Güney Afrika’dan ne öğrenebiliriz?

Kürt meselesinin dünyanın diğer bölgelerinde yaşanan çatışmalara benzemediği, hele Türkiye’nin tarih, kültür ve kimlik olarak bu çatışmalara sahne olan ülkelerle hiçbir benzerlik taşımadığı, son dönemde iç siyaset mülahazalarıyla epeyce popüler kılınmış bir bakış. Ama pek de doğru değil… Benzemezliklerin peşindeyseniz tabi ki kendinize çok sayıda ‘delil’ bulabilirsiniz. Ama gerçekten öğrenme merakınız varsa, benzerliklerin peşinden gidersiniz.

***

Birkaç hafta önce PODEM’in Urfa’da düzenlediği ve Kürt meselesinde gelinen noktanın tartışıldığı bir toplantıda, bölge katılımcıları ilginç bir sürprizle karşılaştılar. Güney Afrika’dan gelen iş adamı Theuns Eloff, hepimizin bir miktar kıskançlıkla dinlediği bir deneyimi anlattı. Eloff Consultative Business Movement (İstişari İş Dünyası Hareketi) adlı kuruluşun direktörü. Bir beyaz… Yani siyahi toplumu yıllardır ezen ayrımcı ‘beyaz iktidarın’ doğal uzantısı. Güney Afrika’da çatışmayı bitirip çözümü getirmek üzere neler yapılabileceğini önce kendi dar çevresinde, orta ölçek işletmelere sahip iş adamları ile konuşmuş. İnisiyatif almaya karar vermişler ve şu ön kabulle yola çıkmışlar: “Şiddet bölgesel değil, ulusal bir sorundur.” Dolayısıyla çatışmayı uzaktan seyretme lükslerinin olmadığını, sorumluluk sahibi olduklarını düşünmüşler.

***

İkinci adım olarak kendilerine ikili bir hedef koymuşlar: Ekonomik hayatı olabildiğince geliştirmek ve çok daha kritik olarak, siyasi partiler ve güvenlik güçlerinin belirli bir ‘davranış koduna’ uymalarını sağlamak. Üçüncü adım bu işi yürütebilecek kurumu dizayn etmek ve hayata geçirmek olmuş. Esas olarak beyazlardan oluşan ama aralarında siyahlar da bulunan 40 kişilik bir iş adamı heyeti oluşturulmuş. Grubun bileşiminde az sayıda prestijli büyük iş adamına yer verilirken, geri kalanlar genç iş adamlarından seçilmiş. Bu grubun içine az sayıda olmakla birlikte dini ve toplumsal kanaat önderlerini de almışlar. Ancak ticaret odaları gibi yerleşik kurumları özellikle almamışlar, çünkü Eloff’un altını çizdiği üzere, bu tür kurumların iktidarla paralel tavır almak durumunda olduğunu düşünmüşler.

***

Sonuçta bir ulusal komite altında 11 bölgesel, 250 de yerel komite kurulmuş. Her biri nispeten eski kuşak iş adamlarından birinin yönetimi altında, ama her biri genç, küçük, enerjik ve esnek komitelerden oluşan bir yapılanma. Böyle bir oluşumun meşruiyetini nereden aldığı kritik bir soru olarak ortaya çıktığında “iş adamının ‘işi’ iş hayatında kalmaktır ve dolayısıyla iş hayatını bir bütün olarak savunmak bizim sorumluluğumuz ve hakkımız” şeklinde bir yanıt üretilmiş.

İstişari İş Dünyası Hareketi’nin stratejiye ilişkin normları da epeyce öğretici. Bir tanesi, hiçbir tarafı kategorik olarak desteklemediği apaçık olan bir eylem planı ortaya koymak… Bir diğeri perde arkasında çalışmak ama kamu önüne çıkarken yanına formel organizasyonları da almak. Üçüncü olarak yapıcı bir zamanlama cetveli üretmenin yanında, “yeterli fikir birliği var” türünden ‘yapıcı muğlaklık’ söyleminden de yararlanmak. Nihayet her proje için ‘koruyucu bekçiler’ tayin etmek, her alt sürece bir ad vermek, toplantıları sembolik önemi olan yerlerde yapmak ve muhtemel tıkanmalara karşı önceden tasarlanmış mekanizmalar üretmek.

***

Türkiye ve Kürt meselesi yine de çok farklı diyebiliriz. Ama şu soruya cevap vermiş olmayız: Elalemin becerebildiğini bizim beceremememiz, elalemin duyarlılık ve cesaret gösterdiği noktada bizim duyarsız ve ürkek davranmamız gerçekte asıl ‘bizlerin’ olumsuz anlamda farklı olduğunu gösteriyor olmasın?

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum