Sivillerin öldürülmesine dair
DAİŞ yahut DEAŞ veya IŞİD diye anılan Bağdadi Grubu’nun mezalimi hangi gerekçelere dayanıyor? Bu grup ve benzeri gruplar, çoluk-çocuk demeden sivilleri taammüden öldürmeyi İslam’a nasıl ‘sığdırıyorlar’?
Aşağıdaki hayalî ve fakat sahici tartışmada, onların ileri sürdüğü argümanları ve bunların yersizliğini ele alıyoruz.
***
-Savaşla alakası olmayan sivilleri niye öldürüyorsunuz? Çoluk çocuğu niye havaya uçuruyorsunuz? Allah’tan korkmuyor musunuz?
-Biz Allah’ın dediğini yapıyoruz.
-Hâşâ! Ne münasebet!
-Allah Subhane ve Teala, Bakara Suresi’nin 194’üncü ayetinde mealen “Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler de karşılıklıdır. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın” buyuruyor. Bizim yaptığımız, bu buyruğa harfiyen uymaktır. Onlar bize nasıl saldırıyorlarsa, çoluk-çocuğumuzu nasıl öldürüyorlarsa, biz de onlara öyle saldırıyoruz, onların çoluk-çocuklarını öyle öldürüyoruz.
-Ayetin devamını okumadınız.
-“Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.”
-Bu ayet, besbelli ki, haram ayda saldıranlara haram ayda karşılık verilebileceğine, Müslümanların bundan imtina etmemeleri gerektiğine dairdir her şeyden evvel. Ayette geçen “misl” (gibi) kelimesinin bizi “Onların bize yaptığı her şeyi biz de onlara yapabiliriz” sonucuna götüremeyeceği, götürmemesi gerektiği, ayetin sonundaki “Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir” vurgusundan kesin olarak anlaşılıyor. Nitekim aynı surenin 190’ıncı ayetinde mealen “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın, fakat aşırı gitmeyin. Çünkü Allah, aşırı gidenleri sevmez” buyuruyor Rabbimiz. Savaşla ilgili ayetlerdeki bu uyarılar niye? Sivillerin, kadın ve çocukların bile taammüden öldürülebileceğini iddia ediyorsunuz; bundan öte aşırılık mı olur? Aşırı gitmek bu değilse nedir? Allah’tan korkup bundan bile sakınmayacaksak hangi aşırılıktan sakınacağız?
-Peki Nahl Suresi’nin 126’ncı ayetine ne diyeceksin? Mealen “Eğer ceza verecekseniz, size yapılanın misliyle ceza verin; ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır” buyuruyor Allah Subhane ve Teala. Demek ki onlar bize ne yapıyorlarsa biz de onlara aynısını yapabiliriz, yapmalıyız. Çoluk-çocuğumuzu öldürüyorlarsa çoluk-çocuklarını öldürmeliyiz.
-Hâşâ! Uhud Savaşı’nda müşrikler, katlettikleri müminlerin cesetlerinde korkunç tahribat yapınca, bazı müminler “Biz onlara bundan daha fazlasını yapacağız’’ diye ant içmişlerdi. Nahl Sûresi’nin 126’ncı ayetinin bununla alakalı olduğu rivayet edilir. Başka bir rivayete göre ise bu ayet Mekke’nin fethinde bir adamın “Bugünden sonra Kureyş yok” yani ‘Kureyş kabilesini imha edeceğiz’ demesi üzerine nazil oldu. Bağlam belli. Allah Azze ve Celle’nin muradı aşikâr. Bir suçun karşılığını verirken haddi aşmamayı vazeden ve üstelik sabrın daha hayırlı olduğunu bildiren bir âyetten “Kâfirler Müslümanlara ne yapıyorlarsa Müslümanlar da onlara aynısını yapabilirler” sonucu nasıl çıkarılır Allah aşkına? ABD askerleri Ebu Gureyb’de Müslüman esirlere sapıkça muamelelerde bulunuyorlardı. Sizin mantığınıza göre Müslümanlar da onlara aynısını yapmalı, tövbe estağfirullah.
-Rezilliğin lüzumu yok! Bu nasıl örnek böyle? Haram işler ayrıdır.
-İrrite oldunuz demek! Yahu, bir metro istasyonu veya havaalanında, çoluklu-çocuklu sivillerin öleceğini bile bile bomba patlatmaktan imtina etmeyen adamlar değil misiniz? Haksız yere bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir; bütün insanlığı defaatle öldürmekten öte haram mı var?
***
Tartışmanın devamı (Sivillerin öldürülmesini meşru göstermek için ileri sürülen “Nizar kalesine mancınıkla saldırı”, “Cendel hadisesi”, “Beni Kureyza vakası” gibi ‘delil’lerin yersizliğine dair mülahazalarımız) nasipse yarın.