Yaşı hiç düşünmemek uzun süre yaşamın bileti olabilir mi?
Her daim genç kalmaya çalışmak, estetik operasyonlardan medet ummak ya da kendini tamamen bırakıp “Bu yaştan sonra ne yapabilirim? Bizden geçti” diyerek bir köşeye çekilmek...
Herkesin yaş almaya bakışı şüphesiz farklı ama geçen hafta 102 yaşında ölen stil ikonu Iris Apfel, yaşla ilgili tüm klişelere meydan okudu. Türkiye’nin siyasi gündemi içinde belki Iris Apfel’ın ölümü ve hayat hikayesiyle ilgili haberleri atlamış olabilirsiniz ama... Geçen hafta bir seyahat nedeniyle yazamadım ama bu özel kadınla ilgili birkaç cümle yazmak isterim.
Apfel, 1930’larda kadınların evde kalması, sadece eş ve anne olması gibi ön kabullerin olduğu bir dönemde üniversiteye gitti. “1940’larda muhtemelen ilk jean giyen kadınlardan biri bendim” diyen Iris Apfel, kendi deyimiyle ‘dünyanın yaşayan en yaşlı genciydi’.
Pek çok başarılı girişime imza atsa da asıl şöhretini 80’li yaşlarda yakaladı. 2005 yılında Metropolitan Sanat Merkezi’nde kıyafetlerinden oluşan bir sergi açıldı. Müzede ilk kez bir kişinin gardırobu sergileniyordu. 2014 yılında hayatını anlatan ‘Iris’ isimli bir belgesel yayınlandı. 2015’te 68 yıllık eşi Carl Apfel’ı 100 yaşında kaybetti. 2018 yılında ‘Iris Apfel: Kazara İkon’ kitabını yazdı, ertesi yıl 97 yaşındayken küresel bir ajansla modellik sözleşmesi imzaladı.
Saçını hiç boyamadı, yüzüne estetik bir operasyon yaptırmadı. Normların aksine kırışıklıklarda bir yanlış olmadığını, bir nevi cesaret madalyası olduklarını düşünüyordu. Kırışıklıklarını saklamıyor, öne çıkartıyordu.
Apfel, zarif bir şekilde yaşlanmayı yüksek bir sanata dönüştürmüştü. Renklerin, desenlerin ve dokuların uyumsuzluğunu içeren eklektik tarzı tüm standart moda kurallarını çiğnedi ve milyonlarca hayranı onun stilini takip etmeye başladı. Üstelik 20’li, 30’lu yaşlardaki genç kadınların giyim tarzını etkilediğinde 90’lı yaşlarındaydı.
2018 yılında Vogue dergisi için mankenlik yaptı, Mattel onun adına gümüş saçlı bir Barbie’yi piyasaya çıkardı. H&M, eBay ve Citroen gibi dev markaların kampanyalarında rol aldı. 101 yaşında bir kozmetik şirketiyle işbirliği yaparak, farklı bir güzellik kampanyası başlattı.
“Yaşımı hiç düşünmüyorum. Belki de bilet budur. Yaş sadece bir sayı. Vücudumun acımaya başladığını kabul ediyorum ama genç kalmanın püf noktası da ‘acının ötesine’ geçmek... Genç kalmak için genç düşünün, merak ve mizah duygusunu asla kaybetmeyin.”
Genç kalmak için genç düşünmek! Neden olmasın...
TEKNOLOJİNİN GERÇEK KRALI!
Belki adını hiç duymadınız ama ne Amazon, ne Google değil, teknolojinin gerçek patronu Nvidia. Dünyada dört şirketin değeri 2 trilyon dolardan fazla; Apple, Microsoft, petrol şirketi Saudi Aramco ve bu yıl itibariyle Nvidia.
Teknolojiyle yakından ilgilenenlerin dışında pek çok kişinin Nvidia’nın adını duymaması normal çünkü elinizdeki herhangi bir ürünün üzerinde bu markayı görmüyorsunuz. Niş bir alana hitap eden Nvidia, çip tasarlıyor.
2019 yılında Nvidia’nın piyasa değeri yaklaşık 100 milyar dolardı. Şirketin değerini 20 kat artırmasının nedeni ise yapay zeka çılgınlığı. ChatGPT’nin şirketi OpenAI’ın değeri 80 milyar dolar, tüm küresel yapay zeka pazarınınki de 200 milyar dolar civarında. Yani mekanın asıl sahibi Nvidia.
Üç elektrik mühendisinin 1993 yılında kurduğu şirket, video oyunlarına odaklanmıştı. Bilgisayar ekranındaki süslü 3D görsellerin kullanılmasını sağlayan grafik kartı adı verilen özel bir çip türü tasarlıyorlardı. Nvidia daha sonra mobil çip pazarında büyük bir oyuncu olmak için kumar oynadı ve başarısız oldu ancak oyun grafiklerini daha süslü yapmanın dışında çok daha ağır yükleri kaldırabilen CUDA adlı program şirketi farklı bir boyuta taşıdı.
Dünyada çip üreten büyük şirketlerin yapay zeka için gereken çip üretiminde geç kalması, Nvidia’yı birçok G20 ülkesinin toplam borsalarını aşan teknoloji hisseleri grubu ‘Muhteşem Yedi’nin arasına soktu.
Nvidia’nın şu andaki ana pazarı oyunlar, profesyonel görselleştirme, veri merkezleri ve otonom sürüş teknolojileri için gereken çipler.
1999 yılında şirket halka arz edildiğinde 250 çalışanı vardı, şimdi 27 binden fazla. Nvidia’nın kurucularından biri olan şirketin CEO’su Jensenn Huang’ınn kişisel serveti 2019’dan bu yana yüzde 1700 artarak 70 milyar dolara ulaştı.
Malum çip krizi uzun zamandır yüksek sesle konuşulurken Nvidia da internet ve teknoloji rutinlerimizin omurgası olan bu çipler için büyük fiyatlar talep ediyor. Yapay zeka (AI) şirketlerinin bir kısmı siparişleri için aylarca bekliyor. AI çiplerinin yüzde 70’inden fazlasının Nvidia’dan alındığını söylesem şirketin önemi daha kolay anlaşılabilir sanırım.
SON ROMANINI YOK ETMEK İSTİYORDU, 30 ÜLKEDE YAYINLANIYOR!
2014 yılında hayatını kaybeden, Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez, hayatının son yıllarında demans oldu. Hafızası parçalanmış bir halde olsa da en iyi bildiği şeyi, yazmayı bırakmadı. ‘Yüzyıllık Yalnızlık’, ‘Kırmızı Pazartesi’, ‘Kolera Günlerinde Aşk’ gibi edebiyat tarihinin önemli romanlarına imza atan Márquez (Gabo olarak da biliniyor), yaşamının son yıllarında hafızasındaki rüzgara ve dalgalara inat üretmeye çalıştı. Son kitabın yaratım süreci, yazarın mükemmeliyetçiliği ve her geçen gün zayıflayan zihinsel gücü arasında amansız bir mücadeleye dönüştü. Kitapla ilgili olarak Gabo’nun kararı kesindi, “Bu kitap işe yaramaz, imha edilmesi lazım!”Yazarın ‘Ağustos’ta Görüşürüz’ isimli son kitabı Türkçe dahil 30 dile çevrildi, bu ay da yayınlanacak. Márquez; orta yaşlı, evli bir kadının gizli aşk hayatını anlatan romanı bitirmek için çok çabaladı. En az beş versiyon denedi, yıllarca metin üzerinde çalıştı. Sonunda pes etti ve romanın yok edilmesi gerektiğini söyledi.
2014 yılında öldüğünde, romanın çok sayıdaki taslağı, notları, Austin’deki Teksas Üniversitesi Harry Ransom Merkezi’ndeki arşivlerde saklandı. Hikaye, Márquez’in oğulları babalarının son isteğine karşı gelmeye karar verene kadar, 769 sayfalık ve okunmamış, neredeyse unutulmuş haliyle orada kaldı. Şimdi, ölümünden 10 yıl sonra yaklaşık 30 ülkede aynı anda yayınlanacak. Roman, her ağustos ayında Karayip Adası’nda annesinin mezarını ziyaret eden Ana Magdalena Bach adlı bir kadının hikayesini anlatıyor. Ve Márquez ilk kez anlatısında kadın bir kahramana odaklanıyor. Gabo’nun oğulları, babalarının 2012 yılına gelindiğinde artık yakın arkadaşlarını ve ailesini bile tanımadığını söylüyor. Konuşmayı sürdürmekte zorlandığını, ara sıra kendi kitaplarından birini alıp okuduğunu ama yazıların kendisine ait olduğunu kabul etmediğini de ekliyorlar. Yazarın hafızası henüz çok kötüleşmeden önce yazmaya çalıştığı ‘Ağustos’ta Görüşürüz’ kitabını, yargılama yeteneğini kaybettiğini söyleyen oğulları “Hatırladığımızdan çok daha iyi” diyerek tanımlıyor. Her ne kadar babalarının başyapıtlarından biri olmadığını kabul etseler de 107 sayfalık kitabın kısmen onun yeni bir yanını ortaya çıkardığını iddia ediyorlar.
Yine de bazı okuyucular ve eleştirmenler Gabriel García Márquez’in oğullarının, babalarının ‘eksik’ olarak değerlendirdiği ve büyük mirasını zedeleyebilecek bir romanı yayınlamasını tartışacak gibi görünüyor.
Gabriel García Márquez