Yirmi kasa kızıl elma nedir, tıklayın öğrenin

Geçtiğimiz hafta içinde tartışma konusu olan Kızıl Elma kavramının bizim kültürümüzde iddia edildiği üzere somut bir içerik taşımadığını, içeriği her dönemde yenilenmek suretiyle “ortak gaye veya milli hedef” demek olduğunu anlatmaya çalışan bir yazı yayımlamıştım bu köşede. O yazıya epeyce tepki geldi. En anlamlı cevap da İzmit mahreçli bir haberdi: Bir cami derneği Afrin’deki Zeytin Dalı Harekâtına destek amacıyla Cuma namazı sonrası cemaate 20 kasa kızıl elma ve 200 bayrak dağıtmış. Demek ki atalarımızın düşünüş tarzının aksine bugünkü toplumda soyut değil somut karşılık arayışı öne çıkıyor! Tıpkı belli yaşın altındaki çocuklarda olduğu gibi. Ne de olsa atalarımızın yanında biz çocuk mesabesindeyiz.

***

Bir de MHP liderinin Twitter’da yazdıkları üzerine, “Kızıl Elma’nın ne olduğunu Devlet Bahçeli açıkladı, sana ne oluyor” mesajları geldi. Bahçeli söz konusu kavramı Turan ülküsü diye açıklamıştı...

Yalnızca Sayın Bahçeli’nin tweetlerinde değil, ondan önce ve sonra internet medyasında boy gösteren “Kızıl Elma nedir, tıklayın öğrenin” haberlerinde de buna benzer bir tanım yer alıyordu. Galiba kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle çoğaltılan bu tanımın kaynağı Orhan Şaik Gökyay’ın TDV İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı “Kızıl Elma” maddesinin ilk cümlesi: “Eski çağlardan beri Türk cihan hâkimiyeti idealini sembolik olarak ifade eden bir kavram”. Ne var ki burada yazılanları -ve Gökyay’ın aynı konuda yıllar önce Tarih ve Toplum’da yayımladığı makale dizisini- okuduğunuzda kavramın “Türk cihan hakimiyeti ideali”yle ilgisini kurmakta zorlanıyorsunuz.

Destursuz Bağa Girenler müellifinin kaleme aldığı ansiklopedi maddesinin sonraki cümleleri zaten şöyle devam ediyor: “En eski kaynaklardan başlayarak kızılelma tabirinin nereden geldiği açıkça belirtilmeksizin ‘erişilmesi istenen ülkü, elde edilmesi amaçlanan muhayyel yer’ anlamında kullanıldığı görülmektedir. Bazı araştırmacılar, tabirin köklerinin Uzakdoğu’da mitolojik çağlara kadar uzandığını ortaya koymaya çalışırken bir kısmı da insanlık tarihi kadar eski olan bu motifin Batı dünyasında da mevcut olduğunu belirtir. Bazı çağdaş araştırmacılara göre ise ilk defa Orta Asya’da Türkler arasında doğan bu ülkü, Ergenekon destanında Ergenekon’dan dışarı çıkma ve kaybedilmiş olan eski yurdu tekrar ele geçirme ideali şeklinde görülür. Kavram zamanla, gerçekleştirilmesi düşünülen idealleri ve zaptedilmesi gereken yerleri belirleyen bir sembol haline dönüşür. Orta Asya’da Oğuz Türkleri için kızılelma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandıkları zaferin adı haline gelir.”

Biraz uzunca bir alıntı oldu ama konunun tarihi boyutunu efradını cami ağyarını mâni şekilde vaz ediyor bu paragraf. İlk cümlesinin haricinde Osman Turan’ın tezini destekleyen bir içeriği de yok ayrıca.

Türk kültüründe yüzlerce asırlık maziye sahip olan ve Saltukname’den Evliya Çelebi’ye kadar belli başlı birçok kaynakta karşımıza çıkan Kızıl Elma sembolünün yirminci yüzyılda üretilmiş “Türk cihan hakimiyeti ideali” veya “Turan Birliği” gibi kavramların karşılığı olduğunu söylemek en azından anakronizm olur.

Ancak ortak milli hedef anlamı itibarıyla söz konusu kavramın içeriğini doldurmak yolunda farklı görüş ve dileklerin olması da normal elbette. “Türklerin yeni Kızıl Elması AB üyeliği” demek kadar normal. Kızıl Elma’nın tarih boyunca daima batıdaki muhayyel bir yerin sembolü olduğu kabulü kadar geçerli bir inanış. Önemli olan toplumun ortaklaşa benimsediği bir hedeften söz edilip edilmediği…

***

Ne var ki söz gelimi Peçevi Tarihi’nde 17. asra kadar Macarlar arasında dilden dile dolaştığı anlatılan “Müslümanlar Kızıl Elmaya kadar fethedecektir” sözünden günümüzün fikir akımlarına ait kavramlar çıkaramayız.

Destiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızıl Elma’ya dek gideriz” diyen Yeniçeri gülbankını da içinde yaşadığımız çağın duygu ve düşünce dünyasının ifadesi zannetmek doğru olmaz.

Hadi, öbürlerini bir kenara bırakalım… Pir Sultan Abdal’ın “Dost bağında kızıl alma/ Gül rengi güllerden solma/ Pir Sultan’ım gafil olma/ Gelen Murtaza Ali’dir” mısralarının yirminci ve yirmibirinci asırların Turan romantizmiyle ilişkisini kurmak hiç kolay değil.

Zaten bugün romantizme değil birleştirici ve ortak kültüre, ortak değerlere, ortak hedeflere dayalı bir milliyetçilik anlayışına ihtiyaç var.

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum