Oyum Macron’a

Galiba yeni seçimde oyum Macron’a gidecek.

Henüz çiçeği burnunda Fransa Başkanı seçildi. Ülkenin GSYİH’sı 2,4 milyar dolar. Kişi başına gelir 42 bin dolar. Ülkede çalışan sayısı 27,7 milyon kişi ve işsizlik oranı da yüzde 9,6...

Genç işsizlik oranı ise yüzde 21,6.

Galiba Macron’un seçim zaferini açıklayan en önemli gösterge de bu genç işsizlik oranı olsa gerek. Fransa’da gençler sorun yaşadığında siyasette yenilenmeyi başardılar. Yaşlı kurtlara karşı Macron aradan sıyrıldı ve seçimleri kazandı. Fakat benim asıl gelmek istediğim nokta seçimlerden sonra yaptığı açıklamalar. Yani seçimlere giden süreç değil de, seçimlerden sonrası önemli.

Ama önce bizden bir hatırlatma yapmak istiyorum: Hatırlarsanız Ak Parti 2002 sonunda ilk iktidara geldiğinde devletin bütçesi diye bir şey kalmamıştı. Borç batağında bir ülke ve faize akan bir bütçe vardı. İşte o zor şartlara rağmen Ak Partinin ilk icraatlarından bir ne oldu? Vatandaştan toplanan “Konut Edindirme Fonu” paraları geri ödendi.

Ak Partide ilk yıllarda devletin bütçesini değil, ilk sırada vatandaşın bütçesini düşünen bir anlayış vardı.

Şimdi gelelim çiçeği burnunda Fransa Başkanı Emmanuel Macron’un açıklamalarına. Bakın ekonomide ne yapacağını söylüyor:

1- Vekil sayısını 1/3 oranında azaltacağını açıklıyor.

2- Sosyal güvenlik açığı en geç 2020’de bitirilecek

3- Önümüzdeki 5 yılda GSYH’nın yüzde 1’i kadar vergiler azalacak

4- Bütçe açığı yüzde 3,4’den yüzde 3,0’e düşürülecek

Şimdi size çelişki gibi gelen bu açıklamalara biraz daha yakından bakalım. En önemli hamle, vergilerin düşürülmesi oluyor. Ülkenin ekonomik büyüklüğüne bakınca yılda yaklaşık 25 milyar dolar daha az vergi alınacak. Aynı anda da bütçe açığı azalacak. Kısaca hem daha az vergi alınacak, hem de bütçe açığı azalacak. Bunun tek yolu var: Fransa’da devlet küçülecek..

Emmanuel Macron resmen Fransa’da savurgan devleti bitireceğini ilan ediyor.

Beni takip edenler bir konuyu çok sık yazdığımı bilirler. Bizde devlet son 15 yılda onca özelleştirmeye rağmen inanılmaz büyüdü. Adeta vatandaşın kemiklerinden yağ çıkartıyor. Ama en alt kesime de bedavadan dağıtıyor. Okumanın, değer yaratmanın maliyeti yükseliyor ama faydası düşüyor. Yan gelip yatmanın ise değeri artıyor. Devletimiz 2003’de ekonomik büyüklüğün yüzde 31,0’ini topluyordu; şimdilerde yüzde 41,0’ini devlet alıyor. Yani, Ankara çok şişman ve savurgan...

Bizde Ak Parti 2002’de iktidara geldiğinde yaptığı ilk icraatlar Macron benzeriydi. Ama sonra işler tersine döndü.

Hatırlarsanız Prof. Dr. Asaf Savaş Akat Hoca ile yaptığım söyleşide şunu söylüyordu: “Ak Partinin kuruluş felsefesinde şöyle bir yaklaşım vardı. 1-Yönetimde etkinlik artacak, böylece aynı kaynakla vatandaşa daha çok hizmet götürülecekti. 2-Faiz düşüşü, vergileri indirmeye olanak tanıyacak, yani genelde devlet küçülecekti. Ama, uygulama öyle olmadı. Kanıtı faiz dışı kamu harcamalarının milli gelire oranıdır. Son beş yılda yaşanan milli gelir büyümesine rağmen, 4 puana yakın artış gerçekleşti. Yani devlet ülke ekonomisinden daha hızlı büyüdü.

Kamuda kaynak israfını vatandaş da gözlüyor. En tepeden orta kesimine, kamu yöneticilerinin bir yerden diğerine gidişini düşünün. Araçlar, uçaklar, helikopterler, korumalar, şoförler... İnanılmaz bir masraf ve israf. Bunların hizmet kalitesi ile ne alakası var! Devlet kendi sütünü kendi içen ineğe benzedi. Arif olan anlar.”

Evet. Asaf Hoca tam da bunları söyledi. Ben size o söyleşinin tamamını yeniden okumanızı öneririm. Türkiye’nin ekonomide ne yapması gerektiğini Hoca gayet iyi açıklıyor. Bedava danışmanlık yani.

