Sosyalist sendikanın ülkücü başkanıydı
Türkiye’de sendikacılığı en çok etkileyen, sendikacılık denildiğinde ilk akla gelen ve en çok tartışılan isimlerden biri Kemal Türkler. Kendisini yakından tanıyanlar Türkler’i “ters adamdı ama mücadele adamıydı” diye yad ediyor.
1925’ten sonra Türkiye’de ilk kez yasal olarak 1 Mayıs’ın kutlanmasını sağlayan Kemal Türkler’di. 1976’da Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin yeniden yasalaşmasına karşı çıktı. 1931 Aralık 1961 Saraçhane Mitingi, 1963 Kavel Grevi, 1964 Singer Grevi ve MESS Grevleri gibi büyük işçi eylemlerinin mimarı ve uygulayıcısı olarak tarihe geçti. Yine, Türkiye’de “toplu sözleşmeli grev hakkı’nın yasalaşması Türkler’in önderliğinde gerçekleşti. Ancak Türkler’in asıl tarihe geçen eylemi 15-16 Haziran 1970 büyük işçi yürüyüşüdür. Hadise şöyle: Dönemin siyasi iktidarı Adalet Partisi DİSK’in sendikal hareketten çıkmasını ve Türk –İş’i sendikacılıkta tek hareket olarak kalmasını sağlayacak bir yasal değişikliğe imza atmak üzereydiler. Kemal Türkler başkanlığında gerçekleşen, 15-16 Haziran yüz binin üzerinde sendikalı işçinin katıldığı büyük işçi yürüyüşü, siyasi iktidara geri adım attıran bir eylem olarak tarihe geçti.
Türkler’in hayatı mücadeleyle geçti. Kemal Türkler 22 Temmuz 1980 tarihinde evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Cinayetle ilgili aranan Ünal Osmanağaoğlu yurtdışına kaçtı. 12 yıl sonra Türkiye’ye geldi ve serbest bırakıldı. Türkler’in davası 30 yıl aradan sonra zamanaşımı nedeniyle kapatıldı. Katil zanlısı 2014 yılında kalp yetmezliğinden öldü. 38 yıl aradan sonra Danıştay, içişleri ve adalet bakanlıklarının failin yakalanmaması yargılanmasında özenli davranmadıkları, ve cinayetin faili Ünal Osmanoğlu cezasız kaldığı için Türkler’in ailesine tazminat ödenmesine hükmetti.
Kemal Türkler neden katledildi, arkasında kimler vardı hala aydınlanabilmiş değil.
***
1990 yılı birçok kamu sektöründe toplu sözleşmelerinin imzalanacağı yıldır ancak sendikalar ve hükümet bir türlü anlaşmaya varamazlar. Maden İş’in hükümete önerisi 2.5 milyon maaş ve 85 bin lira yevmiye, hükümetin masaya koyduğu öneri ise 1.2 milyon maaş, 64 bin lira da yevmiye. Genel Maden İş Genel Kurulu 30 Kasım’da grev kararı alır.
Sendika Başkanı Şemsi Denizer’dir. 30 Kasım sabahı grev önlüğünü giyer ve grev pankartını Zonguldak Taşkömürü Kurumu’nun önüne asar ve “ölüm olsa sonumuz, Ankara’dır yolumuz” diyerek 6 Ocak 1991 tarihine kadar sürecek işçi eylemini başlatır. Yürüyüşün ana aktörleri, madencilerle birlikte torbalarına koydukları zeytin ekmekle eyleme katılan eşleri, çolukları çocukları oldu.
Şemsi Denizer’in kamuoyunda tanınmasını sağlayan Zonguldak’tan Ankara’ya başlattığı bu eylem oldu.
Bu eylemden sonuç alınabildi mi, hayır. Hükümet yetkilileri ile görüşmeler sonuçsuz kaldı. Zira, hükümet yetkileri ile görüşmelerin devam ettiği günlerde, 16 Ocak gecesi ABD Irak’a savaş açtı. ABD’in Irak’a açtığı savaş hükümetin elini rahatlattı. Hükümet 1. Körfez Savaşı’nı bahane ederek ülke çapındaki grevleri 60 gün süreyle sonlandırdığını açıkladı.
