Deizm niçin yaygınlaşacak?
Dinlerin tebliğ misyonu o inancın takipçileri için sevap sayılan bir faaliyet. Başka inançlara mensup insanlara ‘doğru dini’ anlatarak onları Allah huzurunda doğru yola sokmuş oluyorsunuz… Ne var ki dinlerin esas kaygısı hiçbir zaman tebliğ olmamış, aksine hepsi kendi cemaatinden kayıp verme korkusu ile yaşamış, bunu engellemeyi önemsemiştir.
***
Bunda garipsenecek bir durum yok. Dinler cemaat oluşturma ve söz konusu cemaatlerin iktisadi, sosyal, kültürel ve siyasi normlarını düzenleme konusunda her zaman istekli ve başarılı olmuşlar. Cemaatin büyüklüğü ise güç, nüfuz ve imkan ima etmiş... İşin ibadet yönü öne çıkarılsa da, dinin yarattığı olanaklar her zaman dünyevi hayatın içinde nemalanma seviyesini yükseltmiş. Dolayısıyla başka inançlardan kişileri kendi dininize yönlendirmenin cılız cazibesi yanında, eldekini kaçırmanın hesaplanabilir korkusu ağır basmış…
Geçen ay gazetelere yansıyan ‘gençlerin deist olması’ haberleri bu nedenle alarm verici bulundu. Anlaşılan o ki, dindar ailelerden gelen ve üstelik imam hatiplerde dini eğitim alan gençlerin bir bölümü deizme eğilim göstermekte. Deizmin temel önermesi Allah’ın varlığının kabul edilmesi ancak Allah’ın varlık alanına doğrudan karışmadığının varsayılması. Bu varsayımın ardında ise Allah’ın ne isteyip istemediğini ve ne yapıp yapmadığını anlama veya kavrama açısından, bizim fazlasıyla sınırlı beşeri zihnimizin yetersiz olduğu kabulü var. Diğer deyişle deizme felsefi gücünü veren şey agnostisizm… Varlık aleminin kendi zihinsel çapımızı aşkın bir gerçeklik ima ettiği ne denli açık ise, bizim ancak ‘bu sınırlı çapta’ bir zihne sahip olmamıza rağmen, varlık aleminin ‘fıtratına’ ilişkin bilgi sahibi olduğumuz iddiası o denli fütursuzca bir haddini bilmezlik olmalıdır…
Bu açıdan bakıldığında dinlerin esas rakibinin deizm olduğu söylenebilir. Ateizm ise Allah’ın varlığını inkar ederken, aynen onun niteliklerini bildiğini varsayan dinler kadar iddialıdır ve dolayısıyla bir tür din olarak işlevselleşir. Bu nedenle de ateizm ilahi dinler için hiçbir zaman bir alternatif, rakip ya da tehdit oluşturmaz. Deizm ise insanı kendi zihninin sınırlılığını kabullenmeye davet eder... İlahi dinlerden farklı olarak insanın bilebileceği ile yetinir ve gerçekliğin açıklanamayan kısmı karşısında tevazu gösterir.
Bu tutumun günümüzde her inançtan gençler arasında rağbet bulması şaşırtıcı değil. Birçok dindar deizme eğilim duymasını tehdit olarak algıladığı ölçüde, doğru dindar davranışının gençleri yeniden ‘asıl’ inançlarına döndüreceğini umabilir. Gerçekten de din adına sergilenen seviyesizleşme ve sığlaşma örnekleri gençlerin dinden bezmesinde etkili olmuştur. Ayrıca siyasilerin her fırsatta dine gönderme yapması, dindar gençlik yetiştirme hevesleri, bu uğurda açılan kalitesiz okullaşma gibi olgular da muhtemelen gençler tarafından makbul bulunmamaktadır.
Ama deizmi anlamlı kılan belirleyici unsurun daha temelde aranması gerekiyor. Din üzerindeki baskılar nasıl yüzeydeki sahte ‘laikleşmeye’ karşın dini değerli kıldıysa, bu baskıların kalkması ve dinsel hayatın özgürleşmesi de özgür zihinlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Dünyanın her yerinde özgürlükler arttığında inanç ve ideoloji alanı da tekçilikten kurtulur, çeşitlenir, çoğulculaşır ve inanç meselesi zihinsel süzgeçlerin içinden geçerek hayata yansımaya başlar.
***
Bu dinamik başladığında, ilahi dinlerin söylemini sahiplenen kişilerin yeni neslin en azından bir bölümün kendilerinden daha akıllı ve derinlikli bir zihinsel analiz alışkanlığına sahip olacağını idrak etmesinde yarar var. Özgürlük sorgulama demektir… Eğer sorulara sığ ve basmakalıp klişeler dışında cevaplarınız yok ise, zihni kapasitesi yüksek gençlerin söylediklerinize teveccüh göstermesini nasıl beklersiniz? Hele inancı zaman ve mekanı aşan bir ‘gündelik davranış modeli’ olarak tanımlayıp sabitlerseniz, hayatı bireysel derinliği içinde hissetmeye yatkın gençleri dindar kılmayı nasıl umabilirsiniz?