Tek bir yazının getirdikleri

Geçen Cumartesi Nabi Avcı ve Cahit Koytak ağabeylerimle buluşmamızdan ve söyleşinin kaçınılmaz biçimde şiire vardığından söz eden, Gary Snyder ve Han-shan’dan kimi şiir çevirilerimi içeren bir yazı yazdım. Nabi Abi’nin öğüdünü tutmuş, köşemde bu soy yazılara daha fazla yer vermenin ilk adımını atmıştım. Yazının yayınlamasının ardından beklemediğim, biraz da şaşırdığım, çok güzel bir şey oldu.

***

Nice dostum bana mesaj yazdı. Destekleyici, cesaretlendirici, olumlayıcı ve en önemlisi de benzer yazıların devamının gelmesini dileyen. Nabi Abi’ye de birçok arkadaşı benzer mesajlar yollamış. Kıvandım elbet. Yazıdan dolayı değil, pek çoğumuzun bu yönde bir beklenti ve arayış biriktirmiş olmamızdan.

Sözgelimi, 30 yıllık dostum Erol Göka yazımı sosyal medya hesabından paylaşıp başına da şunu yazmış: “Arada bir değil, artık çoğunlukla şiire, sanata ve düşünceye yönelmeliyiz Hakan. Bu kadar yeter, çok oyalandık!” Cevaben şunu yazdım: “Dediğin gibi Erol. Bir ortak çabada, uğraşta, oluşumda da buluşmalıyız belki.” Bu çağrıyı, duymamış olan dostlarımıza da iletmek amacıyla, buradan bir kez daha paylaşmış olayım.

Erol’la zamanında çok “ortak yazı” yazmışlığımız vardır. Merkezinde siyaset vardı bu yazıların elbet, ama ikimiz ayrı ayrı uçlardan tutup bir ortak noktada buluşurduk aynı yazıyı birlikte dokurken. Zorlu iştir farklı yönelimleri olan iki insanın böyle bir ortaklaşa metinde buluşması. O yazıya kendi imzalarını birlikte koyması. Biz defalarca başardık.

Nicedir uğramadığımız bir eşikti bu. Erol’la birbirimize yaptığımız çağrıların düşünsel düzlemde topyekun bir karşılığı olmasını umuyorum şimdi. Bu etkileşime vesile olan, tanıştığımız ilk günden beri beni böylesi tutumları benimsemeye yönelten Nabi Avcı’ya da teşekkür ediyorum. Hep böyle güzel işlere vesile olur Nabi Abi. Tıpkı siyasette vesile olduğu nice güzel iş gibi.

Bir örnek daha vereceğim, Selahattin Yusuf kardeşimizden bu kez. O gün şöyle yazdı Selahattin: “Senin dilinden sabah sabah Snyder okumak harika oldu, nefesim açıldı.” Ben de can-ı gönülden selam ettim Selahattin’e. Gönlün kimi kapıları vardır, bir açıldı mı hiç kapanmaz. Dostluk, kardeşlik, gönüldaşlık baki kalır.

Söz bir önceki yazımın gizli kahramanı, İlhan Berk’in gizemli ikizi Cahit Koytak’a varacak tabii ki. O gün şiir konuştuk ya, hiç durur mu, e-postama henüz yayınlanmamış bir şiir kitabını yolladı Cahit Abi. Yolladığı haberini de nice şiirini demlediği uzun yürüyüşlerinden birinin ilk metrelerinde bildirdi bana önceki gün. Apar topar açtık yolladığı dosyayı. Ben okudum, eşim Aysun dinledi.

***

Başka bir yamaca vardık o saat. Güneş yavaşça batıyor, gönlümüzdeki tüm ağırlıkları süpürüyordu. Bir yandan da koyu bir geceye açıyordu bağrını. Biz Cahit Abi’nin dizelerini seslendirdikçe o koyuluğun gölgesi kalmadı. Ondan daha koyu, kopkoyu bir erinç kapladı içimizi. Dineldik, sakinledik, yenilendik. Esenlik kattı inmekte olan geceye. Gündüzü karanlığa dolayana, geceyi indirmekte olana şükrettik. Cahit Abi’nin dizeleri eşliğinde. Cahit Abi’nin dizeleri sayesinde.

Daha güzel bir yanı da oldu o Cumartesi yazısının: Atarlı tutarlı ve fena halde giderli yorumcuların hiçbiri boy göstermedi o gün. Yazım “sıfır yorum” aldı. Ne saadet! Yayınlanmayan yorumundan bile beni sorumlu tutan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve Ak Parti’yi desteklememi bile suç kabul eden, yeğlediğim politik konumu hiçe sayan ve katlanılmaz bulan, özgür irademe ve onun seçimlerine ipotek koymakta hiçbir beis görmeyen, özgürlükçülüğü kendinden menkul ama kendiyle sınırlı ve ne yazık ki hala Cemil Meriç’ten bile bihaber olan, veyahut haberdar olup yüz çeviren, veyahut kimileriyle ortaklaştığımız kavramlara burun büken o yorumcular söz konusu yazıyı yorum yazmaya değer bulmadı! Oh, ne güzel oldu.

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum