Siyasetçinin ekonomiye etkisi

Kendisini başarılı hisseden iktidarların özgüveni bazen istenmeyen sonuçlar verebilir. Başarıyı kendi ‘teorilerinin’ doğrulanması olarak okudukları ölçüde, hem o ‘teorinin’ her durumda başarı getireceğini sanabilirler, hem de başarıyı başka nedenlerle elde etmiş oldukları halde bunu kendi ‘teorilerine’ yorarak yanlışa saplanabilirler.

Ekonomi AK Parti için böyle bir alan. 14 yılın başarısının büyük ölçüde doğru bütçe yönetimine dayandığı konusunda kuşku yok. AK Parti halen bunu önemseyerek doğru yapıyor. Bu sayede enflasyon ve faizler inerken, yatırımlar ve büyüme yükselmişti. Çünkü ‘açığa çıkan’ finansal imkan devasa büyüklükteydi ve hevesli yatırımcılar üzerinden büyük bir altyapı hamlesine dönüştürülebildi.

***

Ne var ki bu sonuç örneğin enflasyon ve faiz arasındaki belirleyici bağlantıyı ortadan kaldırmıyor. Nominal faizler her zaman ve son kertede enflasyona tabidir ve küresel bir piyasada bundan kurtulmanın yolu yok. Son 14 yılda ikisi birden düştü diye bu korelasyonu (üstelik gerçekçi bir modellemeye de dayanmadan) faizi ‘etken’ kılan bir nedensellik ilişkisine çeviremezsiniz.

Oysa Erdoğan böyle bir nedensellik olduğuna ‘inanıyor’. Bloomberg’e konuşurken şöyle demişti: “Faizi ne kadar yükseltirseniz enflasyon da o kadar yükselir. Faizi ne kadar düşürürseniz enflasyon da onunla beraber düşmeye başlar. Ben, 14 yıllık başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı döneminde bunu takip etmişimdir ve bunu görmüşümdür… Eğer enflasyon düşüyorsa faizin düşmesindendir... Bu benim inancım.”

Ne var ki faizin enflasyonu düşürmesi ancak çok özel koşullarda ve konjonktürde olası olabilir. İstikrarlı bir ekonomiden söz ediyorsak tam tersine belirleyici olan enflasyondur. Öte yandan eğer ‘reel’ faizi düşürebiliyorsanız bunun maliyetleri aşağı çekerek enflasyonu azaltıcı etkisi olacaktır. O nedenle Erdoğan’ın beklentisinin aksine nominal faizler her ülkede ayrı seviyede, ama ‘reel’ faizler ülkelerin risk primini de dikkate alarak kabaca aynı seviyede. Eklemeye gerek yok ki ‘reel’ denen faiz enflasyon çıktıktan sonra geriye kalan faizdir. Kısacası küresel ortam zaten faizleri eşitliyor. Türkiye’nin faizi de ABD, Japonya ile neredeyse aynı… Ama bu ‘reel’ faiz…

***

Burada soru işaretleri taşıyan bir konudan söz edilmiyor. Nitekim bir tane sözüne güvenilir akademisyen veya uzmanın ‘faiz düşerse enflasyon düşer’ savını desteklediğini göremiyoruz. Bunun siyasetçiler nezdinde anlamlı bir işaret olması gerekmez mi? Yetkililer ekonomi bilimi açısından sorunlu bir önermeyi tekrarladıklarında, bunun kalıcı bir maliyete neden olabileceğini görmek durumundalar…

Aynı şekilde Merkez Bankası ile ilgili söylenenler de geri tepmeye müsait. Örneğin Erdoğan Bloomberg’e “Merkez Bankasının yeni yönetiminin göreve geldiğinden bu yana, özellikle hükümetin faiz politikalarını dikkate alarak indirime” gittiğini belirtmişti. Yapılan iktisadi önermenin zaaflarını bir yana bırakalım, Merkez Bankası’nın hükümetin isteği doğrultusunda davrandığını ima etmenin nasıl algılandığını düşünüyoruz? ‘Kurumsal güçlerin zayıfladığı’ söylenirken bu alana işaret ediliyor olmasın?

***

Toparlarsak birçoklarının seslerini çıkarmadan kabullenir gözüktükleri ‘faiz enflasyonun nedenidir’ önermesi, eğer ekonomi diye bir bilim varsa yanlıştır. Oysa tersi küresel çoklu dengelerin hakim olduğu dünyamız ekonomisinin temel kurallarından biri… Piyasa ‘reel’ faizleri eşitler, nominal faizleri değil. Ancak eğer ekonomi anlayışımız gerçeklere dayanmazsa ülke riskimiz artar ve piyasa o zaman reel faizleri de eşitlemez… Bizimki hep yüksek kalır, beklenen yatırımlar da gerçekleşmez.

YORUMLAR (18)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
18 Yorum