Bu yürüyüşle birlikte kamuoyunda ön plana çıkan, işçilere sık sık “canlarım” demesiyle tanınan Şemsi Denizer, Polonyalı işçi lideri ve dönemin Cumhurbaşkanı Lech Walese’ye ikizi kadar benzemesi sebebiyle bir de lakap takıldı: Yerli Walesa.
Şemsi Denizer’in akıbeti de Kemal Türkler’den farklı olmadı. 6 Ağustos 1999 tarihinde, evinin önünde, eski koruması Cengiz Balık tarafından öldürüldü. Balık’ın sıktığı 13 kurşundan 6’sı Denizer’in başına, 2’si de vücuduna isabet etti. Dönemin gazetelerinde, Şemsi Denizer silahı ile Cengiz Balık’a karşılık verirken ‘Kaç para aldın’ diye bağırdığı iddiaları yazıldı. Cengiz Balık çıktığı mahkemede, vurma sebebini ‘alacak verecek’ meselesi olarak açıkladı. 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Ancak Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Şemsi Denizer’in neden vurulduğu, katilin arkasında kimlerin olduğu ortaya çıkmadı.
***
Sağlık Sendikası Diyarbakır Şube Başkanı Necati Aydın ise 90’lı yılların faili meçhul cinayetlere kurban gitti. Vedat Aydın’ın akrabası olan Necati Aydın, 18 Mart 1994 tarihinde Diyarbakır’da gözaltına alındı. Resmi kayıtlara göre hakim Raif Kalkıç (Hakimin ismini CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu verdi) tarafından 4 Nisan tarihinde serbest bırakıldı. Ancak gözaltına alındığı tarihten itibaren Adliye’nin kapısında nöbet tutan ailesi, ‘serbest bırakıldı’ denilen Necati Aydın’ın çıktığını görmedi.
On gün sonra Necati Aydın’ın cesedi iki kişi ile birlikte başından vurulmuş bir şekilde Diyarbakır’a 40 kilometre uzaklıkta bulundu.
***
Yıl 2018. 13 Kasım Salı günü Sakarya’nın Arifiye ilçesinde hem de fabrika ziyaretinde silahlı saldırıya uğrayarak öldürülülen Abdullah Karacan 2002 yılında 42 yaşında Türkiye’nin en önemli sendikalarından olan Lastik Sen’e genel başkan olmuştu. Başkan seçildiğinde, 2 bin 300 üyesi olan Lastik Sen’de yolsuzluk şayiaları ayyuka çıkmış, neredeyse kepenklerini indirmek üzereydi. Karaca, kayyuma devredilmeyi bekleyen Lastik Sen’i yolsuzluklardan arındırdı, üye sayısını 15 bine çıkarttı, şube binalarını yeniledi, işçilerin kullanacağı sosyal tesisler, oteller açtı, yani tabiri caizse sendikayı yeniden küllerinden doğurdu. DİSK Genel Sekreteri Karacan’ın cenaze töreninde “Lastik fabrikalarında taşeron uygulamaların kaldırılması onun eseriydi” dedi.
Lastik Sen’in, DİSK içinde “sağcı” kimliği ile bilinen bir sendika olarak tanınmasında, Karacan’ın MHP’li olmasının ve ülkücü kimliğinin etkileri büyüktür muhakkak. Yine kendisini tanıyanlar, Karacan’ın otoriter bir yapıya sahip olduğunu, sendikalar içerisinde oldukça etkili bir isim olduğunu, hatta DİSK’in yönetiminde belirleyici bir delegasyona sahip olduğunu, DİSK’in yöneminin belirlenmesinde birincil söz yetkisine sahip olduğunu söylüyorlar. Şöyle diyorlar: “Abdullah Karacan’ın bilgisi ve onayı olmadan DİSK’e sekreter dahi atanamaz.”
Karacan’ın katil zanlısı yakalandı. Davası görülecek. Çeşitli iddialar var, medyaya sızan görüntüler var. Umalım bu kez ‘adalet’ yerini bulur ve aydınlanır, karanlık dehlizlere atılmaz.