İşkenceye sıfır tolerans
Küstahlığın alemi yok; hiçbir şeyi Alemlerin Rabbi Allah’tan iyi bilemeyiz.
Allah “Kısasta sizin için hayat vardır” diyorsa bu böyledir.
Nokta.
Haksız yere insan öldürenlerin idamına el vermeyen bir ceza sisteminde hayatî eksiklik vardır.
İple, kurşunla veya giyotinle… Azgın katiller için idamın her türlüsüne evet.
Ama en hafifinden bir fiskeye bile hayır!
***
15 Temmuz gecesi milletin kanını döken FETÖ’cüleri ve müttefiklerini, polis nezareti altında gözleri morarmış, dudakları patlamış, burunları yamulmuş halde görmek, kor gibi yanan yüreğimize iyi geliyor olabilir; ama sağduyumuz bu manzarayı sindirmemizi engellemeli.
FETÖ ve arkasındaki güçler, oluşturmaya çalıştıkları barbar Türkiye imajına hizmet eden bu manzarayı sevinçle karşılayıp, karalama kampanyalarında tepe tepe kullanıyorlar.
Onların değirmenine su taşıyoruz.
Bu bir yana…
“İşkenceye sıfır tolerans” prensibi, en zorlu imtihana bile feda edilemeyecek kadar kıymetlidir.
O azgın katillere acımasak da ülkemize acımalıyız.
***
Yakın geçmişe kadar ülkemizin karakolları, emniyet müdürlükleri ve hapishaneleri, yer yer Guantanamo yahut Ebû Gureyb’i aratmayacak derecede korkunç işkence merkezleriydi.
Normal zamanlardan bahsediyorum ha!
Kurumsaldı işkence.
‘Olmazsa olmaz’dı.
“1. Şube’de Filistin askısı” veya “makata cop” bile yadırganmazdı.
“Karakolda iki tokat”ın zaten lafı bile olmazdı.
Savcılar, yargıçlar da işkenceyi normal ve dahî muteber kabul ederdi.
İşkenceyle alınan veya dayatılan ifadelerin sıhhatli olup olmaması mahkemeleri ilgilendirmez, o ifadelere istinaden idam cezaları bile verilirdi.
Hiçbir suç işlemediği halde “karakolda iki tokat” yiyenin, bırakın şikâyetçi olmayı, “ucuz yırttık” diye sevinçten uçtuğu bir zulüm düzeni hüküm sürüyordu ülkemizde.
“Geceyarısı Ekspresi” ne ki?
İşkence, o filmde tasvir edilenden çok daha büyük bir utançtı ülkemiz için.
Bu utançtan zor kurtulduk.
Eli işkenceye alışan polisimiz ıslah edilene kadar iflahımız kesildi.
İşkenceyi bilmeyen yeni bir polis neslinin yetişmesi dünya kadar zamanımızı aldı.
Onca emek ve zamana yazık etmeyelim, aman!
Ülkemize, kendimize yazık etmeyelim.
***
Polisimiz, 15-20 senelik bir çabanın sonunda dünyanın en medeni polislerinden biri haline geldi, elhamdülillah.
Aman öyle kalsın!
Bu süreçte olanlar bu süreçte kalsın, aman!
Bir parantez olsun ve hemen kapansın.
Polisin eli tekrar alışmasın işkenceye.
Alışmaması için gereken tedbirler ivedilikle alınsın ve “İşkenceye sıfır tolerans” prensibinden zerre kadar taviz verilmesin.
Basit bir fiskeye dahî göz yumulmasın.
İpin ucunu kaçırdık mı, karakolda yediğimiz iki tokada sevindiğimiz eski günlere geri dönmemiz işten bile değil.
FETÖ gider, işkence kalır.
Tahrik ne kadar ağır olursa olsun, hukuk dairesinden çıkılmamalı.
Aman ha!
***
Tekrar:
Türk Ceza Kanunu’nda idam cezasının olmaması hayatî bir eksikliktir.
Olsaydı, FETÖ’cü katillerin ve müttefiklerinin idamına hiç tereddütsüz ‘evet’ derdik.
Madem idam yok, öyleyse mevcut cezaların en ağırı hangisi ise ona ‘evet’ diyoruz.
En ağır cezaya evet, ama hukuk dairesi dışındaki en hafif ‘yaptırıma’ bile hayır; velev ki basit bir fiske olsun.
***
Doğu da Batı da dökülüyor.
Örnek alabileceğimiz kimse yok, kendimiz örnek olmak zorundayız.
Türkiye’mizin faziletlerini göz bebeğimiz gibi korumalı, geliştirmeli ve çoğaltmalıyız ki, Doğu’nun da Batı’nın da ufkunda ışık yükselsin.
Hukuk ve medeniyet herkesten evvel bizden sorulmalı.
Öyle hassas, öyle titiz, öyle zarif, öyle asil olmalıyız.