Abdülhamid’in tokadı, Oburiks’in yumruğu
Abdülhamid’in bir tv dizisinde İngiliz elçisine attığı tokat hâlâ tartışılıyor. Hatta yıllar önce Kanuni döneminde Topkapı Sarayı’nda yaşanan olayları anlatan tv dizisinin yol açtığı tartışmalar bile unutulmuş değil. Hiç kuşkunuz olmasın, başka ülkelerde çekilen tarih konulu filmler de her zaman tartışma konusu oluyor. Popüler kültürün ürettiği paralel gerçeklikle somut olayları ve belgeleri esas alan tarih disiplininin sunduğu gerçeklik arasındaki farktan ziyade farklı tarih algıları arasındaki çelişkiler doğuruyor bu tür tartışmaları. Yani buradaki mesele iki katmanlı: Biri gerçekle algının çatışması veya birbirinin yerine geçmesi. İkincisi, algıların birbiriyle çatışması.
Çünkü toplumdaki tarih algısını sadece bilimsel-akademik tarih çalışmaları oluşturmuyor. Eski çağlarda masallar, destanlar, şiirler vs. vakanüvislerin eserlerinden çok daha fazla kişiye ulaşıyordu. Bugün de sinema filmleri, tv programları, çizgi romanlar vs. tarihe bakışımızı çok daha fazla etkileyebiliyor. En azından zihinlerdeki steryotipleri bunlar oluşturuyor.
Çizgi roman demişken, Roma çağında Galya dünyasını anlatan meşhur Asteriks çizgi romanının tarihi gerçekleri nasıl yansıttığını ve nasıl yeniden ürettiğini ele alan bir çalışma aklıma geldi. Alman üniversitelerinin en seçkin eskiçağ tarihi uzmanlarının makalelerinden oluşan “Asteriks ve Roma Dünyası” isimli eser (Kitap Yayınevi, 2002) ilginç örnekler sunuyor tarihin yeniden üretilmesinde etkili olan dinamikler hakkında.
Mesela kitabın “Asteriks ve Din” başlıklı bölümünü oluşturan Wolfgang Spickermann’ın makalesinde söz konusu çizgi romanda dini konulara temas etmekten kaçınılmasının sebebi şöyle izah ediliyor: “Bunun nedenini herhâlde çizgi romanın günümüzdeki Fransa ile ilişkisinde aramak gerekir. Çağdaş Fransız vatandaşları bilime inanan, ilerici insanlar olarak görünmek isterler. Gerek devlet işlerinde gerekse toplumda din konuları fazla önemsenmez. Ama antikçağdaki Galya’da durum çok farklıydı; o devirde din yaşamın her alanına egemendi...”
Demek ki tarih anlatılarında söz konusu günün gerçekleri kadar bizim bugünkü duygularımızın da izleri oluyor ister istemez.
***
Adı üstünde bir popüler kültür ürünü olan yani çok geniş kitlelere hitap eden Asteriks çizgi romanının esas itibarıyla Fransız aydınlarının kendi geçmişleriyle ilgili kitlesel algıyı yeniden üretmek veya biçimlendirmek gibi bir amacı olduğu öteden beri söylenir zaten.
Bunu başka milletler de yapıyor tabii. Amerikan kovboy filmleri vahşi Kızılderililer karşısında beyaz adamın haklı konumunu esas alır. Gelmiş geçmiş en kanlı ve acımasız topluluk diye bilinen Vikinglerle ilgili yargılar son 40 yıl içinde çekilen filmler ve tv dizileriyle “onarıldı” biliyorsunuz.
Çizgi roman deyip geçmeyin, burada üretilmiş gerçeklik bazen akademik tarihçilerin kendi alanlarıyla ilgili konulardaki görüşlerini bile etkileyebiliyor. Eskiçağ tarihçisi Veit Rosenberger yine “Asteriks ve Roma Dünyası” kitabında yer alan makalesinde bazı meslektaşlarının, yani eskiçağ tarihçilerinin “Romalıların Galyalılardan korku duyduğuna” ilişkin görüşlerinin pek de somut temelleri olmadığını; bu görüşün meslektaşlarının “Asteriks’i kontrolsüz okumalarının sonucunda bilinçaltlarına girmiş olabileceğini” söylüyor.
***
Bir tarihçinin yani neticede bir bilim adamının kendi çalıştığı saha konusunda çizgi romanlarda işlenen ve üretilen bir “alternatif gerçeklik” dünyasından etkilenebileceğini düşünmek çok makul görünmeyebilir. Ama unutmayın ki bilim adamı dediğimiz kişiler de etten kemikten yaratılmış insanlar. Bir bilim adamının çizgi romanlardan etkilenmesi daha zor bir ihtimal gibi görünebilir belki ama popüler kültürden, yani içinde yaşadığı toplumun değerlerinden, inançlarından ve kabullerinden etkilenmemesi düşünülemez. İşin içine bir de siyasi-ideolojik angajmanları girmişse bilimi bilim olduğuna pişman etmesi bile mümkündür bazılarının.