Satranç tahtası gibi bir saray
CUMARTESİ YAZILARI
Suudi Arabistan’da yaşanan son gelişme, yani “veliaht değişimi hamlesi” esas olarak bu ülkenin kendi iç iktidar denklemleri çerçevesinde anlam taşıyor. Ancak bölgenin en önemli güçlerinden birinin içindeki iktidar dizaynının giderek bütün Ortadoğu’da ve bilhassa Körfez etrafında dalga dalga gelişecek etkileri olacaktır. Hele hele Körfez mıntıkasının Katar krizini yaşadığı günlerde yaşanan bu saray içi darbenin önemsiz görülmesi imkânsız.
Kral Selman, saray darbesiyle Veliaht Prens Nayif’in yerine oğlu Muhammed bin Selman’ı getirdi. Yeni veliaht bin Selman, selefi bin Nayif’in elini öperek görevi devraldı.
Ne var ki bugünkü gelişmeyi konjonktüre bağlı olarak açıklamak da yanlış olur. Zira karşımızdaki hadise hem bölgenin hem de Suudi Arabistan’ın sosyolojisinin ve siyasi kültürünün bir ürünü.
Dolayısıyla yaşanan hadiseyi doğru tahlil edebilmek için bu bölgenin ve tabii en başta Suudi sarayının siyasi yapısını ve karakterini yakından tanımaya ihtiyaç var. Bunun için de öncelikle Suudi kraliyet ailesini ve bu ailenin üyelerinin siyasi sistem içindeki yerini bilmemiz lazım.
***
Başka vesilelerle daha önce de yazmıştım: Suudi Arabistan’da demokratik bir idare mevcut olmadığı için bizdeki gibi siyasi partiler de yok. Kral Abdülaziz’in oğulları ile torunlarının oluşturduğu Suudi Hanedanı içindeki gruplar arasında siyasi mücadeleler bu eksikliği tamamlıyor! Bu grupların bazıları şimdikinden bile daha katı bir teokrasiden yana. Bazıları ise batı tipi demokrasi arzuluyor. Daha ılımlı bir teokrasi taraftarı olanlar da yok değil. Ancak Hanedan mensubu bütün prensler görünüşte eşit haklara sahip olsalar da bazıları “daha eşit” durumdalar! (Bkz. Orwell’in “Hayvan Çiftliği” romanı.) Mesela Faysal ailesi veya Sudayri klanı diğer akrabalarına nazaran daha fazla siyasi güce sahipler.
Savunma, istihbarat, dışişleri ve içişleri gibi kilit pozisyonlar başta olmak üzere Washington Büyükelçiliği ve Riyad Valiliği benzeri stratejik koltuklar daima bu iki grubun elinde bulunuyor. Daha doğrusu bulunuyordu, çünkü son dönemde Faysal ailesinin siyasi ve idari sistem içindeki temsilcileri ağırlıklarını birer birer kaybetmiş gibi görünüyorlar. Özellikle bugünkü kral Selman’ın tahta oturmasının ardından dengeler değişti.
Mesela tam 22 yıl boyunca Suudi istihbaratının başında görev yapan Türkî bin Faysal ile tam 40 sene ülkesinin Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan kardeşi Suud bin Faysal artık yönetim aygıtında yoklar.
Buna mukabil Sudayrilerin etkinliği galiba eskisinden bile daha fazla. Çünkü şimdiki kral da bu klana mensup. Suudi Arabistan devletinin kurucusu Kral Abdülaziz’in Vahhabiliğin merkezi olan Necid’in en güçlü ailelerinden birinin kızıyla yaptığı evlilikten dünyaya gelen yedi prens “Sudayri Klanı” diye anılıyor. Bunlardan Fahd 1982-2005 arasında tahtta oturdu. Sultan ve Nayef ise veliahtlık makamına kadar geldiler ancak krallık sırası kendilerine gelmeden vefat ettiler. Nayef’in oğlu Muhammed ise geçen hafta amcası tarafından veliahtlık makamından uzaklaştırıldı.
Kral Abdülaziz tarafından kurulan bugünkü Suudi Arabistan devleti 1953’den bu yana Abdülaziz’in oğulları tarafından yönetiliyor. Yani o günden beri tahta çıkan bütün krallar kardeş. 22 ayrı evliliğinden 45 oğlu olan kurucu kralın torunlarına daha sıra gelmedi. Çünkü kurucu kralın en büyük oğluyla en küçük oğlu arasındaki yaş farkı 40 yıldan fazla olduğu için 45 kardeşin birden aynı zaman diliminde tarih sahnesinden çekilmeleri söz konusu değil!
Kralın hayatta olan en küçük oğlu bir önceki kral zamanında ikinci veliaht ilan edilen ama bugünkü kral tahta gelince kral olma ümidi muhtemelen tamamen ortadan kalkmış olan Prens Mukrin.
Kral Abdullah zamanında Prens Mukrin’in ikinci veliaht ilan edilmesi aslında Veliaht Prens Selman’ın ilerlemiş yaşı ve sağlık sorunları göz önünde tutularak yapılmış bir hamleydi. Veliaht makamının boşalması halinde buraya seçilecek kişi konusunda Sudayrilerin muhtemel baskısını boşa çıkarmak için Abdülaziz’in en küçük oğlu öne çıkarılmıştı.
Tabii, birinci veliahttan önce kral ölünce bu plan boşa çıktı.
Ancak Kral Selman tahta oturur oturmaz Riyad Sarayı’nda birtakım acil operasyonlar gerçekleştirdiği halde veliaht konusunu ileriye bırakmayı doğru bulmuştu. Abdullah Partisi’nin ihdas ettiği “ikinci veliaht” kurumunu da muhafaza ederek Mukrin’i veliaht, Muhammed bin Nayef’i ise ikinci veliaht ilan ettiler.
Bir süre sonra ise şartlar olgunlaştığında yeni bir hamleyle taşları yeniden dizdiler. Muhammed bin Nayef birinci, Muhammed bin Selman ikinci veliaht oldu.
Şimdiyse Muhammed bin Nayef de bertaraf edilerek kralın oğlu veliaht yapıldı.
Anlayacağınız, satranç tahtası gibi bir saray var karşımızda.
Dolayısıyla bu tahtadaki hamlelerin gerçek anlamını ve amacını bilemezsek bazı bölgesel siyasi gelişmelerin gerekçelerini sadece jeopolitik ve reel siyaset açısından bakarak anlamak zor olabilir.