İki polis bir savcı...
30 Kasım günü saat henüz 13.00 olmamıştı.
Motokurye Yunus Emre Göçer, kurye olarak kendisine teslim edilen 60.000 TL’yı adrese teslim için yollarda idi. Motorunun hızını keserek, durmak üzere sağa yanaşırken arkasından gelen bir aracın hızını hiç kesmeden çarparak yaşamına son vereceğinden habersizdi.
Emre Göçer hareketsiz yerde yatıyordu.
Ekipler geldi.
“Önde seyir halinde bulunan Yunus Emre Göçer’in direksiyon hakimiyetini kaybederek kaldırma çarpar, kaldırımdan sekerek Hassan Sheikh Mohamud’un kullandığı aracın önüne düşer ve araç duramayarak sol ön kısmı ile çarpması sonucu kaza meydana gelir, Yunus Emre Göçer dönme sırasında şerit değiştirme maddesini ihlal etmiştir.” Bu tutanak saat 16.04’de tutuldu.
Neyse ki tutanağın Somali cumhurbaşkanının oğlu Hassan Sheikh Mohamud’ın anlatımına göre tutulduğu da evraka yazılmıştı.
Bu tutanak altında iki polisin ismi ve sicilleri var. Ama altındakilerin imza değil paraf bile olduğunu söylemek çok güç.
Tutanakta, imzaya benzemeyen, muhtemelen aynı kişi tarafından atılmış, aynı kalemin kullanıldığı, imza yerine çiziktirme gibi bir şeyler var.
Gerçekler ortaya çıkınca tutanakta adları bulunan bu iki polis memuru hakkında sonradan soruşturma açıldı.
Olayı soruşturan Savcı Ahmet Ünal, polislere “şüpheliyi ifadesini aldıktan sonra salın” talimatını verdi. Saat 17.00 idi.
Bu arada polis merkezine İBB’den kamera görüntüleri geldi.
Bu görüntüleri izleyen birincilerden farklı iki polis memuru, bir ikinci tutanak daha tuttu. Bu kez adları, soy adları, sicilleri ve imzaları resmi bir evrakta olması gereken şekildeydi.
Ve gerçek ilk kez böylece kayıtlara girdi;
“ 30 Aralık günü saat 12.52 de Yunus Emre Göçer’in en sağ şeritte seyir halinde iken yavaşlamaya başladığı, hızını azalttığı ve durmaya çalıştığının görüldüğü, devamında ise Hassan Sheikh Mohamud’un motosiklete arkadan çarptığı”… Bu tutanağın saati ise 17.20’ydi.
Sıra kazayı yapan Somali cumhurbaşkanının oğlu Hassan Sheikh Mohamud’ın ifadesine gelmişti.
Evli ve esnaf olduğunu söyledi, aylık gelirini beyan etmedi, ikamet adresini verdi.
Az evvel olay yerinde kaza tutanağı tutulurken anlattığı öyküyü değiştirmişti: “Yunus Emre Göçer isimli şahıs bir anda hiç sinyal vermeden frene bastı, sağa dönüş yaptı, bu sırada kaskı da yoktu, aracımın frenine bastım ancak duramadım, istemeyerek çarpmak durumunda kaldım, benim hiçbir kusurum yoktur”… Bu ifadenin saati 17.39’du.
Hassan Sheikh Mohamud saat 18.01’de serbest bırakıldı. Kazadan 2 gün sonra da elini koluna sallaya sallaya 2 Aralık’ta Türkiye’den ayrıldı.
Yunus Emre Göçer 6 Aralık’ta vefat etti.
Ailenin avukatı İyaz Çimen 1 Aralık’tan itibaren ardı ardına Savcılığa dilekçeler verdi. Şüpheli hakkında gözaltı ve tutuklama talebinde bulundu.
Hukuksal çığlıkları duyulmadı.
Savcılık ancak 7 Aralık’ta yurt dışı çıkış yasağı koydu.
Yunus Emre Göçer öldükten bir gün sonra…
Geriye çok yakıcı hukuksal sorularla birlikte, biri engelli iki çocuk ve çaresiz bir eş kaldı.
Bilinir ki mağdurda hayati tehlike varken, arkadan gelip çarpan, çarptığı da kamera görüntüleri ile kesin anlaşılan şüphelinin ifadesi savcı tarafından alınır.
Hiçbir savcı böyle bir soruşturmanın daha en başında “ifadesini alın, sonra serbest bırakın” diyemez, en azından adli kontrol şartı ile serbest bırakır.
Adeta yargısız infaza benzeyen bu şaşırtıcı ve hukuken sarsıcı olayda sorulması gereken o kadar çok soru var ki :
1-Delilleri toplamadan ve incelemeden “ifadesini alın, şüpheliyi salıverin” talimatı veren Savcı Ahmet Ünal, bu soruşturmada savcılık görevini yaptı mı?
2-Yoksa şüpheli, Somali cumhurbaşkanının oğlu olduğunda, hukuk ve meslek onuru bir yana fırlatılıp, savcılık görevi böyle mi yapılıyor?
3- Hayati tehlike varken şüpheliyi karakoldan salıverdiren, dosyada gerçek kamera görüntüleri ve akabinde avukat İyaz Çimen’in uyarıcı dilekçeleri olmasına rağmen görevini yapmayan, yurt dışı çıkış yasağı için şüphelinin kaçmasını ve yaralının ölmesini bekleyen savcılar için Hakimler ve Savcılar Kurulu ne yapıyor? Neden bir soruşturma açmıyor?
4-Gerçeğe aykırı tutulan tutanak altındaki parafımsı bile olmayan garip iki çiziktirme, haklarında sonradan soruşturma açılan polisler Rıdvan Acar ve Abdullah Salih Kazan’a ait mi?
Yoksa bu iki polis memuru imza atmak mı istemedi?
Emre Göçer’in eşi Öznur Göçer de savcı ve polis memurlarından şikayetçi oldu. Öznur Göçer mutlaka ve mutlaka gerçeğe aykırı tutulan tutanak altındaki imza yerinde olan garip çiziklerin polisler Rıdvan Acar ve Abdullah Salih Kazan eli ürünü olup olmadığına dair inceleme yapılmasını da istemelidir.
Burada savcı/savcılar görevlerini yapmadı, öldürülen vatandaşını korumadılar…
Ne yaptılar?
Adaleti Yunus Emre Göçer ile birlikte yolda cansız bıraktılar.