Şahin Alpay ne yapmıştı?
Zaman gazetesinde, aradaki Agos ve Taraf dönemini dışarıda bırakarak, on yıla yakın köşe yazdım. Galiba laik kesimden gelen ilk yazardım… Bir süre sonra Şahin Alpay’ı da almak istediler ve Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı kendisiyle konuşmamı rica etti. Şahin uzun süre düşündü, kararsız kaldı ve onun dünyasında ‘büyük’ değişiklik anlamına gelen bu geçişe direndi. Tüm ailesi, arkadaş ve dostları laik solculardı… Ancak bir süre sonra İslami kesime laik gözlüğü ile bakmaktan uzaklaştı ve Zaman gazetesinde yazmaya başladı. O yıllar AK Parti ile Gülen cemaati arasında neredeyse organik bir yakınlığın olduğu, laikçi/devletçi statükonun çeperden gelen İslami muhafazakâr iktidar dalgasını her tür araçla durdurmaya çalıştığı dönemdi.
***
Şahin, militan sol geçmişini özgürlükçü kalıba dökebilen ve giderek katıksız liberalliği benimseyen biri olduğu ölçüde, Gülen cemaatinin toplum düzleminde yaptığı olumlu işleri destekledi. Cemaatin siyasi hedeflerine yönelik eleştirileri ise spekülatif buldu. Ancak hiçbir zaman Gülen hareketinin parçası ya da siyasi sempatizanı olmadı. Onun siyasi duruşunu etkileyen asıl unsur, AK Parti’nin özellikle Gezi sonrasında sertleşen ve hukuk devleti normlarından sapma ima eden tutumuydu. Kendi liberal yaklaşımı açısından kabul edilemeyecek bu durum karşısında, o da giderek AK Parti muhalifliği noktasında yoğunlaşan bir aydın enerjisinin parçası haline geldi.
Gezi’nin ardından gelen 17/25 olayında, işin darbeci yanını değil yolsuzluk tarafını önemsedi, çünkü yolsuzluğa saptığı ve bununla yüzleşmediği ölçüde iktidarın kendi meşruiyetini zedelediğini, demokrasi açısından asıl meselenin bu olduğunu söylüyordu. Öte yandan söz konusu gerilimin hukuk üzerinden yaşanmasını, darbe iddialarına karşı bir güvence olarak da görmüş olabilir… Tabii henüz kimse Gülen cemaatinin yargıyı manipüle etme gücünün hangi noktada olduğunun farkında değildi. Buradan 15 Temmuz’a giden süreçte Şahin, daha birçok insan gibi, iktidarın yanlışlarını merkeze alan bir siyasi okuma yaptı ve Gülen’in ‘niyetine’ ya da organizasyonel manipülasyon gücüne nesnel bakma şansını azalttı.
Şahin halen tutuklu… Darbeye destek vermekle suçlanıyor… Oysa darbeye destek verecek belki de en son kişi. Ne var ki AK Parti karşıtlığı onun gözünü en yakınında olan bitene karşı kör edebildi.
Gülen cemaatinin çeperindeki büyük bir grup, aynen Şahin gibi, aslında cemaate destek verme değil, iktidara karşı çıkma dürtüsü içinde davrandılar. Darbecilikle ilgileri yoktu, ama darbecilerin ne yaptığını anlayacak kadar dikkat de sarf etmediler. Oysa Gülen cemaatine mensup olmayıp ona yakın duran iki grup daha bulunuyordu. Biri cemaatin yoldan çıkmasını, siyasi iktidarı düşürmeye yönelmesini tavsiye edenler, diğeri de cemaatin yoldan çıktığını görmelerine rağmen gözlerini kapayanlar.
Hiçbiri fiilen darbeci olmadı… Ama belki birinci grubu darbe kışkırtıcılığı ile suçlayabilir, diğerini ise gerçekleri görmezden gelmeyi tercih ettiği için ahlaki açıdan mahkum edebiliriz. Ancak Şahin’in de içinde olduğu grubun ‘suçu’ kendi psikolojik ihtiyaçlarına esir düşmeleri ve AK Parti’ye hasımlığı kişisel bir dava haline getirmeleri oldu.
***
İlginç olan nokta, söz konusu üç gruba bugün de rastlamamız. Ama Gülen değil, AK Parti bağlamında… Şimdi de AK Parti’nin yoldan çıkması için kışkırtanlar, yoldan çıkıldığını görmelerine rağmen gözlerini kapayanlar ve laik kesime duydukları husumet nedeniyle yaşadıkları gerçekliğe kör olanlar var. Herkes kötü niyetli değil… Bazısı belki de iyi niyetli ama bu ortamda insan olmanın getirdiği tedirginliklere, korkulara ve hırslara sahip.
Gülen cemaati çevresindekiler de farklı değildi… Militan işgüzarlığın yol açtığı darbeci ilan etme hevesinin, bu nedenle artık yerini adil ve makul olana, insanca yaklaşıma bırakması lazım.