Kış ortasında bahar bayramı
Yeni bir yıl başlarken yapılan kutlamalara kimileri “ömürden bir yıl daha geçmiş, bunun neyini kutluyorsunuz Allah aşkına!” diyerek itiraz ediyor; kimileri de “yeni yılı kutlamak bizim geleneğimizde yok” diyerek... Bu itirazlardan ilkine söyleyecek sözüm yok ama ikincisi üzerinde tartışabiliriz.
Dünyanın kuzey yarımküresinde binlerce yıldır baharın gelişi kutlanıyor. Bizim kültürümüzdeki Nevruz ve Hıdırellez bayramları da aslında yeni yıl kutlamalarıdır. Çünkü tabiatın uykuya yattığı kış mevsiminin sona erip baharın gelişiyle başlardı geçmiş zamanlarda yeni yıl. Kışın bitmesi ve yazın başlaması özellikle tarım toplumları için tabiatın uyanışı ve insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap veren doğal kaynakların yeniden canlanması demekti. Kutlanması, sevinçle karşılanması, şükür duyulması gereken bir olaydı.
Dolayısıyla Avrupa’dan Mezopotamya’ya, Anadolu’dan Çin’e, Orta Asya’dan Hindistan’a dünyanın birçok bölgesinde insanlar binlerce yıldır yeni bir yıl başladığında bunu coşkuyla ve neşeyle kutluyorlar. Farklı kültürlerin egemen olduğu coğrafyalarda benzer alışkanlıkların mevcudiyeti ortak tabiat şartlarından kaynaklanıyor.
Peki, bugün kışın ortasında kutlanan yeni yılın kadim bahar bayramlarıyla ne ilgisi var? Bu sorunun bize tanıdık gelecek bir cevabı var. Batı Yarımkürenin büyük bölümünde binlerce yıldır kutlanan kış dönümü ve yaz dönemi festivalleri Avrupa kıtasının Hristiyanlaşması sürecinde “putperest geleneği” olarak görülüp yasaklanmak istenmişti.
Ama yasak işe yaramadı; insanlar binlerce yıllık geleneklerini terk etmek istemedi. Bunun üzerine bazılarının Güneş Tanrısı’nın, bazılarınınsa Mitra’nın doğum günü diyerek kutladıkları kış festivali bu sefer Hz. İsa’nın doğum günü olarak Kilise’nin himayesinde kutlanmaya devam etti. Aynı şekilde, binlerce yıllık bahar ekinoksu kutlamaları da Paskalya Bayramına dönüştü. (Doğu Kiliselerinin Noel günü saydığı 6 Ocak ise yine Hıristiyanlık öncesinin ritüellerinden birinin, eski Yunanlıların Işık Bayramının tarihi...)
Demek ki belirli bir iklimin hüküm sürdüğü çok geniş bir coğrafya üzerindeki toplumların birbirinden habersiz ortaklaşa benimsedikleri “doğal” bir bayramları var. Bu bayram farklı toplumlarda farklı dini anlamlar üstlenmiş.
Bu sadece Hıristiyanlığa özgü bir durum değil... Müslüman toplumların da İslam öncesi dönemden getirdikleri birçok geleneği İslami bir kisveye büründürerek yaşattıkları bilinen bir husus... Sözgelimi kadim bahar bayramı geleneğinin bir formu olduğunda şüphe bulunmayan Hıdırellez’in “Hz. Hızır ve Hz. İlyas’ın buluştukları gün” olarak kutlanması gibi…
Ne var ki “seküler” bir kutlamanın dinî bir mahiyete bürünmesi bugünkü “yeni yılı kutlamak bizim geleneğimizde yok” itirazlarına yol açan etkenlerden biri. Çünkü bizdeki yılbaşı kutlamaları başta Noel Baba olmak üzere, Hristiyan simgeleri kullanılarak yapılıyor çoğu yerde. Bu da bir başka dinin ritüellerini benimseyip uygulamak gibi görünüyor haklı olarak.
***
Ama öte yandan, bizim Hıristiyan simgeleri olarak gördüğümüz unsurların tamamı Avrupa’nın çok eski pagan kültüründen gelme şeyler. Noel ağacı, Noel yıldızı, Noel Baba... Hepsi… Üstüne üstlük “köktendinci” diyebileceğimiz Hıristiyanlar için de bu unsurlar “putperestlik döneminin kalıntıları” olduğu için sakıncalı. Kilise’nin vaktiyle Noel’i vaftiz ederek dinin bünyesine kabul ettiğini söylemiştik. Ama Reformasyon çağından itibaren Kilise’nin bu türden tasarrufları da daha katı bir yorum düzeyinde sorgulanır oldu. Mesela İngiltere’de bir ara “Püriten Hıristiyanlık” anlayışına bağlı Cromwell döneminde Noel kutlamaları yasaklanmıştı. Kutlama yapanlar cezalandırılıyordu. (Kuruluşumda esas olarak İngiliz ve Hollandalı Püritenlerin büyük etkisi olan- ABD’de Noel’den ziyade -aslında sonradan icat ettikleri- “Şükran Günü”ne önem verilir.)
Günümüzde de bazı bilinçli ve bilgili Hıristiyanlar Noel’in “pagan” yılbaşı simgeleri kullanılarak yapılmasından şikâyetçi. Ancak ne bizde İslami hassasiyetler adına Noel simgeleriyle yılbaşı kutlanmasına karşı çıkanları ne de Avrupa ve Amerika’da Hristiyanlığın kökten değerlerini esas almak isteyenleri memnun etmek mümkün. Kültür elbise gibi kolayca giyilip çıkarılabilen bir nesne değil.