Eksi Türkçe neti ile Edebiyatçı olmak
İnsanın zihni dolu olduğu zaman gerçek anlamda üretkenliği azalıyor. Bunu tespit etmek için de bilge olmaya gerek yok, üstelik.
Belli bir konuya odaklanmak çok zor hale geldiği için zihin marifetiyle yapılan her türlü eylem aksamaya başlıyor.
Benim de 20 günden fazla bir süredir okurlarımı merakta bırakmamın sebebi zihnimin biraz dolu olmasıydı.
Şimdiden okuyuculardan çok özür dilerim. Bundan böyle daha sık buluşacağız, emin olabilirsiniz.
EĞİTİM ÖLDÜ
Bu bir sır değil. Her sabah Fatih Altaylı'nın programını dinleyerek işe giderim.
Fatih Altaylı'nın ana akım medyadan istifa ettikten sonra YouTube kanalından yaptığı yayınlarda giderek özgürleştiğini gördüm ve programının müptelası oldum. Altaylı zaten özgür konuşabiliyordu ama kendisinin de ifade ettiği gibi artık yanlış bir şey söylediğinde bir patrona hesap vermek zorunda olmamanın rahatlığına sahip, ve bu da programlarını çok daha sahici bir hale getirdi. Her neyse, lafı uzattım yine... Sadece geleyim.
Bugün yine işe giderken Altaylı'nın programını dinliyordum.
YÖK'ün Atlas verilerini açıkladığını ve Birgün Gazetesi'nin bunun haberini yaptığını söyledi Fatih Bey'in karşısındaki ses olan Emre Bey.
Ben de hemen habere göz atma gereği duydum. Zira yıllardır eğitim sektöründen ekmek yiyen biri olarak Türkiye'nin eğitim sisteminin ne kadar sıradanlaştığına bir kez daha göz atmam gerekiyor diye düşündüm.
Üniversite baraj sisteminin ortadan kalkmasının nihai sonucu olarak eksi net yapanların bile 4 yıllık bölümlere yerleştiğini gördüm.
Her şehre bir üniversite açmanın ne kadar yanlış olduğunu yıllarca ifade ettim. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde üniversite eğitimi bu kadar kolay verilmez.
Bu anlayış yüzünden ülkemizde herkesin üniversite mezunu olması gerektiğine dair bir algı oluştu. Meslek eğitimi yok edildi.
Çevrenize bir bakın. Kendinize de özeleştiri yapın. Eminim çoğumuz dönem dönem "Ne okuyorsun?" sorusuna "meslek lisesi ya da 2 yıllık bir meslek bölümü okuyorum" cevabını aldığımızda dudağımızı bükerek "Hmmm, hayırlısı olsun" cevabını vermişizdir. Kendimi de bu kümeye dahil ediyorum, evet.
Nitekim ülkemizin eğitim sistemi bizi bu noktaya getirdi. Üniversite mezunlarının işsiz kaldığı ortamda ara elemanın işini de mühendislere yaptırmaya başlayan şirketler, meslek eğitimi alan gençlerin de hayallerini çalmaya başladılar. Ve bir noktadan sonra kimse bu bölümlere ilgi göstermeme başladı.
Dönelim habere…
Barajın kalkmasıyla ne oldu peki? Birçok benzer örnek olmakla birlikte en dramatik olanı Türkçe'den eksi 7.5 net yapan bir öğrencinin Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanması olarak kayda geçti. 4 yıl okuyacak. Edebiyatçı olacak. Breh breh breh!
Bu çarpıcı örneğe benzer birçok veri var. Rezalet…
Başarısızlığı ödüllendirdiğimizi sanıyoruz. Ama uzun vadede Türkçe konuşamayan Türkçe öğretmenleri, matematik bilmeyen mühendisler, okuduğunu anlayamayan sosyal bilimcilerle dolu bir ülke haline geleceğiz.
Yazık….
ÜMİT ÖZDAĞ'IN İTTİFAK ÇAĞRISI
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ dün akşam uzunca bir tweet attı.
Bu uzun tweetin muhatabı ise en büyük siyasi rakiplerinden biri Meral Akşener'di. Kurucularından biri olduğu İyi Parti'den olaylı bir şekilde ayrıldıktan sonra Zafer Partisi'ni kuran Özdağ, Akşener'e CHP ile değil bizimle beraber yürüyün, gelin ittifak yapalım çağrısında bulundu.
Bu noktada da Özgür Özel'in Kürt siyasi hareketine olan yakınlığına vurgu yaptı.
Açıkçası ben bir süredir İyi Parti – Zafer Partisi – Memleket Partisi minvalinde bir üçlü ittifakın olabileceğini düşünüyordum.
Bakıldığında bu partilerin en büyük ortak noktaları Atatürk milliyetçiliğini benimsediklerini ifade etmeleri.
Yerelde pek etkisi olmayabilir ama genelde böyle bir ittifakın 5 yıl sonrası düşünüldüğünde yüksek bir oy alma ihtimalini gayet olası görüyorum.
Nitekim dünyada milliyetçilik giderek yükseliyor ve dünyada bizim kadar sığınmacı kabul eden bir ülke yok.
Buna kronikleşen ekonomik kriz de eklenince bu partiler oylarını hızla yükselteceklerdir.
Ancak böyle bir ittifakın da yerel seçim öncesi gerçekleşeceğini pek düşünmüyorum çünkü İyi Parti kendi içindeki sorunları çözmeden herhangi bir ittifaka yönelecek durumda değil gibi duruyor.