Keşke FETÖ ile mücadelenin bir stratejisi olsaydı

FETÖ ile mücadele bu ülke için gerçekten hayati bir öneme sahip. Zira 15 Temmuz ihaneti Türkiye’nin bir beka sorunu ile karşı karşıya olduğu gerçeğini hepimizin zihnine adeta kazımıştır. Aslında bu mücadelenin miladı 17-25 Aralıktır, hatta başlangıcı 7 Şubat MİT krizidir. Neresinden bakarsak bakalım, siyasi iktidar ve devletin tüm aygıtları yaklaşık 4 yıldır din pazarlayıcısı çete ile mücadele yürütüyor.

Kritik süreçlerde belayı anlık defetme konusunda artık pratikte bir tecrübe kazandığımız söylenebilir. Ancak başından itibaren bu mücadele ile ilgili ayağı yere basan, kapsamlı bir strateji oluşturulamamıştır. Galiba Türkiye toplumunun iş yapma geleneği daha çok günlük çözümlere ayarlı. Ekonomiden şehirleşmeye, eğitimden dış politikaya kadar hiçbir alanda uzun vadeli projeler yapma, stratejiler geliştirme geleneğimiz maalesef yok.

Mesela bir şehir kültürümüz olsaydı ya da en azından varisi olduğumuz Osmanlı’nın mimari mirasından biraz olsun örnekler çıkarmayı başarabilseydik, bugün böylesine içler acısı şehirlerde yaşıyor olmazdık herhalde...

***

Kısaca ifade etmek gerekirse, gerek Kürt sorununun çözümünde, gerek demokratikleşme hamlelerinde gerekse şimdi FETÖ ile mücadelede ne yazık ki kapsamlı stratejilerimiz bulunmuyor. Her şeyi el yordamı ile halletmeye çalışıyoruz, evet bir süre işler yolunda gidiyor, ancak stratejik hedefimiz belli olmadığı için sorun kendi içinde başka problemler üretmeye başlıyor.

Diyelim ki yargısal süreçler tamamlandı, mahkum olanlar cezalarını çekmeye başladılar, beraat edenler de hayatlarına devam edecekler. Peki bir daha böyle bir belaya maruz kalmamak için şu anda devletin hazırladığı bir strateji var mı? Belki daha açık sormak gerekiyor; mesela bu tür din odaklı yapılanmaların devlet içinde yeniden hayat bulmalarını engellemek için devletin açık ve şeffaf bir liyakat kriteri olacak mıdır?

Eğer geçmişte olduğu gibi ‘alnı secdeli’ olma kriteri ile yola devam edeceksek, korkarım gelecekte de yeni FETÖ’ler ve benzerleriyle uğraşmak zorunda kalabiliriz. Ayrıca unutmayalım, içeride kriminal anlamda önemli bir başarı sağlanmış olsa da, FETÖ dışarıda hala dipdiri ve neredeyse bütün dünyada muazzam bir güç biriktiriyor. İşte burada da daha sofistike mücadele stratejileri gerekiyor.

Keşke Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizi daha da zenginleştirerek ve de daha rafine bir diplomasi ile en azından şu FETÖ’cülerin ele başlarını Türkiye’ye getirebilseydik. Ama şu ana kadar böyle bir başarı yok maalesef... Aslında işleyen bir devlet mekanizmasında, 15 Temmuz gibi büyük ihanetlerin yurt dışına kaçan faillerini getirme başarısı gösteremeyen bakanlıklar bu işin sorumluluğunu üslenirler... Anlaşılan o ki, kaçan FETÖ’cüleri getirip getirememek bir başarı kriteri değil.

Maalesef Türkiye’de belli strateji ve plan çerçevesinde işleyen bir devlet aklı olmadığı için bütün işlerimizi Anadolu’daki tabirle ‘kara kucak işi’ yöntemlerle sonuçlandırmaya çalışıyoruz.

FETÖ ile mücadele konusunda başından beri stratejimizin olmadığını daha net anlatabilmek için somut bir örnek aktarmak istiyorum. Malum 17-25 Aralık kalkışması 2013 yılında gerçekleşti. Hatırlayalım, o tarihten itibaren siyasi iktidardan belli kurumlara kadar herkes bolca FETÖ ile mücadele nutukları atıyordu. Ancak icraatın atılan nutuklar kadar hızlı ilerlediğini söylemek pek mümkün değildi.

Nitekim o dönemde yayın yönetmeni olduğum Akşam gazetesi 28 Haziran 2014’te “Karargahta 40 paralel paşa” manşetiyle çıktı. Bu haberde TSK’nın bütün kademelerindeki bütün paralellerin, bugünkü adıyla FETÖ’cülerin adeta dökümünü çıkardık.

Ve bir gün sonra kıyamet koptu, önce Genelkurmay bizi yalanlayan sert bir açıklama yayımladı: “Anılan haber ve yorumda, TSK içinde hiyerarşi ve disiplin dışı oluşumların teşkilatlanabildiği imajının yaratılmak istendiği üzüntü ile izlenmektedir.” Hemen ardından cumhurbaşkanlığının açıklaması geldi, o da bize ayar vermede genelkurmayla yarışır haldeydi: “TSK’nın komuta kademesi ve üst rütbeli subaylarıyla ilgili yapılan yayını Sayın Cumhurbaşkanımız büyük bir sorumsuzluk örneği olarak görmüş ve bundan derin üzüntü duymuştur.” Ve başbakanlık açıklaması: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızma girişimleriyle alakalı olarak dün bir günlük gazetede yayımlanan haber çerçevesinde, söz konusu girişimi araştırmak üzere Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla özel bir ekip oluşturulduğu biçimindeki iddia gerçeği yansıtmamaktadır.”

***

Bu arada, o gün patron konumunda olan Ethem Sancak’ın FETÖ’cüleri koruyan bir eda ile gelip toplantıda “Ordumuza laf söyletmem” nutukları attığını da bir yere not etmeliyim. 2014 yılında artık FETÖ’nün bütün devlet kurumlarını olduğu gibi TSK’yı da istila ettiği herkesin malumu olduğu halde, devletin tepesindeki isimlerin ‘ordumuzda zinhar böyle bir yapılanma yoktur’ anlayışıyla haber yalanlama yarışına girmelerini nasıl bir mücadele stratejisiyle açıklayabiliriz? Açıkçası ben bu yarışta pek bir strateji göremiyorum, gören varsa anlatıversin...

YORUMLAR (46)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
46 Yorum
  • KARAR OKURU / 24.09.2017 16:37

    Gerçek bu. Acı. Ama gerçek işte. Kabullenmek zordur gerçekleri. Naparsin.

    Yanıtla (0) (0)
  • yılmaz / 22.09.2017 00:44

    Devletin bir stratejisi olmadığına katılmıyorum. Yavaş ilerliyor olabilir ama bir stratejiyle ilerliyor. Yargıcıyla, savcısıyla, mahkemesiyle ilerliyor. Kendisi fetö'den polis tarafından aranıp kaçak durumunda olan ama eşi hala devlette görev yapmaya devam eden kişiler var. eğer bir sistem olmasaydı fetö'den yakalananların yakınlarının tamamına şüpheli muamelesi yapılırdı ki -öyle bir durum yok. Çevremde cemaatle alakası olmayıp bylock yüzünden işinden olan bazı kişiler de var, nasıl olduğunu kendileri de açıklayamıyorlar ama bylock'dan yakalanıp itirafçı olan birsürü fetö mensubu da var. hiçkimse için kolay bir süreç olmadığı kesin. Amerika ve avrupa'yla onların çıkarlarına hizmet eden konular dışında anlaşmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum. batı daha 2010'da bizi arap baharının yaşandığı ülkelerle aynı sepete koyup erdoğan'ın ipini çekmişti. bu ipler de bilderberg'de çekiliyor malum. ama biz millet olarak bu oyunu 'şimdilik' bozduk elhamdülillah. ayrıca bu minvalde fetö-chp-hdp cephesinin batıyla aynı dili kullanıp ve boruyu öttüregelmeleri de pek manidardır!

