Bakınız, kültür bakanımız ‘partizan bürokratla’ yakın çalışmıyormuş...
Kültür ve Turizm Bakanlığındaki “partizan bürokratla” ilgili olarak evvelsi gün kaleme aldığım “O bürokrat o makama liyakat ve ehliyet sahibi olduğu için gelseydi” başlıklı yazım üzerine Kültür Bakanlığı Basın Müşaviri Osman Yılmaz sosyal medya hesabından bir tekzip açıklaması yayınladı. Diyor ki:
“Alparslan Akıncı Kültür ve Turizm Bakanlığı müşaviri olarak daha önceki dönemlerde atanmış olup, Sayın Bakanımızın yakın çalıştığı aktif danışmanlardan biri değildir.”
Doğru.
Ben zaten yazımda bu bürokratın Numan Kurtulmuş döneminde atandığını falan yazmadım.
AK Parti iktidarlarının bürokratı olduğunu yazdım.
Kültür Bakanı Numan Kurtulmuş’un basın müşavirinin Numan Kurtulmuş’u temize çıkartmaya çalışan bu açıklamasını görünce acı acı gülümsedim.
Şimdi...
Saadet Partisi lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu’nu “Sakın, Maraş’a geleyim deme, sakın” diye tehdit eden...
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye “tavukçu” lakapları takan, yine, İYİ Parti lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’i tehdit eden, Akşener’in İsrail’in adayı olduğuna hükmeden oldukça sakil paylaşımlarda bulunan...
Bu bürokratın Numan Kurtulmuş döneminde değil de, Ömer Çelik’in bakanlığı döneminde atanmış olması neyi değiştirir?
Devlet Bahçeli’nin üslubuyla soralım. Sayın Kurtulmuş’un basın müşaviri o açıklama ile ne murat etmektedir?
AK Parti’yi ayrı değerlendirelim, Sayın Numan Kurtulmuş’u ayrı mı değerlendirelim?
O bürokratla yakın ve aktif olarak çalışmamak Numan Kurtulmuş’u temize çıkartmaya yeter mi yani?
Böylece Sayın Kurtulmuş üzerine düşen “aktif ve yakın çalışmamak” mıdır?
Değil elbette...
Hele hele şöyle açıklamaları yapmış bir siyasetçinin yapması gereken elbette bu değil...
Bakınız...
“Benim gibi düşünen adam devlette olsun değil, esas meselemiz ehliyet, liyakat ve millete sadakat olmalıdır. Dini, seküler fark etmez, gerçekten ehliyetli, liyakat sahibi olanlar insanlar yer almalıdır devlet kadrolarında.” (15 Ağustos 2016)
“Biz Türkiye’de artık kamplaşmadan, kutuplaşmadan ve ötekileştirmeden yana bir siyaset dilinin kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin hayrı için kim ne söylüyorsa dinlemeye hazırız. Bizim vazifemiz milleti birleştirmek, bütünleştirmek.” (5 Kasım 2015)
“Demokrasinin en temel kavramlarından biri vatandaşları eşitlemesidir. Ehliyet, liyakat, millete ve vatana sadakat gibi üç temel prensibin dışında hiçbir şeyi göz önünde bulundurmadan ayrım yapmaksızın devletin bütün kadrolarını millete açacağız. Siyasette düşmanlık dilini bitireceğiz, siyaset rekabet diline dönecek.” (24 Temmuz 2016)
Madem ki, Sayın Kurtulmuş’un basın müşaviri “O bürokrat bizden önceki dönemde atandı, bizim bakanımız aktif olarak çalışmıyor o isimle” açıklaması yaptı.
Soralım o halde...
Sayın Kurtulmuş’un o bürokratla yakın çalışmaması yeterli midir?
O bürokrat, liyakat ve ehliyet sahibi olduğu için o makamlara gelmiş olsaydı devlet adamlığında yakışır hal ve tavırlar içinde olmaz mıydı?
Sosyal medya hesabındaki “Kültür Bakanlığı Müşaviri” yazılı titri ile, öyle Karamollaoğlu’na, İnce’ye, Akşener’e sallayabilir miydi?
Kamuoyunun onca tepkisine rağmen hala, hiçbir şey olmamış gibi partizanca paylaşımlara devam edebilir miydi?
