2024, anayasal düzenden çıkış mı?
Erdoğan yılın son günü dedi ki; “2023 hedefleri başlangıçtı, asıl çıkışımızı Türkiye Yüzyılı ile 2024’te başlatıyoruz”.
Erdoğan keyfince her on yılda yeniden başlayabilir ama ülkede sorunlar gittikçe karmaşıklaşıyor.
Bir demokratik hukuk devleti vasfı esas alınırsa, 2024 korkunç başladı.
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay konusundaki kararını uygulamakla görevli 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 3 hâkiminin, ikinci kararı tekrar Yargıtay’a göndermesi…
Ve …
AYM’nin 2. kararına, Yargıtay 3. Ceza Dairedeki 5 üye hâkimin “hukuki değeri yok” demesi başka bir yoruma yer bırakmıyor…
Üstelik de bu 5 üye hâkim,
Yüce Divan sıfatına sahip AYM’nin üyeleri hakkında terörist imasında da bulunma cüretini de gösterdiler.
AYM’nin uygulanması zorunlu olan kararını “yok hükmünde” saymak aslında anayasayı yok saymak demektir…
Doğrudan anayasal düzene bir başkaldırı…
Hem de “yargıçlar” eliyle…
Korkunç…
Yasa der ki “anayasal düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs”
anayasayı ihlal suçunu oluşturur.
Cebir ve şiddet unsuru mu aranıyor? İkisi de var.
Yargı yetkisini anayasadan alıp, o anayasayı yok sayarak anayasal düzeninin işlemesine engel ol. Cebir mi cebir…Bu yetkini anayasanın verdiği sınırların ötesinde kullan ve özgürlük hakkını gasp et ve zorla cezaevinde tut. Şiddet mi şiddet…
Korkunç olan bir şey daha var…
HSK’nın sessizliği…
HSK, 2020 yılında terfi kriterleri yeniden düzenledi.
Hakimlerin terfi koşullarında AYM ve AİHM kararlarına titizlikle uymak var:
“AİHM ve Anayasa Mahkemesince yapılan incelemelerde ihlal kararına sebebiyet verip vermedikleri, neden oldukları ihlalin niteliği ve ağırlığı ile ilgililerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa ile teminat altına alınan hakların korunması konusundaki gayretleri”
Ey HSK üyeleri siz de anayasaya bağlı kalmakla yükümlüsünüz.
13 Ağır Ceza Mahkemesinin 3 hâkimi, terfi dahi ettiremeyeceğiniz 3 hâkimi, AYM’nin kararını bir değil iki kez uygulamayarak anayasal düzene karşı geliyor.
Öylece seyredemezsiniz. Bu krizin çözümü belli. 13 Ağır Ceza Mahkemesine yeni üyeler atanmalı ve AYM Can Atalay kararı derhal uygulanmalıdır.
Anayasal düzeni bu kadar rahat ve cüretkâr bir şekilde yok etme girişimi yaşanınca, hilafet bayrakları ve çığlıkları da yılın ilk gününe eşlik etti…
Bakın gelin gidelim 2008 senesine.
AK Parti kapatma davası.
Parti adına savunma yapan Cemil Çiçek,
“….şeriat devleti, hilafet çığlıklarıyla ayaklanma, …..yakın tarihimizde din ve mezhep kışkırtmalarıyla gerçekleştirilen Malatya, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas katliamları. İrticanın 1946 yılında çok partili rejime geçilmesiyle birlikte bazı siyasi partiler içine sızılarak faaliyetlerini sürdürmesi….” iddialarına karşı bakın neler diyor:
“Şimdi, bu ve benzeri bir sürü suçlamalar var. Biz, bu olayları tasvip eden açıklamalarımız olsa, bu olay doğrudur desek, bu olaylar yerindedir desek, bunlar doğru yapılmış, tasvip eden bir tek beyan yok...”
Tüm inkara yönelik savunmalar sonrasında, AK Parti laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu kabul edildi ama kapatılmadı. Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz 2008 tarihli 2000/1-2 sayılı kararı orada öylece duruyor.
Yıl 2024… İstanbul’da Filistin mitinginde, açılan hilafet bayrakları ile “hilafet” çığlıkları duyduk. Miting, Filistin mitingi olmaktan çıkıp hilafet mitingine döndü.
Nasıl oldu bu iş? Kim izin verdi?
Türkiye laik bir cumhuriyet. Anayasanın değiştirilmez emri bu.
Bir de siyasi partiler yasası var; Madde 86, madde 87, madde 88 mesela.
Laiklik ilkesinin korunması ve halifeliğin istenemeyeceği… Dini ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı… Dini gösteri yasağı…
Siyasi partiler, herhangi bir şekilde dini tören ve ayin tertipleyemez veya parti sıfatıyla bu gibi tören ve ayinlere katılamazlar.
Kimse demesin ki bu mitingin AK Partisi ile ilgisi yok.
AK Parti Genel Başkanının oğlu kürsüde, damatları yanı başında, AK Parti iktidarının bakanları, milletvekilleri orada… Ve hilafet çığlıkları ile hilafet bayrakları açıldı.
Bunlar anayasaya göre de siyasi partiler yasasına göre de suç.
Anayasayı yok sayabilecek, tamamen rafa kaldıracak, devleti ve toplumun laik kesimini zorla çiğneyip geçebilecek bir hazırlık mı söz konusu?
Açıkça suç işleniyor çünkü… Sıradan bir suç da değil…
2024 “çıkışı” bunlar değildir umarım… Buradan bir yere çıkılmaz çünkü…