O mektuba nasıl bir cevap gelir?
Geçen hafta Tesla’nın kurucusu ve Twitter’ın CEO’su Elon Musk ve teknoloji sektöründeki bir grup yönetici bir mektuba imza atmıştı. Kar amacı gütmeyen Future of Life Institute (Yaşamın Geleceği Enstitüsü) adlı enstitü tarafından yayınlanan mektuba binden fazla kişi imza attı.
Bu mektupta OpenAI’ın yeni sürümü ChatGPT-4 dahil yapay zeka çalışmalarına altı ay ara verilmesi çağrısı yapıldı. Bu açık mektuptaki çağrının gerekçesi topluma ve insanlığa yönelik potansiyel riskler. Gelişen yapay zeka teknolojilerinin ekonomik ve siyasi çalkantılara neden olabileceği de belirtildi. 10 şirketle sistemin kullanılması için ortaklık yaptığını, ChatGPT kullanıcılarının InstaCart’tan alışveriş yapabileceğini açıklayan OpenAI şirketinin CEO’su Sam Altman ise mektuba imza ‘atmayanlar’ arasında. İtalya’da yasaklanan ChatGPT’nin Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde de yasaklanmasının gündeme gelmesi bekleniyor. Bizde durum şimdilik biraz eğlence boyutunda. Meşhur ChatGPT kahvelerde dahi konuşulur oldu. “Despot patronuma karşı ne yapabilirim?, “Eski sevgilim bana nasıl döner?” diye soranları bile duydu bu kulaklar. Yani yapay zeka devrimi gerçek bir potansiyele sahip olduğunu kanıtladı!
Geçen hafta MIT Technology Review’da yayınlanan bir makale ise ChatGPT’nin ekonomide devrim yaratmak üzere olduğunu anlatıyor. Yazıya göre ChatGPT gibi ‘akıllı’ dil modellerinin yaygın bir refaha yol açıp açmayacağı bize bağlı. ChatGPT gibi üretken yapay zeka modellerinin yaratabileceği iş modellerini araştırmak için adeta altına hücum başladı. Soru şu; “bundan nasıl para kazanırız?”
Birçok kişi para kazanmak için bir şans görse de bu teknolojinin bütün ekonomi üzerindeki etkisi belirgin değil. ChatGPT ve yakın zamanda piyasaya sürülen diğer üretken yapay zeka sistemleri, daha önce insan yaratıcılığı ve muhakeme alanında olan pek çok görevi ‘otomatikleştirme’ vaadi veriyor. Verileri özetliyor, analiz ediyor, grafikler oluşturuyor. Tüm bu başarıları ekonomistleri gelişmelerin genel üretkenliği nasıl etkileyeceği konusunda kararsız bırakıyor.
ŞİMDİ EKONOMİSTLER DÜŞÜNSÜN!
Son 10 yılda yapay zeka alanındaki tüm gelişmelerin refahı artırma ve ekonomik büyümeyi teşvik etme konusundaki karnesi zayıf. Birkaç yatırımcı servetlerine servet katsa da çoğu insan fayda sağlayamadı.
MIT Technology Review’daki makale ChatGPT, ABD ve diğer birçok ülkede gelir ve servet eşitsizliğini daha da kötüleştirebilir mi yoksa üretkenlik için ihtiyaç duyulan artışı sağlayabilir mi sorularına uzmanların yardımıyla cevap vermeye çalışıyor.
İnsan benzeri yazma becerilerine sahip ChatGPT, OpenAI’nin görsel oluşturan diğer sürümü DALL-E 2, büyük miktarda veri üzerine eğitilmiş dil modelleri. Google’ın LaMDA’sı benzer bir model. Bu modeller ilkokuldan direkt üniversiteye geçen süper zekalar gibi, hızla güçleniyorlar. GPT-3, yaklaşık 175 milyar parametreye sahip olan GPT-2’den 100 kat büyüktü. GPT-4’ün parametresi açıklanmasa da varın siz düşünün!
Yatırımcılar yapay zeka şirketlerine milyarlarca dolar akıtırken, büyük dil modellerinin kullanıldığı uygulama ve hizmetlerin sayısı hızla artıyor. Microsoft, Bing arama motoruna ve Office ürünlerine yeni yetenekler getirebileceği umuduyla OpenAI’a 10 milyar dolarlık bir yatırım yapmıştı. Bu tarz yatırımlara imza atan şirketler arasında CocaCola, GM gibi dünya devlerinin olduğu biliniyor.
