Özür dilemeli miyim?
Kimi okurlarıma göre, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs Zirvesi’nden tarihi bir karar çıkmıştır, dolayısıyla benim evvelsi gün kaleme aldığım “İslam İşbirliği Teşkilatı ne diyecek” başlıklı yazımdan dolayı özür dilemem gerekiyor.
***
Ben bu zirveden hiçbir şey çıkmayacağını ve İslam ülkelerinin Kudüs konusunda tek ses haline gelemeyeceğini, dünya üzerinde etkili olabilecek ülkelerin ise “lider” düzeyinde bu zirveye katılmayacaklarını, dolayısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısından “kınıyoruz, kabul etmiyoruz”un ötesinde kayda değer bir sonuç falan çıkmayacağını yazmıştım...
Pardon da...
İslam dünyası Kudüs Zirvesi’nden hangi “tarihi karar” çıktı zirveden! Pardon da... ABD ve İsrail, Kudüs konusunda geri adım atmadıkları taktirde, nasıl bir maliyetle ve hangi yaptırımlarla karşı karşıya kalacaklar mesela!
57 üye ülkesinden sadece 16’sı katıldı zirveye. O da hepsi lider düzeyinde değil. Bırakın tamamını 28 ülke dahi böylesi ölümcül bir konuda bir araya gelemedi. Peki, böyle bir toplantıdan nasıl oldu da “İslam ülkeleri tek ses” manşetleri çıkabildi! Çünkü, çözüm üretecek ülkeler zaten artık ya aynı masaya oturacak durumda değiller, ya da İran’la rekabet onları İsrail’in çıkarları ile giderek daha fazla yakınlaştırmış durumda.
Körfez ülkeleri ABD’nin, Mısır İsrail’in etkisi altında.
Bazı Arap ülkeleri için Filistin artık çok da önemli değil, İran tehlikesine karşı İsrail’le ilişkileri normalleştirmek istiyorlar.
Yemen’de, Suriye’de İran’a karşı bölgede üstünlüğünü sağlamaya çalışan ve bu konuda ABD’nin himmetine ihtiyaç duyan Suudi Arabistan var. Ki ülkesindeki medya kuruluşlarının Trump’ın açıklamalarına dahi temkinli yaklaşmasını istediği haberleri sır değil. Hal böyle iken, Kudüs konusunda ABD’nin karşısında nasıl konumlanacaktı? ABD ve İsrail’in elini rahatlatan mesele de işte budur. İslam ülkelerinin içler acısı durumu ve bu ülkelerin çoğunda var olan kaos, iç savaş.
Aslında Gazzeli olan Abdurahman Nassar da mülteci bir Filistinli Gazeteci. El Ahbar Gazetesi’nde muhabirlik yapan Nassar’a göre “Arap çevreler Trump’a bu kararında yeşil ışık yakmış olabilir. Dolayısıyla ABD’nin kararına verilen tepkiler şeklen tepkilerle sınırlı kalacaktır.”
Şimdi... Ne çıktı zirveden?
ABD’nin “Kudüs kararına” karşı İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesi bir tepki bildirisi yayınladı. O kadar.
Bir tepki çıktı mı? Oldukça hamasi, ve sivil toplum kuruluşlarının gösterebileceği tepkiden çok daha ötede değil. Peki, ülke liderleri neden bir araya gelir. STK tadında bir bildiriye imza atmak için mi? Yoksa, hep birlikte “Böylesi vahim, bütün İslam dünyasını ilgilendiren bir kararın karşısına siyasi, ekonomik, sosyolojik maliyet içeren yaptırımlar, ambargo konusunda bir karar almak ve uygulamak için mi? Soruyorum sahiden “Müslümanları gururlandıran”, hangi tarihi karar çıkmıştır!
Mesela, “Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti ilan ediyoruz” açıklamasıyla ne denilmek istenmiştir! Bu Doğu Kudüs, Batı Kudüs ayrımını yapmak, Kudüs’ün bütünlüğünü bölmüyor mu? Batı Kudüs veriliyor mu yani?
Velhasıl kelam...
