Futbolda kara gece
Ben Fenerbahçeliyim.
Fenerbahçe’nin son 15 yılda toplamda on maçını kaçırmamışımdır.
Şundan bir kaç ay öncesine kadar spor yazıları da yazıyordum çeşitli gazete ve platformlarda.
Bir süredir yazmıyorum.
Yazmayı da düşünmüyordum açıkçası ama dün Türk futbolu adına öyle rezalet bir gece yaşandı ki, yazmamak benim futbolseverliğime ihanet olur.
Halbuki Galatasaray’ın İngiliz devi Manchester United karşısındaki heyecan dolu geri dönüşünü izleyeli 24 saat geçmemişti…
Avrupa’ya erken veda eden Beşiktaş seyircisi önünde bir prestij maçına çıkıyordu.
Maç başlamadan kadrolara baktığımda maçı beraber izleyeceğim dostlarıma bu maç çok sıkıntılı olacak dedim. Sivasspor’un başındayken de Avrupa kupalarını sıklıkla önemsediğini söyleyen Rıza Çalımbay absürt bir kadro çıkarmıştı sahaya.
Maç sonu kendisinin de dediği gibi stoper stoper değildi, sağ bek sağ bek, sol bek de sol bek değildi.
Peki hocam altyapıdan en azından orijinal mevkisi bek olan, stoper olan oyuncularla çıksaydın sahaya ne olurdu? Bu oyuncular böyle günler için her hafta idman yapıp, altyapı maçlarına çıkmıyorlar mı?
Ben demiyorum ki yeğenini, oğlunu sahaya sür! O çocuklar da profesyonel futbolcu sonuçta.
Hadi bunu yapmadın. Genç oyuncularla oynamam diye düşünüyorsun.
O zaman Gedson ve Amir yedekken Demir Ege’ye niye kritik bir sorumluluk veriyorsun?
Çocuk oyundan çıkarken ağlayacaktı…
Brugge 2,24 gol beklentisi, 10’u isabetli 14 şut attı dün gece.
Bunların 5’i ağlarla buluştu çünkü kalede son yıllarda izlediğim en kötü kaleci performanslarından biri vardı. Ersin mental olarak bitmiş durumdaydı, bu maç onun moralini daha da dibe gönderdi.
Beşiktaş’ın gol beklentisi 0.34’tü. 1’i isabetli 7 şut çekebildiler.
Bunun yanında eski adıyla İnönü Stadında hiç bu kadar az seyirci görmemiştim.
Taraftarın içine doğmuş da gitmemişler maça belli ki….
Beşiktaş’la yerle yeksan olan gururumuz ve moralimiz Fenerbahçe ile düzelir diye bekliyorduk sıradaki maç saatini.
Nitekim Danimarka’nın 20 bin nüfuslu bir kasabasının Danimarka liginde bile 5. sıradaki takımıyla oynayacaktık.
Buradaki sihirli sözcük “bile”yi yakaladınız değil mi?
Çünkü bize göre biz İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa ile aynı seviyedeyiz. Takımlarımız, ligimizin kalitesi aynı seviyede.
Hatta bazen futbol oyunlarında kendi liginizi görmediğimizde sinirleniriz, “Hollanda ligi var, bizim lig yok” diye.
O yüzden oradaki “ bile “ önemli.
Neyse bu 37 milyon Euro bütçeli Nordsjaelland dün Fenerbahçe’yi sahadan sildi.
Rezil etti.
Taraftarın ağlamasına neden oldu.
6-1….
12 isabetli 21 şut, 2,94 gol beklentisi, 6 gol…
Karşılığında…
4 isabetli yalandan 11 şut, 0,72 gol beklentisi, 1 gol…
İsmail Kartal o kadar kötü bir performans gösterdi ki, sakin kalmakta zorluk yaşıyorum.
Bakın iki takımımız için de geçerli olan bir gerçek vardı, çok eksik oyuncu çok sakat vardı. Kabul ediyorum.
Ama bu spor bu yüzden minimum 23 oyuncuya ihtiyaç duyuyor.
Bu yüzden kadro planlamaları yapılıyor.
Bu yüzden alt yapı takımları var.
Bunlar bahane olamaz.
Fenerbahçe’nin yedekleri bile bu takımdan 6 yiyeyemez. Marka değerine aykırı bir kere…
Bu arada rakibin hakkını verelim. Müthiş kompakt, hücuma çok çabuk ve etkili çıkan bir takım.
Ama bu takımın böyle olduğu belliydi be İsmail Hocam.
Hep böyle oynuyorlar zaten.
Siz buna çözüm üretemiyorsanız, sadece isim değişikliği yapıp taktiksel değişikliğe gitmiyorsanız burada sorun sizsiniz.
Dün Crespo tek kaldı mesela.
Szmanski 8 numara oynadığını unutup önde kalıyordu sürekli. Bunu hoca olarak siz göreceksiniz.
İsmail Yüksek’ten stoper denemesi yapmayacaksınız, altyapıdan Yusuf’un yanına Yusuf’un altyapıdaki partneri kimse onu koyacaksınız.
Böylece birbirine alışkın tandemi de bir şekilde oluşturmuş olurdunuz.
Bunun yanında Nordsjaelland'ın Ludogorets'i 7-1 yendiği maçın ardından 'Nasıl oldu bu skor? Çok merak ediyorum, izleyeceğim o maçı' demiştiniz imalı bir şekilde.
Umarım şimdi nasıl olduğunu anlamışsınızdır.
Sayfalarca yazabilirim, çok doluyum.
En iyisi burada bırakmak…
Bu iki hezimeti taraftarlara unutturmak çok zor olacak.
Yazık…