Clinton seçilirse…
Çarşamba günkü yazımı ABD başkanını bizim seçmeyeceğimizi ama her iki aday için de hazırlıklı olmamız gerektiğini söyleyerek bitirmiştim. Bugün, bu hazırlığı yapan Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşu SETA’nın son raporundan hareketle Clinton’ın seçilmesi halinde nasıl bir ekiple çalışabileceğini, Türkiye’yi ilgilendiren Ulusal Savunma Ajansı, Dışişleri Bakanlığı gibi konumları kimlerin işgal edebileceği üstünde duracağım. Trump cephesi ise bir sonraki yazının konusu.
* * *
Unutmayalım ki ocak ayında ABD’de görevi resmen devralacak “siyasetçi” ve birlikte çalışacağı ekip kendi ülkesi kadar dünyanın geri kalanının geleceği üstünde de söz sahibi olacak, verecekleri hatalı bir karar hepimizi etkileyecek. İkili ilişkilerimizin biçimini, Suriye, Irak, FETÖ ve PYD/PKK gibi ilişkileri zorlayan sorunların çözüm yöntemlerini belirleyecek. Bu yüzden iki kampın da yakından izlenmesi şart.
SETA da zaten tam bunu yapıyor. Amerika seçimlerini olabildiğince yakından, yani Washington’daki ofislerinden takip ediyor. Yayınladıkları raporlarla hem başkanlık seçiminin anatomisini çıkartıyor, hem de Clinton ve Trump’ın bizi doğrudan etkileyecek muhtemel dış politika ve ulusal güvenlik ekibini tanıtıcı raporlar yayınlıyor. Adayların para kaynaklarını, dolayısıyla da seçimden sonra kimin görüşlerine daha yakın durabileceklerini ortaya koyuyor.
Amerika’daki seçimleri varsayımlar ve önyargılar ötesinde değerlendirmek isteyenlere SETA’nın web sayfasından bu konuda hazırladıkları beş raporu okumalarını öneririm.
Benim bu ve bundan sonraki yazıda yararlanacağım rapor SETA Washington araştırma direktörü Kılıç Buğra Kanat’ın Lesley Dudden ve Jackson Hannon ile birlikte hazırladığı “Adayların A Takımları” başlıklı çalışma.
* * *
Bu çalışmaya göre Clinton’ın seçilmesi halinde muhtemel Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) Başkanı Jacop Sullivan olacak. Bilindiği gibi NSA Washington’un dünyaya bakışının belirlenmesinde hayati rol oynuyor. Yıllardır çeşitli biçimlerde Clinton’ın yanında yer alan Sullivan’a Dışişleri Bakanlığı için de şans tanınıyor. Ancak Dışişleri Bakanlığı koltuğu için şimdiki Başkan Yardımcısı Joe Biden ve şu anki Dışişleri Bakanı John Kerry’nin de adı geçiyor.
Dışişleri Bakanlığı için adı geçen bir başka isim de Türkiye’de konuyla ilgili insanların yakından tanıdığı eskinin bakan yardımcısı, şimdinin Brookings Direktörü Strobe Talbot. Talbot, dünyanın en etkili düşünce kuruluşlarından biri olan Brookings’te başkan yardımcısı olan Kemal Derviş ile birlikte çalışıyor. Kemal Kirişçi de aynı kurumda Türkiye Program Direktörü olarak yer alıyor.
Yine Türkiye tarafından yakından tanınan William Burns ve Nicholas Burns’ün adları da SETA raporunda dışişleri bakanı adayları arasında yer alıyor. Muhtemel Clinton yönetiminde etkili olabilecek bir başka isim de Clinton kampanyasının başkanlığını yapan John Podesta. Türkiye Podesta’yı tıpkı Brookings gibi Demokratlara yakınlığıyla bilinen Center for American Progress (CAP) adlı düşünce kuruluşunun eski başkanı olarak tanıyor.
Yine Türkiye’deki dış politika uzmanlarının, analistlerin yakından tanıdığı, eski bakan yardımcısı ve bir ara Obama’ya özel danışmanlık yapan Philip Gordon’un ise bakan olarak değil ama Türkiye’yi içeren bölgeden sorumlu bakan yardımcısı olarak yeni yönetimde görev alması bekleniyor. Gordon, hatırlanacağı gibi 2008’de Ömer Taşpınar ile birlikte ABD-Türkiye ilişkileri üzerine kitap yazmış bir isim.
* * *
Özetlersek, bu isimlerin ve çalıştıkları kurumların çoğu Türkiye’ye yabancı değil. Dünya siyaseti üstüne söyleyecek sözü olanlar tarafından tanınan insanlar ve yerler. Eğer Clinton seçilecek olursa, bu kurumlarla olan ilişkilerin yeniden canlandırılması, mümkünse bu isimlerle ve onların yakınındakilerle temas kurulması, Türkiye’nin Amerika’dan beklentilerinin karşılanması, çıkarlarının korunması açısından önemli. Hatta Trump seçilirse bile önemli…