Modern şiir toplumsal modernliğe tepki
CUMARTESİ YAZILARI
Murat Belge’nin “Türkiye’de Modern Şiir” alt başlığını taşıyan talihsiz kitabı hakkındaki tartışmalar dolayısıyla gündeme gelen “modern Türk şiiri” kavramı üzerine birkaç hatırlatma...
Düz gidelim: Modern şiir nedir? Daha doğrusu, modern sanat nedir?
Batı toplumlarında takribi olarak 15. yüzyılda başlayıp 17. yüzyıldan itibaren iyice hızlanan ve giderek bütün dünyayı kökten değiştiren keskin sosyal-ekonomik-ideolojik dönüşümlerin -yani modernitenin- bu dönüşüme maruz kalan insanlarda uyandırdığı tepkinin ifadesi olan sanattır modern sanat. Benim tanımım bu.
Esas olarak modern şiiri de elbette bu çerçevede görmek gerekiyor. Şiir alanında modernlik resim, müzik gibi alanlardaki yenilenmelerin de öncüsü olmuştur bu arada.
Modern Türk şiirine gelecek olursak… Şiirimizin yenilenmesini yalnızca biçim veya teknik bakımından ele almak eksik bir yaklaşım. Biçim ve teknikteki yenilikler şairin dünya görüşündeki ve hayat anlayışındaki yeniliğin yan ürünleri çünkü.
Modern çağ insanında gözlemlediğimiz, kadim zamanın insanlarında karşılığı olmayan yeni bir duyarlıktan ve yeni bir dünya algısından söz ediyoruz. Modern sanatı, modern şiiri üreten ruhtan…
Teknolojinin, kitlesel üretimin ve standartlaşma fikrinin hayatımıza daha fazla girdiği, bireyselleşmenin yükseldiği, şehir hayatının karakterinin değiştiği, doğa bilimleri alanındaki gelişmelerin paralelinde yükselen akılcılığın kadim evren ve tanrı algılarını tahrip ettiği bir çağ modern çağ. Bu çağın insanının -ve dolayısıyla bu çağın sanatçısının- kendine mahsus bir dünyası var.
***
Peki, ama modern edebiyatı diğer edebi verimlerden nasıl ayırt ediyoruz? Hangisine modern diyoruz? Modernlik nerede başlıyor, nerede bitiyor?
Batı edebiyatlarında “romantizm” adı verilen akımdan sonra ve bu akıma tepki olarak ortaya çıkan tüm hareketleri ve tutumları “modern” başlığı altında toplama eğilimi vardır. Buna göre natüralizmi de sürrealizmi de modern kabul etmemiz gerekir.
Başka bir görüş, romantizmin de –klasisizme tepki olması ve akla karşı çıkması yüzünden- modern ya da en azından erken-modern sayılması gerektiğini savunur.
Daha daraltılmış başka bir bakış ise realizmi vs. erken-modern sayarak, modern sıfatını fütürizmle başlayıp dadaizm ve sürrealizmle süren avant-garde hareketi nitelemek için kullanmaktan yana.
En yaygın eğilim ise modernizmi sembolizmle başlatıp aradaki realizmi, natüralizmi falan atlayıp Yirminci Yüzyılın başındaki avant-garde akımlarla sürdürme eğilimi olsa gerek.
Modernlik kimilerinde de “kendinden menkul” olarak taşınan bir sıfat. Alman natüralistlerinden Arno Holz’un sözlerine kulak verelim: “Bizim dünyamız klasik değil, bizim dünyamız romantik değil, bizim dünyamız yalnızca modern.” Zaten “natüralizm” denmeye başlanmadan önce yalnızca “modern” diye anılıyormuş bu akım.
Buradaki modern, zamanın niteliklerine uygun olan anlamında kullanılıyor olsa gerek. Natüralizmin ortaya çıktığı dönem ilerleme inancının revaçta olduğu; Darwin’in, Spencer’in teorilerinin baş tacı edildiği; ama aynı zamanda toplumsal sınıflar arasındaki refah farkının had safhaya ulaştığı, karamsarlığın da gitgide güçlendiği bir dönemdir.
Bunun sonucunda başkaldırı fikri sanatçıların en büyük motivasyonu olmuştur. Dünyayı “olduğu gibi” yansıtmak isteyen natüralistlerin de; görüntüleri deşifre ederek, “yansıtılan” gerçekliğin “kendisine” ulaşmak isteyen sembolistlerin de ortak yönleri başkaldırı arzusudur.
Ne var ki natüralistlerin iyimserliğine, dünyanın “düzeleceğine” dair inançlarına karşılık sembolistlerinki umutsuz bir başkaldırı fikridir. Tüm modernist edebiyatın da baskın karakterinin karamsarlık olduğunu söylemeye bile gerek yok.
***
Edebi yaklaşımları tarihsel dönemlerle sınırlama eğiliminin modernlik meselesini açıklamada başarılı olması zor. Çünkü edebî akımlar gibi, daha genel yaklaşımların da sabit değil, hareketli ve kaygan nitelikleri olduğu vakıa. Örneğin, modernizmle postmodernizm içiçe var olabilen olgular. “Şu tarihe kadar modern edebiyat vardır, şu zamandan itibaren postmodern ürünler veriliyor” denemez.
Sözgelimi edebiyatta postmodernizm Sartre’ın La Nausee’si (1938) veya Beckett’in Murphy’si (1938) ile başlatılır. (Ihab Hassan: Paracriticisms –seven speculations of the times, University of Illinois Press, 1971, sh. 44) Oysa bu tarih, edebî modernizmin son büyük atılımı sayılan Finnegan’s Wake’in yayımlanışından (1939) bir yıl önceye rastlar. Modernizm bitmeden postmodernizm başlamıştır. Birtakım yapıtların ise modern mi postmodern mi olduğu konusunda tartışmalar vardır. Bu biraz da modernle postmodernin bazı özelliklerinin ortak olmasından kaynaklanıyor olabilir. Örneğin, “insansızlaşma” (dehumanization) olgusu hem modernizmin hem de postmodernizmin özelliği. Ihab Hassan’a göre, Jarry’nin Kral Ubu’sü modernizmin başlangıcı (1836) olduğu kadar postmodernizmin de iyi bir örneğidir vs…
***
Buradan hareketle modern(ist) edebiyatın ve modern şiirin ayırt edici niteliklerini ve özelliklerini başlıca kuramcıların görüşleri dolayımında konuşmaya devam edelim ve sonra modern Türk şiirinin serencamını tartışmaya çalışalım.