    Yanıtla (0) (0)
  • Zeki / 21.09.2017 14:55

    Bireysel ve toplumsal tüm olumsuzlukların önlenmesi için ceddimiz Osmanlılar gibi yaşamak gerek. Onlar padişahtan dağdaki çobana kadar toplumun büyük kesimi mutlaka bir veli-mürşide bağlı olarak yaşamışlardır. Osmanlı'nın başarısının sırrı bu yaşantı şeklinde idi. Çünkü islam, tâbiiyyet dinidir. Sahabe, peygamber efendimiz s.a.v.'e, Tâbiîn Sahabeye, Tebe-i Tâbiîn Tâbiîne tabi olarak islamı yaşadılar. Bu sistem günümüze kadar tasavvuf adı ile geldi. Tasavvuf, Allah'a tam teslimiyeti, tam tevekkülü sağlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 21.09.2017 01:22

    Evet bence de belediye yönetsinler ama devlete dokunmasınlar.Yoksa dışarda Katar a gene kalıyor içerde ise kendi bakanını yargılama becerisini gösteremeyince bizim yerimize ABD yargılama kararı çıkartıyor...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 21.09.2017 00:44

    Bir de başarılı eğitim reformlarından mesela teog'dan bahsedebilir misiniz?Hani şu Milli Eğitim Bakanı'nı bile şaşırtan teog meselesini.Bu yıl TEOG'da açık uçlu sorular da olacak açıklamasının daha mürekkebi kurumdan düşürüldüğü durumdan bahsetseniz mesala.Acaba ne kadar basın--yayın kurumu ne haldedir şu an itibarıyla?Ne kadar veli dersane,etüt merkezleriyle papaz olmuştur mesela?O çok sevdiğimiz,kıyamadığımız evlatlarımızın yaz tatillerini bölerek TEOG sınavına hazırlama kursları verdiğimizi ve bu kursları veren öğretmenlere Beyt'ül maldan bir ücretin ödenip ödenmediğini de bir sorgulasak mı acaba?vs........

    Yanıtla (0) (0)
  • aziz aydoğan / 20.09.2017 20:47

    şimdi artık bazıları fetönün taktiğini tekrar kullanmak isteyebilirler onuniçin çok dikkatli olmak lazım

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 16:40

    Bakkal, AVM anlamam... Epey zamanın adamıyım, Tayyip'ten daha iyi olanını görmedim. Erbakan hariç....

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 16:15

    Bölgenizin milletvekilleri ile görüşün mümkünse.

    Yanıtla (0) (0)
  • HACI CAVCAV / 20.09.2017 15:35

    Fetö ile mücadele çok esaslı bir şekilde yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.Darbe girişiminden 1 gün sonra 16 Temmuz'da 2745 hakim ve savcının görevden alınması ve darbecilerin tutuklanmaya başlaması çok stratejik bir hamleydi bence.Aynı şekilde emniyet ve askeriyedeki açığa almalar da önemliydi ve bütün bu işlemler hızlı bir şekilde gerçekleştirildi.Ancak karşımızda 40-50 yıl gizli çalışma yapan ve bütün kurumlara sızan bir örgüt var.Bu yönüyle Fetö konusunda bütün sorumluluğu Ak Partiye yüklemek haksızlık olur.Öte yandan Ak Parti kuruluşunun üzerinden 1 yıl bile geçmeden iktidara geldi.Devleti yönetme tecrübesi yoktu.Buna rağmen görevi devraldıkları iktidarlardan çok daha iyi yönettiler ülkemizi.Bu 15 yılda hayal bile edilemeyen kazanımlar,iyileştirmeler oldu.Dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz bile ülkemize teğet geçti. Böyle olduğu içindir ki,halkımız Ak parti iktidarlarına desteğini artırarak sürdürdü ve halen de sürdürüyor.Halkın bu desteği sebepsiz değildir.Türk halkının bu feresatine ve verdiği kararlardaki isabete şaşmamak mümkün değil. 12 Eylül darbesinden sonra yapılan ilk seçimde de halkımız yeni bir parti kuran Özal'i iktidara getirmişti.O zaman da şaşırtmıştı bazı çevreleri,tıpkı 2002'de Erdoğan'ı iktidara getirerek şaşırttığı gibi. Bizim dünyamızda kötümserliğe ve karamsarlığa yer yoktur.Yarınlarımızın bugünlerimizden de iyi olacağına yürekten inanıyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • derviş ağa / 20.09.2017 10:02

    Kıyameti beklemek lazım üstad artık yapacak birşey yok kim kime tım tıma gidiyoruz bakalım.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 09:22

    YOK DEMEYE DİLİN VARMIYOR Vaiz Tanrı'yı tanımlamaya çalışıyordu. "Ne yerdedir, ne gökte, ne yer, ne içer,ne doğmuş, ne doğurmuştur..." Bektaşi dayanamadı : " Hoca, sen şuna yok diyeceksin ama dilin varmıyor.." Mehmet bey siz de Biz islamcılar , devlet nedir, nasıl yönetilir bilmiyoruz diyeceksiniz ama, söyleyemiyorsunuz..Bu sadece ülkemize has değil.Tüm islam coğrafyası için geçerli durum. İşi ideolojik,dini hassasiyetler ekseninde götürdük. Ne yazık ki 2002 ile 2017 arası pratikteki sonuçlar itibariyle; ekonomik, siyasi, hukuk düzeni,eğitim,sağlık, akademik ,askeri , dış politika,iç ve dış güvenlik, gelir dağılımı,istihdam, üretim,toplumsal barış ve dayanışma, boşanma oranları ,uyuşturucu kullanım yaşı ve ..konuların da gerilemiş vaziyetteyiz.. Basit karşılaştırmalı bir örnek vereyim..1990 -1993 yılları arasında Ağrı'nın ve Tunceli'nin bir ilçesinde görev yaptım..Terör vardı ve rutin kontrol noktaları vardı..Ama ne şehir merkezlerinde ne de ilçedeki Emniyet Müdürlüklerinin hiç birinin etrafı 3 metrelik beton bariyerler arkasında korumaya alınmamıştı..Geldiğimiz nokta burası.. Düşünün bir !..halkın can güvenliğini koruyacak kurumlar önce kendini varlığını koruma derdine düşer hale gelmiş.. Resmikyafetle sadece trafik polisleri gezebiliyor.. Bektaşi erenlerin dediği gibi, YA SİZ ASLINDA DEVLET YÖNETMEYİ BİLMİYORUZ DİYECEKSİNİZ DE DİYEMİYORSUNUZ..

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 09:09

    fetö'nin devlete ve millete saldırdıdığı tarih ergenekon, balyoz ve diğer davaların başladığı tarihtir, recep tayyip erdoğan'a saldırdığı tarih 17/25 arallıktır. milat neden devletin ve milletin hedef alındığı zaman değil de şashın hedef alındığı zaman, ben bunu hala anlayabilmiş değilim.

    Yanıtla (0) (0)
  • ihraç öğretmen / 20.09.2017 08:59

    Mehmet Bey,tedbirler keşke zamaninda alinsaydi. Yılanın başı zamanında ezilseydi.Acı ızdırab işsizlik suç ve ceza istifa ettigi sendika uyeliginden ihrac olan öğretmene kaldi. Rahmetli babam çiftciydi Allah şahit, maddi sıkıntılarla zorluklarla okudum.Magduriyeti benden daha buyuk olanlara daha cok uzuluyorum.Üzgünüm kırgınım ama olsun,yine de Allah ülkeme milletime devletime zeval vermesin. (Arkadaslar borcum var.işsizim.eniştem abu dabide insaat iscisi.beni amele olarak göturmek istiyor.adli sürecim tahkikatim mahkemem hic birseyim yok.Sadece Idari olarak sendikadan ihracım.Yurtdışı yasağım var.Bunu kaldırmak icin nereye basvurmam gerekiyor,bilgisi olan var mı? Resmi kurumlardan bilgi alamiyorum. Saygılar.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 06:51

