Sıradan yandaş hikayeleri

AK Parti ülkede olumlu bir değişim yaratmakla birlikte kendi yarattığı dünyayı anlamakta zorlandı. Çünkü geçmiş rejime, zihniyete ve uygulamaya karşı olmak ve topluma yeni kanallar açmak, kendiliğinden bugünün dünyasını kuşatmaya yetmiyor. Yanlışa karşı durmak, doğruyu inşa etmek için gerekli olsa da yeterli değil…

Bu ikilem toplumsal tahayyüle ve kurumlara da yansıyor. Bir yanda olumlu bir sosyolojik değişim var. Yükselen toplumsal ve hukuki normlar, bireyselleşme, zihinsel sekülerleşme, cemaatlerin geçirgenleşmesi, eğitime verilen önem, kentlilik kültürünün yükselmesi gibi. Bunlar geriye dönüşü olmayan ve nihayette siyaseti belirleyecek olan değişimler. Diğer yanda kolay yoldan zenginleşme, kamuya kapılanma, keyfilik, cemaatler arası alan kavgası ve yozlaşan medya…

***

AK Parti öncesindeki vesayetçi medya da yozlaşmıştı ama en azından gazetecilik kılıfına uygun davranmaya çalışırdı. Oysa bugünün yandaş medyası bu kısıtı aştı! Kendilerine ‘gazeteci’ deseler de büyük kısmı hükümet adına ‘medya savaşçıları’ olarak cephede yer alıyor ve bu araçsallaşma içinde herhangi bir etik kaygı taşımaya pek titizlik göstermiyorlar.

Geçenlerde yaşanan basit bir örnek gelinen nokta hakkında fikir verebilir. Siyaset alanında çok daha müdanasız örnekler var, çünkü o alanda gerçeküstü ideolojik sarmalların etkisi fazla. Ama biz örneği ekonomiden alalım…

Kasım’ın 23’ü akşamı Cumhurbaşkanı Ekonomik Koordinasyon Kurulunu toplamıştı ve ertesi öğlen Merkez Bankası’nın faizle ilgili kararı açıklanacaktı. Bir yandaş medya organı bu açıklamanın öncesi ve sonrasında sitesine iki haber koydu.

İlki faiz artışının nedeninin faiz lobisi olduğunu söylüyor, bunun tarihini Gezi’ye kadar geri götürüyor ve aynı stratejinin devam ettiğini vurguluyordu… Faizden para kazanamayan lobi, şimdi doları körükleyerek faiz artışını zorlamaktaydı. Bunlar ‘egemen kesim’ olarak adlandırılmıştı ve amaçlarının ‘ucuz dövize odaklı birikimlerini sürdürmek’ olduğuna dikkat çekiliyordu. Habere göre yüksek faiz aslında siyasi bir operasyondu ve çokuluslu müdahaleye işaret etmekteydi. Oysa Cumhurbaşkanı’nın dediği üzere faizlerin düşmesiyle yatırımlar artacak, büyüme sağlanacak, istihdam yükselecekti ve Merkez Bankası’nın faiz artırması da beklenmiyordu.

***

Siteye ikinci haber hemen Merkez Bankası’nın faiz artış kararından sonra kondu. Yorumlayan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Türkiye’ye ‘oynanan oyuna’ dikkat çekiyor, AB’ye ve AP’ye olağan çakmalardan sonra da, 20 Ocak’ta Trump’ın görevi devralmasıyla birlikte ‘her şey normale dönecek’ diyordu. Haberde Merkez Bankası’nın yapısal reformun önemi, döviz kurundaki oynamanın enflasyon üzerindeki etkisi, para politikasının enflasyon görünümüne bağlı olacağı vurguları yorumsuz olarak yer alırken, bir nokta dikkat çekmekteydi: Faiz artırımından sonra doların düşmesinin nedeni de faiz çetesiydi!

Çelişkilere veya ideolojik tahlile girmenin anlamı yok, çünkü habercilik bir yana, mantıksal tutarlılık da önemsenen bir nitelik değil. Her olayı bağlamından koparmak, ideolojik sosa bulamak ve siyasetin tabağına koymak yandaş medyanın temel kaygısı artık… Toplumun kalitesi yükselirken, medyanın bu ideolojik bültenlere böylesine hevesle yapışması, belki de kaçınamadıkları bir reflekstir… Kendi bekaları için umutsuzca bağlandıkları bir refleks…

***

Not: Cumhurbaşkanı Cuma günü ‘döviz satın’ diye konuşurken dolar 3,56’ya çıktı, sonrasında yükselmeye devam etti ve ancak tüm gelişen pazarlarla birlikte düştü. Belki de muhafazakarlar dolar satmak istemediler… Halkın geri kalanı ve muhtemelen bizzat kamu bu fiyattan almaya hevesli iken muhafazakarlar niye satsın ki?

YORUMLAR (30)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
30 Yorum