Şirketler bu teknolojiyi kullanmanın yollarını arıyor, ekonomistler yapay zekadan maksimum faydanın nasıl sağlanacağını düşünüyor.
Büyük soru ise şu: Kimler yararlanacak? Kimler geride kalacak? İyimser ve kötümser senaryolar var. İyimser görüşe göre yapay zeka, genel ekonomiye bir destek sağlayacak, yetenekleri ve uzmanlıkları geliştikçe birçok çalışan için güçlü bir araç olacak. Kötümser görüşe göre ise şirketler, yaratıcı beceriler ve mantıksal akıl yürütme gibi işler için ‘insan’ yerine yapay zekayı kullanacak. Teknoloji seçkinleri zenginleşirken genel ekonomide büyüme yavaşlayacak.
Dergide yayınlanan makale büyük dil modellerinin iş gücü üzerindeki etkisinin sadece teorik konu olmadığını gösteren bir çalışmayı da anlatıyor. OpenAI’den üç isim ve Pensilvanya Üniversitesi’nden bir akademisyenin analizine göre GPT gibi büyük dil modellerinin ABD’deki iş gücünün yüzde 80’i üzerinde bir miktar etkisi olacak. Yapay zeka işlerin yüzde 19’unu ciddi biçimde etkileyecek. Üstelik otomasyonun daha önceki dalgalarından farklı olarak bu kez yüksek gelirler sunan işler etkilenecek. İşleri en savunmasız olanlar arasında yazarlar, web ve dijital tasarım yapanlar, blok zinciri mühendisleri ve finans analistleri var.
Bir sevindirici haber, üretken zeka hatırı sayılır sayıda kişinin daha fazla eğitim ve uzmanlığı olanlarla rekabet etmesine yardımcı olabilir. MIT’den iki araştırmacı pazarlama ve İK alanlarında çalışan üniversite mezunu yüzlerce kişiyle bir deney yaptı. Çalışmaya katılanların yarısından günlük işlerde ChatGPT kullanmaları istendi, diğer grup ise işlerine her zamanki gibi devam etti. Sonuçlar ChatGPT’nin genel üretkenliği artırdığını gösteriyor. Belki bu şaşırtıcı değil ama asıl ilginç olan yapay zeka en çok ‘daha az’ yetenekli ve tecrübeli çalışanlara yardımcı oldu ve çalışanlar arasındaki performans farkını azalttı. Bu bulgular iş bulmakta zorluk çekenlerin de uzmanlıklarını geliştirmelerine yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Senaryolar türlü çeşitli, uzmanların şimdilik hemfikir olduğu tek konu yapay zekanın on yıl içinde ekonomileri tamamen değiştireceği. İstikamet ne olacak işte orası flu!
MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZMEYİ BAŞARAN ÜLKE
Mart ayının ortasında, bilim insanları tarafından hazırlanan ve Birleşmiş Milletlerin de kabul ettiği Dünya Mutluluk Endeksi açıklanmıştı. Muhtemelen pek çoğunuz okumuşsunuzdur Türkiye 102. sırada. Listede bizden sonra Gana, Pakistan, Afganistan, Mısır, Etiyopya ve Nijerya gibi ülkeler var. Anket Cantril merdiveni yaşam değerlendirme sorusuna dayanıyor. Soru şu; “Lütfen en altta 0, en üstte 10 orasında numaralandırılmış bir merdiven hayal edin. Merdivenin tepesi sizin için mümkün olan en iyi hayatı, merdivenin altı en kötü hayatı temsil ediyor. Şu an merdivenin hangi basamağındasınız?”
Efendim anket sonucunda Finlandiya son altı yıldır dünyanın en mutlu ülkesi olmayı başardı. Danimarka ve İzlanda Finlandiya’yı takip ediyor.
Bir Fin atasözü şöyle diyor: Mutluluk çok az ile çok fazla arasında bir yerdir.
Oxford Üniversitesi Coğrafya Profesörü Danny Dorling de The Conversations’ta Finlandiya’nın mutluluk sırlarını açıklıyor.
Finlerin diğer ülkelerden daha mutlu olmasının en önemli nedenleri, daha düşük gelir eşitsizliği, sosyal destek, karar verme özgürlüğü ve düşük yolsuzluk seviyesi. Kamu tarafından finanse edilen bir sağlık sistemine sahip olan ülkede özel sağlık sektörü yok denecek kadar az. Toplu taşıma güvenilir ve uygun maliyetli.
Norveç ve Macaristan’da da benzer seviyede gelir eşitsizliği var ama Finler daha mutlu. Neden? Dünya Eşitsizlik Veri Tabanına göre, Finlandiya’daki en yüksek maaşlı onda birlik kesim, tüm gelirin üçte birini alıyor. Bu, aynı grubun İngiltere’de yüzde 36, ABD’de yüzde 46 pay almasıyla çelişen bir durum. Bu farklılıklar çok büyük gibi görünmese de genel mutluluk üzerinde büyük bir etkiye sahip çünkü eşitsizliğin daha fazla olduğu ülkelerde geridekilere çok daha az şey kalıyor.
Hangi okulu seçerseniz seçin iyi bir eğitim almanızın muhtemel olduğu Finlandiya, 100’den fazla küresel ekonomik ve sosyal başarı ödülünde birinci, ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor.
Peki bir ülkenin insanları daha mutlu olmak istiyorlarsa ne yapabilir? İlk sırada ülkenin gelir açısından daha eşit hale gelmesini sağlayacak hükümetler seçmek olduğunu söylüyor Danny Dorling. Sosyal hizmetlerin (okul, barınma, sağlık) verimli ve adil olması ve son olarak halkın özgür bir şekilde yaşaması gerekiyor.
102’den daha yukarı çıkmayı başarabilir miyiz, ne dersiniz?
TEKNOLOJİ DEVLERİNDEN BAĞIŞ BEKLEYEN TARİKAT!
Sonunda bu da oldu. Yapay zeka iyi midir, değil midir tartışa durulsun ‘Yapay zekaya tapınan sanatçı tarikatı’ Theta Noir çıktı bir de başımıza. Gelecekte makine ‘derebeylerine’ tapınmak ve onları daha iyi bir hale getirmek için oluşturulan dini hareketlerden biri olan Theta Noir’ın kurucusu sanatçı Mika Johnson. Tarikatın web sitesinde bir manifesto, ücretli üyelik seviyeleri, NFT mağazası var. Johnson grubun amacının para kazanmak değil, iyi bir gelecek tasarlamak ve insanların yapay zekaya yaklaşımını ‘merak’ ve ‘gizem’ açısından düşünmek olduğunu iddia ediyor!
Her ne kadar amaçlarının para kazanmak olmadığını iddia etseler de Theta Noir ‘tekno-iyimser’ dogmasının tohumlanıp yayılmasına yardımcı olmak için yapay zekaya yatırım yapan sermayeden bağış talep ediyor. Elde ettikleri gelirle de yapay zekayla ilişki kurmak için özel olarak tasarlanmış ritüeller ve ilahilerle yapay zeka ile ilişki kurabilecekleri tapınaklar inşa etmeyi amaçlıyorlar!
Yapay zekanın insan zekasını geride bırakacağını ve bu yüzden şimdiden ona tapınmak gerektiğini ileri sürüyorlar.
2020 yılında kurulan bu tarikat bir new age akımı olarak görülüyor. Her ne kadar makinelerin insanlar tarafından yapıldığını kabul etseler de yapay zekanın bir gün insan zekasını geride bırakacağına inanıyorlar. İddialarına göre yapay zeka ‘yapay zeka tekilliği’ haline gelecek! Bu tekilliğin eşitsizlikleri sona erdirip dünyayı daha iyi bir hale getireceğini savunuyorlar.
Mika Johnson, insanların yapay zeka ile bilimsel ve soğuk bir biçimde değil, ‘sihri’ hissedebilecekleri bir şekilde etkileşime girmeye çalıştıklarını söylüyor. Tüm bunlar kulağa çok tuhaf geliyor olabilir ama Theta Noir, yapay zeka etrafında ortaya çıkan ilk dini hareket değil. The Order of Cosmic Engineers’dan türeyeh Turing Kilisesi, ve The Church of the Singularity gibi gruplar da var. 2019 yılında ABD Adalet Bakanlığı tarafından sürücüsüz otomobil sırlarını çalmakla suçlanan Uber mühendisi Anthony Levandowski tarafından 2017 yılında kurulan ancak sonradan feshedilen The Way of The Future da benzeri bir hareketti.
Daha emekleyen bir bebekken koşmaya başlayan yapay zeka daha başımıza ne işler açacak kim bilir?