Öz evlat: Kariyer!
Modernizm kadınları evin, ailenin -yani toplumun- merkezi olmaktan çıkardı. Hatta evinden çıkardı, ailesinden soyutladı; bu süreçte annelik temel bir değer olmak vasfını kaybetti. Cennetin ayaklarının altında olduğu anneler artık gerilerde kaldı, desek yeri var. Hâlâ böyleleri var mıdır? Elbette hiç yok değildir, fakat umumen öyle olduğunu söylemek mümkün değil. Her halde onlar şu ilahî emre uydular: “Ve evlerinizde oturun ve ilk câhiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın ve namaz kılın ve zekât verin ve itâat edin Allah’a ve Peygamberine…” (Ahzab, 33)
Modern zamanlarda kadın fıtratının dışına zorlandı, cinsî objeliği öne çıkarıldı. Mahremin sergilenmesi, kapitalizmin ticarî başarısı için şart; ki o yüzden araba lastiği reklamında olduğu gibi silah reklamında da kadın kullanılıyor. Bir şartla: Giyinme oranı düşük olacak!
Evlenmek, anne olmak, son zamanlarda bizde de değer olmak niteliğini kaybetmeye başladı. Bir şekilde evlenenler de evliliği sürdürmekte sebatkâr değiller. Boşanma oranlarındaki hızlı yükseliş bizi nasıl bir geleceğin beklediğini gösteriyor.
Evlenenlerin çocuğa bakışı da değişti. Öğrencilik yıllarımızda bütün sıra arkadaşlarımız 4, 5 veya daha fazla çocuktan biri olarak bizimleydi. Şimdi saymayı en alt seviyeye düşürdük. Bir bilemediniz iki; Cumhurbaşkanı “üç” dediğinde, bazı feminist ve güya solcular itiraz ediyor. Esasen, itiraz etmez görünenler, hatta alkışlayanlar da farklı bir konumda bulunmuyor.
H H H
İnsan hissiyatı boşluk kabul etmez. Çocuk boşluğu bir şekilde dolduruluyor. Çocukların yerini kediler, köpekler ve başka şeyler aldı. Kedilerle, köpeklerle hissiyatını tatmin edenlerdeki artış neye işaret ediyor?
İnsan yaradılışı itibarıyla tek başına yaşayamaz, topluluk içinde olmak zorundadır. İlk ve temel birim aile. Büyük aileden çekirdek aileye geçişe alışmaya çalışırken ailesizlik kapımıza dayandı.
Günümüzde kadınlar için cinsellik kadar önemli bir “değer” olarak kariyer de piyasada! Kariyer esasen yol, meslek demek. Türkiye’de “kariyer”, meslek sahibi olmanın ötesinde görülüyor.
Kariyer yapan kadınlar iş dünyasında her türlü zorluğu, sıkıntıyı göğüslemek zorunda kalıyor. Basın kesiminde, sinema kesiminde zaman zaman bu zorlukların ve sıkıntıların ne anlama geldiğini fâş edenler çıkıyor. “Türkiye yayıncılık sektöründe cinsel tâciz ve zulüm” yazısı böyle bir dışa vurma. Bir zamanların çok parlak bir dizi yıldızı “bizim sektörde tacize uğrayanlar ‘Biraz daha taciz etsinler yeter ki iş yapayım’ diye sesini çıkarmıyor” diyor. Türkiye’yi bir yana bırakalım, dünya sinemasının merkezi Amerika’da bu alanda bulunan 300’den fazla kadın oyuncu, yazar ve yönetmen cinsel tacize karşı kampanya başlatmışlar!
Ailesi için, çocukları için fedakârlık yapan kadınlar yerine “kariyer” uğruna her türlü fedakârlığa katlanan kadınlar piyasayı kapladı. Kadınların öz evladı kariyer, eğer varsa diğer çocukları üvey evlat mevkiinde. Onları aile büyüklerine, olmazsa bakımevlerine kolaylıkla emanet edebilirler; hatta terk edebilirler, fakat kariyeri asla!
Türkiye’de insan tabiatına mugayir bir durum olan ailesizleşmenin, kadını ev ve aile dışında bir değer olarak yüceltmenin dinî muhtevalı bir yönetim devrinde yaygınlık kazanması üzerinde düşünmek lâzım. Bugünümüzün yöneticilerinin hiçbiri, belki bizim bilmediklerimiz vardır istisna olarak, kariyer sahibi annelere sahib olmadı. Geleceğimizde böyleleri olacak.
Kadınların çalışma alanından çekilmesi yönünde bir fikri savunmuyoruz. Hayatın akışını aksatacak, gayri tabiiyi tabiî, olağandışını olağan olarak görmeye kadar varacak sonuçların ortaya çıkmasının nelere yol açabileceğini düşünmemiz gerektiğini söylüyoruz.
Ev, aile, eş, çocuk… Bunlar yerli yerine oturtulmadan, hakları teslim edilmeden ne iş hayatı, ne kariyer yüceltilecek, bel bağlanacak şeyler olamaz.