İlle de kötü olmak zorunda değil

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Ankara ziyareti iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılmasına ama görünen o ki aynı zamanda yeni sorunların da ortaya çıkmasına yol açtı. Önce PYD sözcüleri, sonra da rejime yakın kaynaklar Suriye askerlerinin Afrin’e gireceğini, hatta sınır geçişlerini kontrol altına almak için teşebbüse geçeceğini duyurdu.

Doğruluğu teyit edilmemekle birlikte PYD ile Esad rejimi arasında kabaca beş maddede özetlenen bir uzlaşmaya varıldığı, Afrin’in yönetiminin rejim güçlerinin kontrolüne geçeceği, PYD’nin silahsızlandırılacağı yönünde haberler yayınlandı. Ancak bu yazı kaleme alındığı saatler itibarıyla söz konusu uzlaşmayı zeminde doğrulayacak bir gelişme yaşanmadı.

***

Bunun nedeni rejim ile PYD arasında mutabakatın sağlanamamış olması da olabilir, Türkiye’nin dolaylı ve doğrudan baskısı da. Ya da tüm bu haberler bir tür propaganda savaşının parçasıdır. Aslında ne
rejimin PYD’ye destek vermek istemesi, ne de Rusya’nın Türkiye’ye verdiği sözlerden vazgeçmesi diye bir şey vardır.

Belki de amaç sadece Türkiye’ye ellerdeki kozların hatırlatılmasıdır. Doğal olarak bu olasılıkların hangisinin doğru olduğunu, hamleyi yapacak Suriye rejiminin, ona destek olacak Rusya ve İran’ın stratejik aklından nelerin geçtiğini bilmiyoruz. Zamanlamaya istinaden sebeple sonuç arasında tahminde bulunuyoruz.

Suriye rejiminin bambaşka gerekçeleri de olabilir. Ancak gerekçeleri ne olursa olsun Afrin’e asker sokmaya çalışmalarının sonuçları olacaktır. Özellikle de hedef PYD’nin taktiksel dahi olsa korunmasıysa. O zaman Suriye güçleriyle TSK arasında bir çatışma ihtimalinin ortaya çıkacağını, bunun da Suriye savaşını hiç kimsenin istemeyeceği bir mecraya taşıyacağını söyleyebiliriz.

Sanırım Suriye yönetimi de ona destek olan devletler de böylesi bir teşebbüsün ne anlama geleceğini görecek, bilecek ve anlayacaklardır. Zaten Suriye rejimi açısından PYD/PKK “dostluğu” stratejik bir tercih olamaz. İyi ya da kötü hiçbir devlet toprağından toprak almaya kalkışan bir örgütün güçlenmesine, kontrolü altında tuttuğu bölgelerde kendi yönetimini yerleştirmeye çalışmasına sessiz kalamaz.

Suriye için de, İran için de, bir ölçüde Rusya için de PKK/PYD taktik araçsallığın ötesinde anlam ifade edemez. Fakat Türkiye açısından koruma içerdiğinde araçsallık da kabul edilebilecek bir siyasi tercih değildir. Ben, Suriye rejiminin, -tabii ki ona destek olan Rusya ve İran’ın da- Türkiye’nin ne dediğini, ne istediğini doğru anlayacağını, kendi toprak bütünlüğü açısından tehdit oluşturacak böylesi bir yapının büyümesine yardım etmeyeceğini düşünüyorum.

Eğer Suriye güçleri Afrin’e girerse bu giriş büyük olasılıkla Türkiye’ye rağmen değil, bir şekilde Türkiye’nin rızası alınarak gerçekleşecektir. Bu da Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan, bölgenin PKK’nın devlet projesinin nüvesi haline gelmemesi için Zeytin Dalı Harekatını başlatan Türkiye açısından operasyonun artı hanesine yazılması gereken bir siyasi başarı olacaktır. Türkiye sınırlı miktarda güç kullanarak siyasi hedeflerinden birine daha ulaşacaktır.

***

Diğer yandan Türkiye için muhtemelen ideal olan bu bölgenin de TSK desteğiyle ÖSO tarafından kontrol edilmesinin sağlanmasıdır. Böylece Türkiye hem Suriye’nin geleceği üstünde daha fazla söz sahibi olacak, hem de bölgeden göçmek zorunda kalmış olan halkın geri dönüşü daha çabuk gerçekleşecektir.

Ama öncelikler arasında bir seçim yapmak gerektiğinde Türkiye’nin önceliği herhalde PKK/PYD ile mücadele ederken, rejimi, dolayısıyla da Rusya ve İran’ı bu mücadelede karşımıza değil yanımıza almak, arzu ettiğimiz siyasi sonuca diplomasi desteğiyle daha hızlı ulaşmak olacaktır. Yeter ki kimse hesap hatası yapmasın, verilen mesajları yanlış okumasın…

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum