Yine mi makbul genç üretimi?
Kemalizm’in ülkeye sadece yarar getirmiş olduğunu ileri sürmek zor. Merkeziyetçilik ve devletçilik üzerinden yaratılan kimliksel dışlama ve mağduriyetler cemaatlerden topluma geçişi herhalde bir yüz yıl daha erteledi. Katı laiklik anlayışından hareketle daraltılan kamusal alan siyasi ve iktisadi rant üretimi için kullanıldı. Bürokratik ve yargısal vesayet sayesinde siyaset ve her türlü sivilleşme budandı. Devletin istediği gibi düşünen, konuşan ve hareket eden bir ‘vatandaş’ yaratılmak istendi.
Ancak Kemalizm’in belki de en büyük zararı, ‘yararlı’ olduğu sanılan bir noktayı işaret etmekte. Ülkeyi düşmandan kurtaran yönetimin halka özgüven kazandırdığını düşünmek çok doğal olsa da, nihayette tam tersi oldu. Türkiye’nin insanları övünç ve gurur duydular ancak bunu gerçekçi ve objektif temeller üzerinde yapamadılar. Çünkü devlet buna izin vermedi… Bunun yerine hamasete dayanan bir söylem, bizzat resmi merciler tarafından üretilerek halkın üzerine boca edildi.
Ne var ki hayatın akışı içinde insanlar gerçeğin çeşitli kısımları ile karşılaştılar ve zihinlerindeki sırça köşk sallanmaya başladı. Tepki olarak hamasete daha da sarılmaya yatkın olanlar bu süreçte en fazla yaralananlar oldu. Nitekim bugün halkın önemli bir yüzdesi hala kendi geçmişine ilişkin bilgisiz ve gerçeklerle karşılaşmaktan da korkuyor. O nedenle halen alternatif hamaset söylemi ihtiyacı devam ediyor. Bu ise yüzeyde özgüvenli, ama bu kabuğun altında korku ve tedirginlik içinde insanlar yaratıyor. Kuruluştan yüz yıl sonra hala bölünme ve düşman paranoyası içinde yaşayabiliyor, bunun gerçekliğine inanmak istiyoruz. Çünkü bunun gerçek olmasına muhtacız…
Türkiye kabuğunu değiştiriyor ama içi aynı… Kemalizm’in yerini ise Batı karşıtlığını temel aldığı ölçüde Ulasalcılıkla dindarlığı yakınlaştıran bir milliyetçilik almış gözüküyor. 15 Temmuz sonrasında bu sağlıksız ruh halinin daha da olağanlaşmasına tanık oluyoruz. İmam-Hatip okullarının birçoğunda büyük ekranlarda sürekli darbe girişimine ait görüntüler gösteriliyor, marşlar çalınıyor. Kimse bu uygulamanın çocuk psikolojisi üzerindeki etkisiyle ilgili değil. Okuyucum olan bir velinin belirttiği üzere, bazı diğer okullarda da “Eskiden Kemalizm üzerinden yapılan şeyler şimdi tamamen Osmanlıcılık ve din üzerinden yapılıyor. Her fırsatta bir şekilde dine imana, Müslümanlığa atıf yapılıyor. Şehitlik, iman gücü, imanla imansızlığın üstesinden gelmek gibi söylemler kullanılıyor”. Ayrıca artık kız çocukların kıyafetlerine de karışıldığı bilgileri geliyor…
Doğruyu söylemek gerekirse bu son derece hüzünlü bir durum… Bunca yıllık modernleşmeden sonra, modernliğin belki de tek kıymetli özelliğinin hala içselleşmemiş olduğunu gösteriyor. Hala insanları ve gerçekleri ideolojik baskı altında ‘istenilen’ kıvama getireceğini sananlar var. Bütün bu zorlamanın ya zayıf kişilikler üreteceğini ya da geri tepmeye mahkum olduğunu anlayamıyorlar. Çünkü bizzat kendi kişilikleri bu sorundan muzdarip ve yüzleşme cesaretleri yok.
Ama biz yine de iyimser bir notla bitirelim… Okullardan birinde idare 12-13 yaş için yaz tatili okuma listesi üretmiş. Keşifler ve buluşların yanında şunlar var: Osman Gazi Büyük Kurucu, Dahi Fatih ve Muhteşem Fethi, Muhteşem Süleyman, Barbaros Denizler Fatihi, Osmanlı Süper Beyinleri, vesaire…
Çocuklar ise şöyle bir listeye yönelmişler: Yüzüklerin Efendisi, Mutlu Prens, Polyanna, Çalıkuşu, Şeker Portakalı, Demiryolu Çocukları, Marco Polo’nun Seyahatleri, Beş Küçük Afacan, Dünyanın Merkezine Seyahat, vesaire…
‘Yerli ve milli’ olmayan kitap aradıkları için değil. Seçtikleri kitaplar iyi yazıldığı ve okuyucuya saygı duyduğu için…