Zirveden, çok güzel slogan çıktı, hamasi söylem çıktı, ancak çözüm odaklı hiçbir sonuç çıkmamıştır.
BUNLAR RESMEN FETHULLAHÇILIK YAPIYOR
Dün, FETÖ’ye övgülerinde sınır tanımayanlar, “kulun kölen olurum” diyen, “Fethulah Gülen muhterem efendimiz” diyen, yüzlerini FETÖ’nün ayağına sürenler. Şiirler döşenenler. Dualarını isteyenler, himmet bekleyenler!
17 Aralık gecesi ekranlarda “Hocamıza bühtan ediyorlar, AK Parti ile arasına nifak sokmaya çalışıyorlar” diye feryat figan bağıranlar. “Bu bir darbedir” diyen bizlere vakti zamanında “bunlar fitneci” diyenler... Darbeye kalkışan aşağılık FETÖ’cülere, ‘mevzunun kazanını belli olmadığı’ için “entelektüel salaklığa” yatıp, olayın sosyolojine, psikolojisine bakmak lazım diyerek, ortada durmaya çalışanlar.
Nereden nasıl yönetildiği belli olmayan bu karanlık tipler, FETÖ’nün ekmeğine yağ sürmeye devam ediyorlar.
Ülkemizin bekasını ilgilendiren FETÖ davasını sulandırmak için, meşruiyetini zedelemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Gözümüzün içine baka baka.
Bunlardan kimileri olmayacak insanlara parmak sallıyor, tehdit ediyorlar, kimileri de bu ülkenin savcılarına, polisine, ekranlardan işkence teknikleri öneriyorlar. Böyle yapın, böyle yapın, diyorlar. Hep beraber FETÖ propagandasına malzeme yetiştiriyorlar, karanlık örgütü mağdur gibi göstermeye yarayacak işler yapıyorlar.
AK Parti, düşen oyların müsebbibi görüp, metal yorgunu diyerek teşkilat başkanlarını görevden alacağına, insanları ekranlardan tehdit eden, parmak sallayan, herkesi ‘hain’ ilan eden bu karanlık karakterlerin verdiği zarara bakmalıdır.
Tabanı AK Parti’den soğutan, uzaklaştıran, AK Parti’ye mesafe koyduran asıl yılgınlığın sebebi bunlar çünkü. Tabanı irrite eden, AK Parti nasıl oldu da bunlardan medet umar hale geldi. Ve bunları koruyor.
AK Parti’nin cevaplaması gereken soru şu: İktidara geldiğinde “kirli medya” dediği, iktidar olup muktedir olamadığı dönemde eleştirdiği, reddettiği o medyanın yerine, muktedir olunca nasıl bir medya koyabildi? AK Parti’nin temiz dediği medya düzeni bu mudur? Bu medya düzeni ile nasıl bir toplum inşa etmeyi, nasıl bir gençlik yetiştirmeyi düşünüyor mesela! Çünkü bir davanın var olması kadar o davayı kimlerin savunduğu da önemli.
MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU TOPLANTI ÖNCESİ “İİT’DEN BİRŞEY ÇIKMAZ” DEDİ Mİ?
Benim dikkatimden kaçmış. Dün, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun açıklamasını okuyunca haberdar oldum. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın olağanüstü toplantısından bir gün önce “Bu toplantıdan bir yaptırım kararı çıkmaz” demiş.
Çavuşoğlu’nun bu vahim sözlerini “esefle” karşıladığını söyleyen, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu şu haklı soruyu soruyor: Dışişleri Bakanı nasıl oluyor da zirvenin sözcülüğünü, daha zirve toplanmadan kendisi üstleniyor? Sahi nasıl oluyor? Ne yani, 16 ülkenin lideri de, Müslümanların gazını almak, tepki göstermedik denilmesin, diyerek mi bir araya gelmişler şimdi? Yani bu durumda, bu toplantıdan kayda değer birşey çıkmayacağı belli miymiş yani!
Umarım, Çavuşoğlu’nun böylesi vahim bir açıklaması yoktur. Umarım yoktur.