Muhalefetin kaçırdığı fırsat
Dış politikada toplumsal dayanışma sergilememiz, ortak akıl üretmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz nicedir. Meclisin Ekim ayında açılmasıyla birlikte, pek çok yasanın yeni yönetim sistemiyle uyumlu hale getirilmesi süreci başlayacak. Yine ortak akıl, yapıcı tutum, sağlıklı eleştiri gerektiren bir alan bu. Türkiye bir darbe girişiminin üstesinden geleli çok olmadı üstelik. Devletin yeniden yapılanma ihtiyacı yeni sistemin gereklerini yerine getirmekten ibaret de değil. Çok daha fazlası için çalışmalıyız.
Bütün bunlar ciddiyet gerektiriyor, gerçek anlamda siyaset ve fikir üretmeyi gerektiriyor. Kimi gündem başlıkları, hele de onları sosyal medyadan takip ediyorsanız tam tersini telkin ediyor gibi görünse de. Bu yorucu, tüketici akıldışılıkları ne zaman ardımızda bırakacağız? Tekil olayların, bilime ve akla aykırı biçimde genelleme konusu yapılması. Toplumsal duyarlık alanlarının çok kaba saba yöntemlerle kurcalanması. Simgelerin sürekli hafifletilmesi ve içeriksizleştirilmesi. Darbe girişiminin ve FETÖ davalarının sulandırılmasına yönelik süregiden çaba.
***
Bunlara rağmen, iyimserliğimi yitirmemeye özen gösteriyorum. Özellikle de muhalif tavrın bir gün akılcı bir çizgiye geleceğini, bir tür siyasi aydınlanma yaşayacağını umarak. Sadece olumsuzlukları okumaktan, hemen her alanı bir karşıtlık konusu yapmaktan, geniş toplum kesimlerini tepeden bakarak yargılamaktan ibaret görünen kolaycılığın bir son bulacağı günü bekliyorum. Muhalif bakış akılcı bir çizgi benimseyip siyaset dışı yollardan medet ummayı bıraksa, siyaset dilinin de hızla akılcı, gerçekçi ve yapıcı bir tona kavuşacağını görecek.
Muhalif bakışın, kendi lehine de olacak bu okumayı neden yapamadığı ayrı bir tartışma konusu. O konuda çokça da yazdım. Ama siyasetin gerektirdiği kimi pragmatik tutumlardan bunca ayrı düşmesi, halk oylamasında ortaya çıkan Hayır cephesinin heterojenliğiyle uyuşmayan basit fantazmalara kapılıp durması, toplumsal tabanını bir türlü genişletememesi 17-25 Aralık’tan bugüne uzanan bir yanlışın sonucu.
Daha önce yazmıştım, kısaca tekrar edeyim. Ana muhalefetin 17-25 Aralık’ı okuma biçimini hep sorunlu buldum. FETÖ’nün oluşturduğu tehdidi ve bunun dış bağlantılarını o gün iyi değerlendiremediler. 17 Aralık’ın hemen ertesinde CHP’li tanıdıklarıma ya da sözü CHP’ye ulaşacak bazı dostlarıma bir öneride bulunmuştum. “Buna kulak vermeyeceğinizi biliyorum, ama vicdanen bu görevi yerine getirmek zorundayım” diye ekleyerek. Önerim basitti, CHP çıksın şunu dile getirsin dedim:
“Bugün siyaset alanına dışarıdan bir müdahalede bulunulmuştur. Bunu yapan paralel yapıdır, amacı Erdoğan’ı ve hükümeti devirmek, kendine göre bir siyaset dizaynı oluşturmaktır. Bunu kabul edemeyiz. Ak Parti’ye açık çağrımızdır: Bu yapıyı devletten temizlemek için ne gerekiyorsa yanınızdayız. Anayasal ve yasal her tür düzenleme için destek vereceğiz. Yeter ki devleti bu yapıdan temizleyelim. Bunu el birliğiyle başaralım, sonra dile getirilen kimi iddiaların takipçisi olmayı da sürdüreceğiz. Ama şimdiki önceliğimiz bu yapıdan kurtulmaktır.”
Ana muhalefet kendisini FETÖ’yle mücadele sürecinin bir parçası yapacak bu aklı geliştiremedi. Ya da geliştirmek istemedi -ki işin aslı budur korkarım. Sonrasında da hep aynı yanlışı tekrarladı. 17-25 Aralık darbe girişiminin yasadışı tapelerini grup toplantılarında yayınlayacak kadar kontrolsüz hamlelere yol açtı muhalefetin Erdoğan ve Ak Parti’den kurtulma saplantısı. Siyaset yerine, tıpkı öncülleri gibi, bu kolaycılığı seçtiler. Kaybettiler.
***
15 Temmuz sonrası OHAL’e destek olsalar, sürecin ilerleyişinde yapıcı bir pay sahibi olma, önerilerinin bir kısmını hayata geçirme fırsatını bulacaktılar. Bu fırsatı kullanmadılar. Yeni yönetim sistemine yapıcı eleştiriler getirip işi anlamsız bir meşruiyet tartışmasına dökmeseler, bugün çok daha etkin bir siyasi manevra alanına sahip olacaktılar. Görmediler. Bunu yaparak, Türkiye’nin normalleşmesi karşısındaki en büyük engellerden birini oluşturduklarını görmedikleri gibi. Köşemin sonuna geldim, ama bu konu biraz daha ayrıntıya girmeyi gerektiriyor. Devamı bir sonraki yazıya.