Büyük bir kriz ertelendi
ABD Başkanı Donald Trump bu kez beklenmedik bir şey yaptı ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile görüşeceğini açıkladı. Görüşmenin henüz ne içeriği ne de nerede gerçekleşeceği biliniyor. Çin’de bir yerlerde ya da iki Kore’yi birbirinden ayıran ara bölgede olabileceği söyleniyor. Şimdilik kesin tek şey Mayıs içinde iki liderin buluşacağı.
Trump’ın risk aldığını, Kuzey Kore lideri tarafından tuzağa düşürüldüğünü iddia edenler okuduğum kadarıyla çoğunlukta. Trump’ın düşünüp taşınmadan, hatta kendi Dışişleri Bakanı’na bile sormadan buluşma kararı verdiğini, müzakere stratejisi belirlenmediğini, Jong-un’un muhatabının zafiyetlerini bildiğini yazanlar müzakerelerin geleceğinden umutsuz.
***
Çünkü onlar müzakereye ancak Kuzey Kore’nin nükleer silahlarından arınmayı baştan kabul etmesi karşılığında oturulabileceğine ve belli ki bunun da mümkün olabileceğine inanıyorlar. Başka bir deyişle müzakerenin kendi arzu ettikleri sonucunu görmeden başlamanın hata olacağını düşünüyorlar. Müzakereye karşılar ama önerdikleri alternatif de yok.
İstedikleri muhtemelen statükonun sürmesi, bölgedeki gerilimin devam etmesi. Böylece de Güney Doğu Asya’da Amerika’ya, Amerika’nın askeri ve siyasi ağırlığına olan ihtiyacın idamesinin sağlanması. Bir kısmının da gelişmelere “Trump başarılı olmasın da dünya ne olursa olsun” diye baktıklarına şüphe yok.
Oysa kabul etmeleri gerekir ki bu kez Trump sadece kendisi için değil ülkesi ve aslında dünya barışı için de doğru olanı yaptı. Kuzey Kore ile var olan ilişki biçimi artık sürdürülemez hale gelmişti. Yıllardır uygulanan yaptırımlara rağmen Kuzey Kore’nin nükleer denemeler gerçekleştirmesi, kıtalararası balistik füzeler geliştirmesi engellenememişti.
Üstelik PyeongChang’daki Kış Olimpiyatları sırasında güney komşusuyla yakınlaşmayı başarmış, iki taraf arasından yıllar önce askıya alınmış görüşmelerin yeniden başlamasını sağlamıştı. Güney kuzeye yakınlaşmaya, konuşmaya, sorunlarını aşmaya çalışırken ABD’nin Kuzey Kore politikasını sürdürmesi mümkün değildi. Tehditlerin işe yaramadığı, miadını doldurduğu anlaşılmıştı.
Filistin’de, Körfez’de, İran ile olan ilişkilerinde ,ülkesinin Türkiye’ye karşı olan tavrında ve daha pek çok konuda gerçekleri idrak edemeyen ABD Başkanı Kore konusunda ayağının altındaki zeminin kaydığını, yaptırımların işe yaramadığını herhalde gördü. Kuzey Kore Lideriyle doğrudan görüşmenin mantıklı olduğunu düşündü.
Bu buluşmadan kendisi için bir başarı hikayesi çıkar mı kestirmek güç. Fakat şurası gerçek ki bu buluşma umudu sayesinde büyük bir kriz çözüm yoluna girmediyse bile ertelendi. İki tarafın da gerilim eşiğini yükseltmeye, yeni denemeler ve yeni yaptırımlarla birbirini test etmeye, dünya barışını nükleer savaş olasılığıyla tehdit etmeye ihtiyacı kalmadı.
Eğer buluşma kabul edilmemiş olsaydı ABD kullanım ömrü tükenmiş politikasını işlevsel kılmak için sadece Kuzey değil Güney üstündeki baskısını da sürdürecekti. Suriye sorununda, PYD/PKK’la ilişkisinde olduğu gibi hatalı politikasının sonuçlarına Güney Kore’nin, hatta bir bütün olarak o bölgenin katlanmasını sağlamaya çalışacaktı.
***
Çok tercih edilir olmamakla birlikte bazen liderlerin stratejik vizyon yoksulluğu, dünya siyasetine tarih, teori veya jeopolitik açından bakmaması da işe yarıyor. Pragmatizm sorunların çözümünü ya da en azından aşılmasını sağlayabiliyor. Bana öyle geliyor ki bu görüşme öncesi ve sonrası trafikten ortaya çıkacak sonuç Kuzey Kore’nin nükleer statüsünün “de facto”, yani fiili kabulü olacaktır. Hindistan ve Pakistan’a uygulanan “rejim” Kuzey Kore’ye de uygulanacaktır.
İran’a bu kadar baskı yaparken Kuzey Kore’yi olduğu gibi nasıl kabul eder diyenlere de birinin nükleer güç ve mümkünse silah edinmeye çalıştığını, diğerininse çoktan nükleer silah sahibi olduğunu göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim. Bir de Kuzey Kore’nin komşusunun Suudi Arabistan olmadığını, İsrail’in Kuzey Kore’den tehdit algılamadığını dikkate almalarında yarar var. Ayrıca Trump’ın kelimenin her anlamıyla “faydacı” olduğunu da unutmamak gerek…