    AKP ipin ucunu tamamen kaçırarak maalesef çok ciddi mağdur ordusu ortaya çıktı. Gerçek fetocularda maalesef mağdurların arasına sızmış durumda

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 05:38

    Basşbakanlığın açıklamasını neden yarım yayımlıyorsunuz? Bir sebebi var mı? Başbakanlık ordumuzda zinhar böyle bir yapılanma yoktur demiyor. Konu ve kurum hassas, sızma varsa gereği yasalar çerçevesinde yapılır diyor. Diyorda bunu biliyor olmanıza rağmen neden böyle bir algı yaratmaya çalıştınız acaba? Erdoğanın dediği gibi At izi İT izine karıştı çok dikkat etmek gerek...

    Yanıtla (0) (0)
  • sefure / 20.09.2017 05:25

    neyin stratejisi var ki fetöyle mücadelenin stratejisi olsun? bir sabah kalkıyoruz kardeşim esad katil esed olmuş... bir sabah kalkıyoruz teog kaldırılmış ne olacağı belli değil...sanki bakkal dükkanı yönetiyorlar...

    Yanıtla (0) (0)
  • Gurbetçi / 20.09.2017 04:20

    Çok basit sen ordudakileri tespit edene kadar ordu fetöcü dersen o akşam darbe yaparlar. 15 temmuzdan sonra gördük bütün fetöcüler şaşti kaldi iktidarin Bu kadar kişiyi bildigini tahmin etmiyorlardi bilselerdi darbe çook önce gelebilirdi Sorunuz şu anda fetöcülerin ekmeğine yağ sürüyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 03:43

    Fetö ile mücadelenin büyük bir stratejisi vardır. Fetö bu bu stratejiyi, 15 Temmuz gecesi, Firavun'un boğulduğu anda anladığı gibi, çok iyi anladı. Ama iş işten geçmişti.15 Temmuz gecesi Allah'ını seven herkes ile, Allah yoktur diyenler aynı kale önünde defans yaptı. O defans hudayinabit gibi ortaya çıkmadı. Bir stratejinin bereketidir. Hücum edenler malum. Çok homojen bir yapı. Planlı programlı 40 yıllık bir ihanet organizasyonu. Başarısızlık diye bir ihtimali akıllarından geçirmeyen, züppe, aşağılık, lümpen bir taife... Kendilerine verilen desteğin farkındaydılar. Bu yüzden başaracaklarına çok emin oldukları kanlı bir darbe girişiminde bulundular. Bu sünepe, ödlek, yavşak it sürüsü, kırk yıldır bir dalda kırk ceviz görmeden bir taş atmamıştır. Başaracaklarından o kadar emindiler ki B planları falan da yoktu. Aslıda başarısızlıktan sonra bir plana da gerek yoktu. Çünkü öyle bir durumda tek bir seçenekleri vardı, gavurun kucağında müebbet bir hayat... Şimdi o hayatı yaşıyorlar... Peki defanstakiler nasıldı? Hücum edenlerin aksine heterojen, çok farklı sebeplerle defansa gelmiş, plansız, programsız toplama bir takım. Sebepleri çok farklı olsa da, tek ortak yönleri bu "kale"yi korumak. Ellerindeki tek ışık, gecenin karanlığında Yunan adalarına gitme imkanı varken, haklına güvenip meydanları boş bırakmayan bir adam. Biraz hamaset kokusu mu aldınız. Doğrudur, hak edene hamaset yakışır. O gece şehit olmakla arasında sadece yüz metre mesafe kalmış biri olarak, bu mevzuda hamaset yapma hakkımın ömür boyu keyfini süreceğim. Bu keyfi sadece yaşamaktan daha kıymetli değeri olanlar tadabilir. O gece, bu keyfi hak edenlerin galibiyeti ile bitti. Şimdi üzeriden bir yıl geçti. Bu alçak yapı, beyne yapışan habis bir tümör gibi devlet kademelerinden temizleniyor. Neticesinde hasta felç olabilir, hatta ölebilirdi de. Büyük bir strateji ile gövdeye zarar vermeden ameliyat bitmek üzere. Hem de bütün sıhhi şartları tahrif edilmiş bir ameliyathanede. Peki nedir bu strateji? Bu strateji; yaptığı her işte Allah'ı hesaba katmaktır. Kul yaptığı işlerde Allah'ı hesaba katarsa Allah da onun işlerini kolaylaştırır. Erdoğan bu strateji ile ayakta duruyor. Denebilir ki bunca haksız yargılama vs nedir? Büyük çoğunluğu Mart kediliğinden ibaret olan bu feryadı figanın bir kısmı da gerçekten hatadan kaynaklanıyor olabilir. Allah yardım eder de, bir an önce bu konuda masum olanların masumiyetleri ortaya çıkar, çektikleri çileler son bulur. Ancak böyle bir darbe Allah'ı hesaba katmayan birine yapılacaktı da başarılı olmayacaktı. Siz ondan sonrasının şimdiki gibi olacağını mı düşünüyorsunuz. Şişe fabrikaları işkence hanelere gazoz şişesi yetiştiremezlerdi. Darbeci hainlerin kızı kızanında namus, haysiyet bırakılmaz, ortanın malı yapılırdılar. Bu gün öyle mi? Tam aksine hala dışarıda, darbe başarılı olamadığı için aleni hayıflanan kahpeler var. Darbeyi değil de ona mani olanları aşağılayan sütü bozuklar var. İçerideki kahpelere gazoz şişesi keyfi yaşatılsa göğüslerine "hero" yazılı tişört giyebilirler miydi? Erdoğan, homojen ve planlı bu yapıyı heterojen ve plansız bir kadro ile bertaraf etmektedir. Böyle bir durumda taktik, maktikten çok Allah korkusu iş görüyor. Karşı tarafın, yani seküler aklın hiç bir zaman sahip olmayacağı yegane strateji: Allah'ı hesaba katmaktır... Not: Cebriye mezhebinden değiliz, Mutezile aklı ile cevap verilmesin...

