Arjantin’e yakışır
Arjantin Bakanlar Kurulu Başkanı Marcos Pena, ülkelerine 2500-3000 kadar Suriyeli muhacir kabul ederek “bu küresel meselenin çözümünün parçası” olmaya karar verdiklerini açıkladı.
Arjantin’e yakışır. Daha fazlası da yakışır.
2002 senesinde Kurban Bayramı’nı Arjantin’in Başkenti Buenos Aires’te geçirmiştim. Orada edindiğim intibalara dayanarak, Suriyeli muhacirler için en uygun ülkelerden birinin Arjantin olduğunu söyleyebilirim.
***
Kurban Bayramı sabahı Shamsudin (Şemseddin) Ricardo Horacio Elia ile Buenos Aires Havaalanı’nda tuttuğumuz taksiyle Alberti Caddesi’ndeki El Ahmed Camii’ne gidiyoruz.
Caddenin girişinde, cami hoparlöründen yükselen ve yankılana yankılana yayılan tekbir ve hamdele sesleri karşılıyor bizi: Allahu Ekber Allahu Ekber, La İlahe İllallahu Allahu Ekber, Allahu Ekber Ve Lillahi’l Hamd.
Camide yüzlerce Arjantinli Mü’min; bazıları türlü çeşit renklerde sarıklı-cübbeli, bazıları yeşil hırkalı ve beyaz takkeli; Nakşibendiler ve Cerrahiler.
Namazdan sonra, Şemseddin beni Buenos Aires Metrosu’nun Independencia istasyonuna götürüyor. O da ne? İstasyonun duvarlarında Endülüs süsleri ve El Hamra Sarayı’nda olduğu gibi mütemadiyen “Ve La Galibe İllallah” (Allah’tan Başka Galip Yoktur/Galip Olan Ancak Allah’tır) yazısı.
İstasyondan çıkıyoruz. Dünyanın en geniş caddesi olan 9 Temmuz Caddesi’nin kenarında bir anıt bekliyor bizi: İbn-i Rüşt Anıtı.
Taksiye biniyoruz, Palermo semtine gidiyoruz. Orada, Latin Amerika’nın en büyük camisi olan Kral Fahd Camii var. Muhteşem.
Ölüleri de ihmal etmemek lazım. Ver elini kabristan. Eski devlet başkanlarından “El Turco” (Türk) lakaplı Carlos Menem’in oğlunun da yattığı Buenos Aires Müslüman Mezarlığı’nda yükselen ay yıldızlı mezar taşlarının haddi hesabı yok. “Biz burada kök saldık. Arjantin toprakları artık bizim de topraklarımız” mesajını veren bir yoğunluk.
***
Yaklaşık 40 milyon olan Arjantin nüfusunun 500 bin ilâ 1 milyonunu (rivayetler muhtelif) Müslümanlar teşkil ediyor.
Bunların kahir ekseriyeti 1860 itibarı ile Suriye ve Lübnan’dan gelen göçmenlerin ahfadı. Ataları Osmanlı pasaportuyla geldiği için “Los Turcos” (Tükler) diye anılıyorlar.
Muhtediler de var. Bunların çoğu, Türkiye kökenli Nakşibendi ve Cerrahi tarikatlarına mensup. (Brezilya’da yaşayan Beyazıt Camii eski müezzini İsmail Abi ara sıra gelip Cerrahi tekkesinde ney üflüyormuş. Benden bir-iki gün önce de oradaymış, kıl payı kaçırdım.)
Arjantin’e gittiğim dönemde, dünyanın altını üstüne getiren 11 Eylül saldırılarının dumanı tütüyordu hâlâ; buna rağmen orada Müslümanlar aleyhinde bir hava teneffüs etmedim. “Durum nasıl?” diye sorduğum Müslümanlar da öyle bir şikâyette bulunmadılar. “Devlet ve toplumla iyi geçiniyoruz” dediler.
Bazıları asimile olacak kadar iyi geçiniyormuş. Dinlerini değiştirenler bile varmış.
Muhammed Ali Zeyneddin isminde koyu bir Katolik olabilir mi? Arjantin’de olabiliyor.
Neyse ki Arjantin Müslümanlığı’nın 1980’lerden beri bir nevi “rönesans” yaşaması sayesinde, İslami kimliğin terkine yol açan aşağılık kompleksi büyük ölçüde aşılmış.
Arjantin Cumhuriyeti İslam Merkezi gibi dernekler, Ömer İbn-i Hattab İlkokulu gibi okullar, Voz del Islam (İslam’ın Sesi) gibi dergiler, ayrıca Filistin yahut Bosna ile dayanışma hareketleri vasıtasıyla Müslümanlık şuuru tazelenmiş.
Suriye kökenli Carlos Menem’in devlet başkanlığı döneminde metroya “Ve La Galiba İllallah” yazılması, İbn-i Rüşd Anıtı dikilmesi, Kral Fahd Camii’nin inşa edilmesi de Müslümanların, ayaklarını Arjantin toprağına daha bir özgüvenle basmalarına vesile olmuş.
Bu arada Arap mutfağı ve Arap müziği de almış başını gidiyor.
Suriye’yi, Lübnan’ı özletmiyor Buenos Aires’in kimi mahallelerine sinen Bilad-ı Şam havası.
***
Suriyeli muhacir kardeşlerimiz, bol miktarda hemşehrilerinin ve akrabalarının bulunduğu Arjantin’de yabancılık çekmeyecekler vesselam.