Suud’un dünya kültürel mirası!
Bir Suudî mimarisi, sanatı, edebiyatı var mıdır?
Şüphesiz, Arabistan ahalisinin çok zengin bir kültürel-medenî geçmişi vardır. Cahiliye döneminde büyük şairler yetişmiş, bunların en büyüklerinin şiirleri Kâbe duvarına asılmıştır. “Yedi Askı” şairlerinin Arapçanın yüksek şiir gücünü çok erken zamanlarda ilan ettikleri eserlerdir bunlar. Peygamberimizin cahiliye dönemi şairlerinin en büyüğü olarak bilinen İmriulkays’ı takdir ettiği bilgisi yaygındır.
Suudiler, 18. Asrın başında doğan Abdulvehhab’ın görüşlerini benimsemişlerdir. Vahabilik keskin bir selefî akım olarak belirir, sünnetle ve buna bağlı ibadetlerle arası hoş değildir. Vahhabilik, sümürgeci Avrupa’nın önünde İslâm dünyası için koruyucu bir sed oluşturan Osmanlı Devleti’ni hedef olarak almış, Osmanlı Devleti’ni ve uygulamalarını “şirk”le suçlamıştır.
Vahhabilerin Osmanlıya karşı savaşı, İngiliz emperyalizminin bölgeye yerleşmesinin zeminini hazırlamıştır. İki asır boyunca İngilizlerin vahabbiliği benimseyen Suudları açık veya gizli destekledikleri bilinmektedir. Onlara Hicaz bölgesini bağışlayan da İngilizlerdir. Daha önce Osmanlıya karşı kullandıkları hain Hüseyin’i yüzüstü bırakmışlar, Suudilerin bölgeye yayılmasına destek vermişlerdir. Bunun sebebi, Suudların hac dahil Müslümanların birçok uygulamasına sıcak bakmamaları olmalıdır. Şerif ailesi haccın yönetimi konusunda köklü bir otorite olarak tanınmıştı. Bu otoritenin güçlendirilmesi İslâm dünyasında farklı gelişmelere yol açabilirdi, İngilizler Suud ailesini Hicaz hâkimi yaparak bu ihtimali ortadan kaldırmışlardır.
Vahabiliği bid’at kavramı etrafında anlamaya çalışmak doğru olur. Bid’at çıkaran küfre sapar ve bu yüzden bid’atlar kesin olarak reddedilmelidir. Burada bid’atın yerine göre “yenilik” olarak anlaşılması yanlış olmaz.
Vahhabilikte bid’atlar insanların Allah’a ortak koşmasına yol açar. Kabirler, türbeler yapmak ve bunları ziyaret etmek bid’attir. Sevap beklentisi ile Peygamberin kabrini ziyaret dahi şirke yol açar. Bunun kestirme yolu, mezarları, türbeleri ortadan kaldırmaktır! Hz. Peygamber’in hatırasını yüceltmek de şirke girer! Sünnet ya da nafile namaz kılmak yasaktır. Mevlit cemiyetleri, bu topluluklarda okunan şiirler aynı minval üzredir, Suud ülkesinde bunlar men edilmiştir. Suudlar yasakların birçoğunu devletleştikten sonra terk etmişlerdir. Süslü camiler yapmak, yüksek minareler inşa etmek bid’attir ama bugün Suud ülkesinde buna riayet edilmemektedir. Resim ve heykele şiddetle karşıdırlar ama her yerde Suud kıralların resimlerine rastlarsınız.
Daha ötesine geçelim: Cidde’de Heykel Müzesi’ne ne buyurursunuz?
Fesüphanallah! Selefiliğin, vahabiliğin düştüğü duruma bak! Fakat bizdekiler bunları bilmedikleri için bayat sakızları çiğnemeye devam ediyorlar.
Ya Suud kıralının “eğlence merkezi” açtığından haberdar mısınız?
Suud kıralı bu sene 334 km2lik bir eğlence, spor kültür alanının açılışını yapmış. Burada Suudi yurttaşlarına dünya standardında eğlence seçenekleri sunuluyormuş. Fransızlarla anlaşmışlar, El Ula bölgesi bir “kültürel turizm merkezine” dönüştürülecekmiş. 20 milyar ABD Doları tutarında yatırımla tabii ki… Abdülvehhab’ın kabri belli değil iyi ki, kemikleri tuzla buz olmuştur Suudların bugünkü uygulamaları karşısında!
İmdi, Arabistan’da “insanlığın kültürel mirası” denilince ilk aklınıza gelen ne olabilir?
Kâbe değil mi? İnsanoğlunun Allah’a adadığı ilk mabed…
İkinci sırada Mescid-i Nebevî gelir elbette.
Suudların dünya kültürel mirasına dahil ettirdikleri ilk yer ne Mekke’de, ne de Medine’de…Medain-i Salih, bu beldelerden hayli kuzeyde, Ürdün’e yakın bir yerde. Kur’an’da Salih peygamber bahsini hatırlayanlar, inkâra sapan kavminin bir sesle, gürültüyle helak edildiğini de bilirler.
Suudlar putperest bir kavmin kalıntılarını dünya mirasına sokarken ne işle meşguldüler? Mekke ve Medine’deki İslâmî devir eserlerini yok etmekle! Bugün bu ülkede Osmanlı eseri namına ne kaldı? Kâbe revakları yeniden yerine konulmuş. Peygamberimizin kabri ayakta, onu yıkmaya güçleri yetmedi, Mescid-i Nebevi’nin son Osmanlı onarımından kalan bazı kısımları da yıkılamadı! Hiç şüphesiz bunlar insanlığın halis muhlis kültürel mirası idi. Ecyad kalesi de öyle idi…
Vahhabilerin geldiği noktaya bakın: İslâmî devre ait bütün kabirleri, türbeleri yerle bir ettiler, Semud kavminin anıt mezarlarını ise dünya mirası listesine koydurdular!
Gelelim baştaki soruya: Bir Suudî mimarisi, sanatı, edebiyatı var mıdır?
Var diyen beri gelsin, tenvir edilmeye ihtiyacım var!