Soruyorum o bürokratın o tehdit içerikli paylaşımları AK Parti’ye kazandırır mı kaybettirir mi?
AK Parti’den, hükümetten neden o bürokrata dair bir açıklama gelmez?
Yoksa tam da bu özelliklerinden dolayı mı o makamlara gelmişti o bürokrat?
Köşelerden televizyon ekranlarından toplumu tehdit edenler, parmak sallayanlara şimdi bir de açıktan oy isteyen, köşe yazılarıyla AK Parti propagandası yapan, partizanca açıklamalar yapmakta yarışan bürokratlar yığınını kattı.
AK Parti gelecek yıllara, kuşaklara, kendisiyle alakalı nasıl bir miras bırakacağını düşünüyor? Gelecek kuşaklar AK Partili dönemleri nasıl anlatacaklar? Nasıl hatırlanacaklar?
Cumhur İttifakı seçimi kazanamazsa seçim tekrar mı edilecek?
Sosyal medyada ciddi ciddi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Haziran’da istediği sonucu alamazsa seçimleri fesih edeceği tartışılıyor. İddia şu:
“Eğer Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı seçilemez ise ve Meclis’te çoğunluğu kaybederse... 2 tur yapılmadan direk seçimi fesih edecek. Türkiye yeniden seçime gidecek.”
Ki bu iddiaya ciddi ciddi inananlar var.
İnanıyorlar çünkü, diyorlar ki...
- Cumhurbaşkanı Erdoğan “A, B, C planlarımız var” demedi mi? İşte o A, B, C planı seçimin feshedilmesi demek.
Biliyorsunuz, Londra’da çıktığı televizyon programında Cumhurbaşkanı Erdoğan yöneltilen “Diyelim ki Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandınız, fakat AK Parti Meclis’te çoğunluğu kaybetti ne olur?” sorusunu “Seçim sonuçlarını bir görelim, sizin dediğiniz anlamdaki bir neticeye göre hazırlıklarımız şüphesiz olacaktır. A, B, C planlarımız var.” (Londra, 17.05.2018)
Bir de dün, ABD Bloomberg haber ajansına konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmalarından Mehmet Uçum’un “24 Haziran’da Meclis’te muhalefetin üstünlük sağlaması halinde seçimler yenilenir” sözleri kamuoyuna yansıyınca deyim yerindeyse sosyal medya yıkıldı. (Uçum, daha sonra ‘böyle bir ifadem yoktur’ dedi.)
Peki, bu gerçekten mümkün mü?
Diyelim ki, 24 Haziran gecesi şöyle bir tablo çıktı ortaya.
AK Parti Meclis’te çoğunluğu kaybetti, Cumhurbaşkanlığı seçimi de ikinci tura kaldı.
Ne olur?
Eski Anayasa Raportörü, Anayasa Uzmanı, hukukçu Osman Can’ı arayıp sordum... “Mümkün değil, hukuki de değil” dedi ve neden mümkün olmadığını anlattı. Özetle şunları söyledi:
- 24 Haziran’daki seçimle birlikte sistem de değişmiş olacak. 24 Haziran gecesi diyelim ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Birinci turda seçim sonucu belli olmadı. Ve AK Parti Meclis’te çoğunluğu kaybetti, muhalefet partileri Meclis’in 5’te 3 çoğunluğuna sahip oldular.
- Meclis’e giren partiler, yeni sistemin partilere vermiş olduğu anayasal hak ve yetkileri kullanabilecekler. Yani Meclis’in 5’te 3 çoğunluğunu oluşturan partiler isterlerse yeni bir seçim kararı alabilirler.
- Fakat, Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim ikinci tura kaldığı için, ancak şu anda ki mevcut yetkilerini kullanabilir. Şu andaki mevcut yetkileri ile Meclis’i feshetme hakkına anayasal olarak sahip değil.
- Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan, birinci turda Cumhurbaşkanı seçilirse, işte o zaman Meclis’i feshetme yetkisine sahip olabilir ve erken seçim kararı alabilir.
- Yeni sisteme göre Cumhurbaşkanı seçilmeden yeni sistemin verdiği yetkileri kullanması mümkün değil.
Velhasıl kelam....
Hukuken mümkün değil...
Siz siz olun, öyle Cumhur İttifakı kazanıncaya kadar seçim yenilenecek, tekrarlanacak iddialarına kulak asmayın, ciddiye de almayın...