Güzellik bunun neresinde?
Öncelikle şunu söyleyeyim; bu ülkede kimse bana sporu sevdiğimizi, taraftarlık bilincimizi düzelttiğimizi söylemesin. Maç öncesinde, maç sırasında ve sonunda yaşananlar ne sporseverliğe ne de taraftarlığa yakışır.
Sezonun ilk büyük kupası oynanıyor. Bunu bir bayram havası şeklinde yaşayacağımıza ortalığı yangın yerine çeviriyoruz. Doğrusu bunu nasıl açıklayacağımızı kimse bilmiyor.
Söze Süper Kupa’yı müzesine götüren Konyaspor’u kutlayarak başlayacaktık ama atılan meşaleler, sahaya girme teşebbüsleri, hele hele işin sahaya bıçak atma boyutuna varması tüm güzelliklerin önüne geçti.
Kupayı son dakikada yediği penaltı golüyle kaçıran Beşiktaş’tan söz edelim biraz... Siyah-Beyazlı takım, kendisini geçen yıl başarıya götüren görüntüsünden hayli uzak. Öncelikle oyun temposunu bir türlü yükseltememek gibi bir sorun yaşıyor. Tamam eksikler olabilir ama geçen sezon kazanılan alışkanlıklar bu kadar mı çabuk kenara itilir?
Sorunun temel kaynağı elbette ki orta alan Bu bölgenin savunmaya yardımı yok denecek kadar azdı. Hücuma çıkarken yapılan pas hataları ise kalelerine tehlike olarak dönüyor. Oğuzhan, bir türlü bu bölgenin liderliğine soyunamıyor. Atiba da eski görüntüsünde değil. İş böyle olunca, topu gol bölgesine taşımak bireysel yeteneklerin üretecekleri çözüme bağlı kalıyor. O da işlemeyince, Şenol Güneş’in ögrencileri pozisyon üretme sıkıntısına düşüyor.
BEŞİKTAŞ’IN İŞİ ZOR
Kupayı evine götüren Konyaspor, keyif verecek bir takım kurmuş. Özellikle Mehdi’ye bayıldım. Takım halinde Beşiktaş’tan çok daha iyi mücadele ettiler. Fofana’nın getirip, Traore’nin attığı gol gerçekten usta işi. Maç sonunda da uyudukları bir anda golü kalelerinde görmelerine karşın reaksiyon gösterip, bu zorluğun altından kalkmayı başardılar. Mustafa hocanın öğrencilerini kutlamak gerek.
Beşiktaş’ın daha kat edecek yolu var. Negeredo hazır değil. Pepe etkili işler yapıyor ama neden olduğu penaltı klasına yakışmadı. Beşiktaş, takım olmayı hatırlamazsa işi çok zor. Şimdiden bunu vurgulayalım...