İşsiz mi kalacağız
Henüz 1700’lü yıllar bitmemişti. İngiliz Robert Thomas Malthus Fransa’yı ziyaret eder. O tarihlerde Fransa’nın nüfusu 30 milyondur. Gözlemleri ile şu sonuca varır: “Nüfus artışı tehlikelidir. Gıda artışı nüfus artışının gerisinde kalacaktır ve zamanla çatışmalar artacaktır.”
David Ricardo ise toprağın değerine dikkat çeker. Nüfus artışı ile toprak giderek daha değerli hale gelecektir. Verimsiz topraklar bile bir zaman sonra değerlenecektir.
Ne oldu şimdi?
Aradan 200 yıldan daha uzun süre geçti. Toprak inşaat rantı dışında değer kazanmadı. Gıda ise günümüzde sadece paylaşım sorunu olarak önem taşıyor. Adil bir paylaşım olsa kimse açlıktan ölmeyecek.
S. KUZNETS RÜYASI
S. Kuznets ise 60’lı yıllara bakarak dünyanın gelir dağılımını kendiliğinden halledeceğini söylüyor. Galiba 30’lu yıllarda F. D. Rooeselt’in icraatlarına bakmadan bu sonuca varıyor. Roosevelt teneke evlerin yanında 10-20 odalı malikaneleri bulunanlara yüksek vergi getiriyor. Servetin üretim dışında-rantta olan kısmını adeta devlet eliyle sosyal refaha aktarıyor. Ve gelir dağılımı hızla düzeliyor.
Kuznets olaya baktığında bozulan gelir dağılımının kendiliğinden düzeleceğini iddia ediyor ama 80 sonrası gelir dağılımı yine bozuluyor. Şu anda gelir uçurumu 1900’lü yıllara geri dönmüş durumda. Tabii ki gelir dağılımı bozulunca, toplumlar da radikalleşiyor ve Trump gibi liderlere yönelebiliyor.
İktisatçılar iki dünya savaşının da gelir dağılımı bozukluğu temelinden çıktığını iddia ediyor. Ben de bu görüşe çok yakınım.
ROBOT KORKUSU
1800’lü yıllarda sanayi devrimi başladığında çalışma hayatı diye bir olgu karşımıza çıktı. Fabrikalarda, madenlerde çalışacak insan gücü gerekiyordu. İşte bu emek ihtiyacı için çocuklar 8 yaşlarında işe başlıyordu. Yetişkinler ise günde 15-18 saat gibi bir süreyi işte geçiriyordu.
Haftada 7 gün - günde 18 saat - 8 yaşından iş.
Sonra ne mi oldu? İş hukuku gelişti. Artan gelir ve teknoloji iş hayatını kolaylaştırdı. Çalışma yaşı arttı ve çalışma süresi kısaldı. Teknolojik ilerleme ile bütün bunlar gerçekleşti. Hatta robot korkusu ile geçen 70’li 80’li yılları hatırlayın. Robotlar insanlığa karşı savaş açacak ve ekmeğimizi elimizden alacaktı. Bugün ne oldu?
Teknolojik ilerleme ve robot kullanımı refahı artırdı. Daha az süre çalışma imkanı elde ettik. Teknoloji arttıkça insana olan ihtiyaç arttı. Artık 60’lı yaşlarda emeklilik kalmadı. 65’den 68’e yükseliyor emeklik yaşı, ama çalışma hayatı da gittikçe kolaylaşıyor. Haftada 38 saat çalışma süresi, 3 gün tatil tartışılıyor.
SANAYİ 4.0 DURUMU
Son dönemde sanayi 4.0 tartışması almış başını gidiyor. Mikdat Karaalioğlu bu durumu çok yakından takip ediyor ve yazıyor. Özellikle Almanya’da yaşanan tartışmaları ve gelişmeleri bizlerin de bilgisine sunuyor. Meğerse orada herkes “Acaba işsiz mi kalacağız” diyormuş.
Özellikle gelişmiş ülkelerde nüfus hızla yaşlanıyor. Çalışacak insan kalmıyor nerede ise. Bugün ABD’de Almanya’da, Fransa’da işsizlik oranları tarihi dip seviyelerde. Ama maalesef Paul Krugman’ın değindiği gibi işçi ücretleri reel olarak bir türlü artmıyor.
Geçen hafta Barcelon’da Koç Grubunun işbirliği toplantısında Ali Koç istihdam hakkındaki bir soru üzerine; “Teknolojinin artısı, eksisine bakıldığında istihdama etkilerini görüyoruz. İnsan gücü ve becerisine ihtiyaç azalıyor. Bu nedenle bu insanların hangi alana kanalize edileceği de büyük önem taşıyor. Teknolojinin istihdam üzerinde oluşturduğu etkinin olumsuz bir sosyal etkisi olacağını görüyorum” dedi.
Bu cevap üzerine daha önce Miktad Karaalioğlu ile yaptığım sohbetin benzerini Aydınlık Gazetesinden M. Recep Erçin ile tekrarladım. Mesele şu: Her üretim süreci teknoloji kullanımı arttıkça ucuzluyor ve toplam refah artıyor. Paylaşım sorunu da artan beceri ile karşılık buluyor. Bu ise çalışma sürelerinin kısalığından, daha uzun tatile kadar gidiyor. Teknolojiden korkmak yerine açacağı yeni ufukları hayal etmek daha güzel değil mi.
Bundan 40 yıl evvel bir araba satın almak ile bir ev satın almayı kıyaslayın. Ve bugün geldiğimiz noktaya bakın. Keşke yerimize çalışacak robotlar hızla artsa da daha uzun tatil imkanları elde etsek.