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 20.09.2017 01:52

    Söz konusu örgütün 'ibadet' katmanına yönelik suçlamalarda 'CB'nin ve benzeri siyasilerin bu örgütle ilgili bütün uyarılarına rağmen neden irtibatınızı hala sürdürdünüz' deniliyor. Sizin Akşam'daki 2014 tarihli haberinize gelen tepkiler de gösteriyor ki devletin bütün kademeleri o tarihte bile hala gaflet içerisindeymiş. Madem devletin başı gaflet içerisinde elinde hiçbir istihbarat gücü olmayan gariban 'ibadet' katmanı bunların içyüzünü nerden bilsin?

    Yanıtla (0) (0)
  • 672 khk mağduru / 20.09.2017 01:40

    Keşke Fetö ile mucadelenin bir stratejisi olsaydı diye güzel bir noktaya parmak basmış güzelse bir yazı yazmışsınız teşekkür ederim. Ancak merak ettim sizce Khk ile yasalarda suç olmayan kriter dedikleri şeylerle suçlu hain darbeci ilan edip araştırma soruşturma yapılmadan savunma alınmadan ortaya bir delil koyulmadan insanları yaftalamak da lekelemek de Fetö ile mucadelenin doğru olan yanımı yoksa buradada yanlışlık yapıldı mi? Bu anlamda khk mağduru olduğunu söyleyen insanlar için ne düşünüyorsunuz? Bu mağdur insanlar birgün masum ve mazlum oldukları ortaya çıktığında bunun hesabini kim ödeyecek. Bu işin kazananı kim olacak? Ve daha bu sekilde birçok soru sorulabilir. Bunlarla ilgili de bir yazı yazar misiniz? Şimdiden teşekkürler. Gerçek anlamda bir iç denetim yapma durumundayız. Bu devlet bu vatan bu bayrak hepimizin en ufak zarar görmesi hepimize zarar verecektir. Anlayışımız için şimdiden sağolun. Hayırlı geceler ve günler.

    Yanıtla (0) (0)