Doğu Türkistan ‘komplosu’
İnsanlar neden komplo teorilerine inanmak ihtiyacı duyarlar? Mevcut gerçeklikten rahatsız oldukları, kabul edemedikleri için. Komplo teorileri bu insanlara kabul edilebilir buldukları “başka bir gerçeği” mevcut gerçeğin yerine geçirme imkânı verir.
Diyelim ki Türkiye’nin ABD ve Avrupa karşısında “Avrasya bloğu” içinde yer alması gerektiğini savunuyorsunuz. Bu çerçevede Çin’le ilişkilerimizin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz. Dost ve müttefik olarak bağrımıza basmamızı istediğiniz Çin devletinin Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygur halkına karşı gerçekleştirdiği baskı ve mezalim haberleri en fazla sizin canınızı sıkar. Üstelik bugüne kadar “mazlum Müslümanlar” veya “esir Türkler” söylemlerinin de şampiyonluğunu yapmışsanız karşınıza çıkan bu tatsız gerçeğin yerine “başka bir gerçeklik” aramaya başlamanız kaçınılmaz olabilir.
İçine düşmüş olduğunuz bu zor durumda yardımınıza koşacak argümanlar zaten Pekin’le organik ilişki içinde olan gruplar tarafından bol üretilip piyasaya sürüldüğü için işiniz kolay aslında.
Dersiniz ki Batılı emperyalist güçler bizim Çin’le aramızı bozmak için bu yalanları uyduruyorlar. Aslında Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygurlara yönelik bir baskı falan yok. Olsa olsa oradaki Türklerin arasına karışmış olan IŞİD ve el Kaide militanlarına karşı bazı operasyonlar yapılıyor olabilir ki bu da her hükümetin en doğal hakkıdır zaten…
Çok sıkışırsanız şunu da söyleyebilirsiniz tabii: Evet Çinli dostlarımızın bazı yanlışları var ama bunları tam da bu dönemde gündeme getirmek ortak düşmanlarımızın işine yarar. Gerekirse konuşup kendi aramızda çözüm bulabiliriz… Ancak Türkiye’deki Çin dostlarının çok azı bu aşamaya gelmiş görünüyor. Büyük kısmı hâlâ “gerçekliği topyekûn inkâr” aşamasındalar.
Bu bakımdan, yaklaşık 1 milyon Uygur Türkünün içinde tutulduğu toplama (veya çalışma) kamplarını uluslararası kuruluşların gelip görmesine izin vermeyen Pekin hükümetinin dünyadaki tepkileri düşürmek için geçtiğimiz günlerde ortaya attığı ve buram buram mizansen kokan “eğitim ve spor kampı” fotoğraflarını Türkiye’de bazılarının “gerçeğin fotoğrafı” zannetmesi mümkün.
***
Oysa bütün dünya biliyor ki Doğu Türkistan’da Çin uzun zamandır bir etnik temizlik programı uyguluyor. Bir taraftan -en büyük kısmını Uygurların oluşturduğu- Müslüman Türkî toplulukları Çin’in iç bölgelerine sürmeye ve asimile etmeye bir taraftan da bu bölgeye Han Çinlilerini yerleştirmeye yönelik bir demografik dönüşüm gerçekleştiriliyor. Yarım asır öncesine kadar sembolik bir Çinli nüfusun yaşadığı bölgede bugün itibarıyla Türk ve Çinli nüfus oranları neredeyse başa baş hale gelmiş bulunuyor.
Çinliler bu etnik temizlik çabasıyla da yetinmiyorlar. Doğu Türkistan’da yaşayan insanlar üzerinde her alanda çok ağır baskılar uyguluyorlar. En başta da kültürel görünürlük ve dinî hayat üzerinde… Yıllardır her Ramazan ayında bu tür haberler duyulur sonra unutulur. Bu haberlerin de doğru olmadığını iddia edenler var. Halbuki “öğrencilerin ve devlet memurlarının oruç tutmalarının ve camiye gitmelerinin yasaklandığı” dolaylı şekilde de olsa Çin devletince resmen açıklandı. Çin devleti bu tür olayları pek fazla gizlemiyor, yalnızca kendi yorumuyla dışarıya açıklıyor. Sözgelimi Temmuz 2009’da binlerce insanın katledildiği Urumçi olaylarını yalanlamadılar. Yalnızca katledilen Uygurların sayısını 197 olarak açıkladılar ve bu kişilerin “cihadcı” örgütlere mensup olduğunu ileri sürdüler.
***
İşin aslı şu ki Türkiye’de taraftar bulmakta güçlük çekmeyen komplo teorilerinin aksine Batı dünyasının Doğu Türkistan’da olup bitenler konusuyla ilgisi çok sınırlı. Hem coğrafi uzaklığın ve Çin devlet sisteminin yol açtığı enformasyon eksikliği yüzünden hem de -maalesef söylemek durumundayız- buradaki insanların kültürel kimlikleri ve dinleri yüzünden. Buna rağmen Batılı haber ajanslarının ve insan hakları kuruluşlarının ilgisi olmasa bizim oradaki gelişmeler hakkında bugünkü kadar bilgimizin ve ilgimizin olması mümkün olmazdı herhalde. Yani bizim ve genel olarak İslam dünyasının Doğu Türkistan davasına ilgisizliği, haklı olarak Müslümanlara karşı çifte standartlı yaklaşımından şikâyet ettiğimiz Batı dünyasını bile aratır seviyede.
Ama neyse ki bizi bu utançtan kurtaracak komplo teorilerimiz var!