Türkiye neden Katar’ın yanında?

Katar’a yönelik hamleden Türkiye’nin azami ölçüde rahatsız olduğu sır değil. Son sekiz-on yıllık süreçte Türkiye ile Katar arasındaki ilişkilerin yakınlık derecesi az çok biliniyor. Dolayısıyla Katar’a yönelik kuşatma girişiminin Ankara’yı rahatsız etmesi doğal. Nitekim bu konuda Türkiye en üst düzeyde açıklamalarla yaklaşımını belli etti, Cumhurbaşkanı Erdoğan doğrudan “Katar’ın yanındayız” mesajı verdi.

Peki, Türkiye neden Katar’ın yanında? Dahası, Türkiye’nin Katar’ın yanında olmasının bu krizin akıbetini etkilemeye yetecek bir anlamı var mı?

***

Öncelikle Katar’a yönelik hamlenin Washington’ın onayıyla ve Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinin ardından gerçekleştiği unutulmamalı. İlaveten, Körfez’deki bu oyunun Cumhuriyetçilerin devr-i iktidarında sahnelenmesi de anlamlı bir ayrıntı.

Neden anlamlı diye soracak olursanız, aslında Körfez’de ve giderek bütün bir Orta Doğu bölgesinde iki karşıt siyaset anlayışının çatışması var derim size… Aralarındaki bütün farklılıklara ve hatta kimi çatışmalara rağmen bu bölgedeki siyasi yapılar başlıca iki blok içinde yer alıyorlar.

Bir tarafta Türkiye ve Katar yer alıyor, öbür tarafta Suudi Arabistan ve ortakları… Bir tarafta İhvan-ı Müslimin, öbür tarafta IŞİD benzeri örgütler… Bir tarafta Mursi, öbür tarafta Sisi… Bir tarafta Hamas, öbür tarafta El-Fetih… Bir tarafta AK Parti, öbür tarafta FETÖ…

Bu listenin daha da uzatılması mümkün. Ama önemli olan bölgesel bloklaşmanın küresel bloklaşma çerçevesinde bir yeri olup olmadığını görmek. Malumunuz, dünya yaklaşık çeyrek asırdır tek kutuplu. Geçmişte bölgesel kutuplaşmanın ayakları Amerikan ve Rus çelişkisine dayanırdı, bugün böyle bir durum söz konusu değil. Tek kutuplu dünyanın tek kutbu olan ABD’nin kendi içindeki bloklaşmanın gölgeleri vuruyor artık bölgesel bloklaşmalara. Geçmişte de vardı bu dediğim ama 1990’lardan sonra iyice göze batar hale geldi. Bir bakıyorsunuz, Orta Doğu’daki bir çatışmada Cumhuriyetçi iktidarın desteğini alan taraf, Demokratlar iktidara gelince Washington’un desteğini kaybediyor. Veya tersi oluyor.

Hatırlayacak olursak, Obama yönetimi başından beri Orta Doğu’daki sorunların çözülmesi konusunda Türkiye-Katar bloğunun politikalarını desteklemiş, Arap Baharı’na sempatik bakmıştı. Aynı dönemde ABD’deki Obama karşıtlığıyla temayüz eden gruplar İsrail-Suud çizgisinde yer alıp Arap Baharı’nı tehdit ve tehlike olarak algılamışlardı.

Türkiye ise bölgede demokratikleşme ve dünyaya açılma vadeden Arap Baharı’na ümit ve sevinçle destek olmuş ancak Suudlarla yarış içindeki Katar’ın bilhassa Libya’da ve Suriye’de oynadığı agresif rolü tasvip etmeyip kenarda kalmak istemişti. Ama ne yazık ki bu siyaset sürdürülemedi. Sebepleri ayrı konu. Akabinde neler yaşandığını hatırlatmak ise gereksiz.

Bugün gelinen noktada Türkiye-Katar bloğunun desteklediği bölgesel unsurların adım adım kazanımlarını kaybettiklerini, özellikle Mısır’ın karşı bloğa geçişinin dengeleri değiştirmiş olduğunu görüyoruz. ABD’de Cumhuriyetçilerin ve özellikle Cumhuriyetçilerden bile daha Cumhuriyetçi Trump’ın iktidara gelmiş olması bölgedeki dengeleri iyice Türkiye-Katar bloğu aleyhine çevirdi.

***

Şu anda Katar’ın durumu
kuşatma altındaki bir orta çağ şehrinden farklı değil. Surların etrafını kuşatan güçler içerideki iktidar sahiplerine iki seçenek sunuyorlar: “Ya bize tabi olacaksınız ya da şehrinizi işgal edip elinizden alacağız.”

Bugünkü konjonktürde ne Türkiye’nin ne İran’ın ne de başka bir gücün Katar’ı bu kuşatmadan kurtarmak için yapabileceği çok fazla şey var. Ne var ki Katar’ın düşmesi bölgesel siyasi dengeleri değiştirebilir ama Orta Doğu’nun jeopolitiğini değiştirecek değil. Dolayısıyla belki çok yakın bir gelecekte hem bölgesel hem de küresel rüzgârın yönü değişince bugün kuşatanlar kuşatılan rolünü oynamak durumunda kalabilirler.

Mamafih bugün Ankara’nın en değerli bölgesel müttefiklerinden birini kaybetmekle karşı karşıya gelmesi bizim Suriye iç savaşının ilk günlerinden itibaren dile getirdiğimiz dış politika revizyonu ihtiyacını bu sefer çok acil koduyla gündeme getirecek.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum