında dünyada muhtemelen daha fazla nükleer silah olacak ve nükleer silahların kullanılabilme olasılığı geçmişe nazaran daha da artacak. Kuzey Kore başlı başına bir risk oluşturuyor. Uzmanlar Kuzey Kore’nin kıtalar arası balistik füze denemelerinin henüz bitmemiş olabileceğine işaret ediyor. Bunun da karşılık verilme olasılığını arttırdığı söyleniyor.
Zaten Kuzey Kore’ye karşı bir askeri hamle yapılmamış olsa bile nükleer silahlı statüsünün tescilinin Japonya ve Güney Kore’yi yeni arayışlara itebileceğini unutmamamız gerekiyor. Japonya II. Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana güvenliğini emanet ettiği, daha doğrusu emanet etmek zorunda kaldığı Amerika’ya daha fazla ne kadar güvenebilir belli değil.
Japonya nükleer silah sahibi olmaya kalkarsa Güney Kore de aynı yolu seçer, bölgenin bir zamanlar komünizm karşıtlığında kurulmuş ve sonra da korunmuş olan ABD eksenli güvenlik mimarisi çöker. Bu da Almanya’da başlayan nükleerleşme, güvenliği için kendi ayaklarının üstüne dikilme tartışmalarını kaçınılmaz olarak yeniden tetikler.
***
İran’a uygulanan ambargoların da caydırıcılığı kalmaz. İran kısa süre içinde nükleer silah sahibi olur. Nükleer silahların yayılmasını önlemek amacıyla kurgulanmış olan NPT rejimi anlamsızlaşır. Dünya caydırıcılığı tartışmalı nükleer silah sahibi ülkelerle dolar. Eskisinden daha da öngörülemez, daha da riskli bir yer haline dönüşür. Önleyici müdahalelerin sıradanlaşır, gerilim ve riskler bugünkünden çok daha ciddi anlamlar ifade eder.
Çözüm dünyanın nükleer silahlardan arınmasında. Ama bu sadece bir temenni olarak kalmaya mahkum gibi görünüyor. Türkiye’nin de bir yandan bu temenniyi hayata geçirmek için çalışırken, çalışanlara destek verirken, güvenliğini ve bekasını doğrudan ilgilendiren böylesi bir alanda en karamsar senaryoya göre düşünmesi, tedbir alması gerekiyor. Zor ama imkansız değil. Mutlu, sağlıklı ve daha az sorunlu bir yıl geçirmemiz umuduyla...