Şimdi size faiz hariç kamu harcaması konusunda veriler vereceğim:

2006 yılında bütçeden 129 milyar 121 milyon lira harcanmış.

2016 yılında ise 518 milyar 451 milyon lira gitmiş.

Bir not ekleyelim: TÜİK biliyorsunuz 2009 kriz öncesi GSYH hesabını yenilemişti. Ve 2016’da bir yenilemeye daha gitti. Her yenilemede eski GSYH’lar pek artmıyor ama son yılların ülke geliri kağıt üstünde artıyor. Mesela önceki seride 2015 GSYH’sı 1 trilyon 953 milyar TL görülüyor. Ama yeni seride 2015 GSYH’sı 2 trilyon 338 milyar olarak çıkıyor. 2015 yılında iki seri arasında GSYH farkı tam yüzde 19,7. Ama 2006 yılında bu fark sadece yüzde 4,1.

Eski seri üzerinden hesapladığımızda faiz hariç devlet idaresine harcanan para, milli gelirin yüzde 17,0’sinden yüzde 22,5’ine yükselmiş görülüyor. (2006-2015 karşılaştırması) Ama yeni seride bu artış yüzde 16,4’den yüzde 20,0’ye çıkmış görülüyor.

Nerden bakarsanız bakın Ankara faiz haricinde harcamalarını artırdıkça artırmış. Devletin bütününe bakınca durum daha vahim. Devlet 10 puan daha fazla büyümüş. Hep dediğim şeyi tekrar edeceğim: Ak Parti döneminde 1- Devlet inanılmaz büyüdü. 2- Faiz piyasası ekonomiyi sardı ve esir aldı.

Macron ne diyor: Vekil sayısını düşüreceğim. Bu ne demek? İsrafı ve savurganlığı azaltacağım. Göstergesi de vekil sayısı.

Asaf Savaş Hoca ne diyor: Savurganlığı kamu idarecilerinin bir yerden bir yere gidişinde görebilirsiniz.

Ben ne diyorum: Ankara’nın şişmanlığı gitmeden ekonomide sıkıntılar bitmez.

Nokta...

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
19 Yorum
  • KARAR OKURU / 09.07.2017 13:27

    Ak Parti'ye seviye atlatan üç dönem şartı idi. Bu şart sürekli olarak ekip çalışmasına zemin hazırlayan kendini geliştirme ve alttan nitelikli kadro yetiştirilmesine kısaca yaşayan, gelişen bir sisteme bürünmesine sebebiyet veriyordu. Ama maalesef ilk seferinde delik deşik oldu ve beklenenden çok uzak bir hale döndü. Oysa sürekli hizmet etme yarısında kendisine yer bulmak için yetişmek zorunda olan diğer kadrolar öncekilerin eksik ve hatalarını doğru okuyarak daha gelişmiş bir kadro kurabilirlerdi. Ama olmadı olamadı hala 30-40 yılı siyasette geçen kişiler ahkam kesiyor kesmeye devam ediyor ve aday olmak için çırpınıyor. Ve bunun adına metal yorgunluğu denilerek üst kadronun değil teşkilatların yenilenmesi ile ivme kazanılacak zannediliyor. Maalesef ben en iyisini bilirimciler ile sen en iyisini bilirsinciler ülkenin girişimcilik ruhunu yok ediyorlar. Ayrıca sayın yazar bu aşamada ve bu vaziyette devlet küçükse bile fayda asla gelmez. Özel sektör ve çalışma şartları vicdani değil ve insanlar devlet kapısını zorluyor bunu gören siyaset oy kaygısı ile maalesef kapıları sürekli açık tutuyor. Sanayi, teknoloji nitelikli tarım ve hayvancılık gibi katma değeri yüksek sektör kuvvet bulamadıkça devleti istediğin kadar küçült değişen bir şey olmaz. Sorun toplumsal eğer her verilen ilacı yutmadığı gibi herşeyi araştırmadan kabullenmeyen, demokrasiyi özümsemiş, okuyan - yazan - anlayan ve olayları analiz edip kavrayan ve çözüm yolları geliştiren bireyler yetiştirmez isek yandım gülüm keten helva misali istediğin kadar devleti küçült istedigin kadar sıcak para girdir neye çare olur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Zeki / 09.07.2017 11:23

    Doğru ve isabetli bir değerlendirme. Devlet kendi lüksü saltanatı için halkı sömürüyor kemiklerinden yağ çıkarıyor. Asgari ücretli işci işçi emeklisi akşam evine anca dünden kalma bayat ekmek alabiliyor fakat kimin umurunda. Halk yoksulluktan açlıktan sürünsün hiç önemli değil yeterki devlet görevlilerinin lüks yaşamı saltanatı devam etsin.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 08.07.2017 16:55

    sen bu işleri çok iyi biliyorsunda le pen de kazanma şansı varmıydı acaba o sadece yarışlardaki tavşan yada le peni gösterip sıtmaya razı ediyorlar diyelim o engin bilginle bişeyler yumurtlamışsın 5 yıldır milli gelirde artış yokmuş beş yıldır senin ülkene yapılan saldırı dünyada çok az ülkeye yapıldı yapılanlarda darmadağın oldu dolapları şak diye anlamak için müneccim olmaya gerek yok sen düşman oklarının nereye gittiğine bak anlarsın oynadıkları oyun her zaman aynı ve o kadar basit ki türkiyedeki oyunu anladınmı brezilyayı da anlıyorsun libyayı da

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.07.2017 18:14

    Bizim vatandaş süper! Dönüp kendi hükümetine "bizim kişi başı gelirde 5 yıldır tek kuruş artış yok, üstelik aşağıya iniyor, ne oldu?" diye sormaz, ama Fransa'da dönen dolapları şak diye anlar. Macron'u savunduğumdan değil, bana ne. Biliyorum finans dünyası ile ilişkileri yüzünden de çok eleştirildi. Ha, bizim vatandaşa göre Fransa'da "milli irade" falan da yok. Bir tek Türkiye'de kendi partileri kazanınca var mübarek! Yav bırakın adamı, seçimi kazanmış, size ne oluyor? Hem Le Pen kazansaydı, oradaki Müslümanların hali nice olurdu acaba?

    Yanıtla (0) (0)
  • ramazan / 07.07.2017 17:38

    Macron bir proje(!) olmasına rağmen (bence yazar da biliyor) bir şeyler vaad eden bir program sunuyor sınırlı sayıdaki seçmenine(aynı oyla ile burada seçilse kıyamet kopar). Peki bizdeki bağımsız (!) muhalefet ne vaad ediyor ? Programı ne ?

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.07.2017 15:12

    bakın ne yapalım biliyormusunuz sizin ve sizin gibi düşünenlerin istediği gibi ülkenin tapusunu ab ve abd ye verelim onlarda dolaylı olarak Rothschildlere versinler bizde rahatlayalım sizde rahatlayın

    Yanıtla (0) (0)
  • muhittin / 07.07.2017 12:02

    devlet bu kadar sısmanlamasa bugunku medya duzenı de olmaz, medya duzeni olmazsa bu kadar oy da olmaz, ve iktidardan gider. bu duzene muhtac durumdalar..

    Yanıtla (0) (0)
  • ahmet / 07.07.2017 10:47

    iyi laf

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.07.2017 10:30

    Hocam yine çok güzel bir yazı. Elinize sağlık.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.07.2017 10:08

    "Macron aradan sıyrıldı" güzel buluş. Fransa'da devlet küçülecek, Rothschildler büyüyecek. Oyuna oy vermek sizin için de ilginç bir tecrübe olacak.

    Yanıtla (0) (0)
  • AHMET iNECE / 07.07.2017 10:03

    Macron ne yaparsa yapsın Rothschildlerin imalatıdır. Yani Fransa gibi bilinçli! bir topluma kaşla göz arasında kabul ettirmekten zevk aldıkları bir fantezileridir. Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu adlı eserde belgelerle ortaya konduğuna göre bizde de Mustafa Reşit Paşa Rothschildlerin imalatıymış...

    Yanıtla (0) (0)
  • Fatih / 07.07.2017 10:03

    Devletin guclenmesi merkezilesmesi oncelerde hos geliyordu. Mesela otopark değnekcilerinde bizi kurtaran devlet ispark i koydu basta iyi oldu dedik simdi bakinca degnekciden bir farki kalmadi. Para lazim para aciz ac diyen bir devlet gorunuyor buradan bakinca. Doyacak gibi de gorunmuyor... Ama kanun sistem duzen dogasi boyle galiba kacinilmaz ancak degisim de kacinilmaz.

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.07.2017 05:25

    okadar yiyici varki koyacak yer bulamayınca milletvekilinin 650 yaptı son senelerde ya boş ise yaramaz unverste acıyor ya millet vekilinin sayısını artırıyor okadar yatan dekan sitajrr varki sabah gelip akşam gidiyorlar kimse ne yaptıklarını sormuyor allah sonumuz hayreylesin sizden de allah razı olsun sonumuz Yunanistan'ın sonu

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdullah birisi / 07.07.2017 05:05

    Yakinda böyle yazmaya devam ederseniz sizede fetöcu damgası vurular yallah köy sandığına....yazınızı nokta diye bağlamışsiniz ya..korkarım bu gidişle ülke nokta nokta son noktaya doğru gidiyor..

    Yanıtla (0) (0)
  • KARAR OKURU / 07.07.2017 02:46

    Yazılarınızı uzun zamandır takip ediyorum. Lakin butun eleştirel yazılarınızın cozumu siyasette yani hukumette. Hukumetinde bu sizin eleştiri ve cozumlerinize kulak vermeye niyeti olmadıgı ve olmayacağına gore neden siz ve biz kendimizi yoruyoruz.not.nşye kulak versin ki.nasıl olsa 15 yıldır bunca yanlışlara ragmen hala ıktıdar tek başına

    Yanıtla (0) (0)