Girsem millet bahçesine gülleri dersem!
1990’ların başından itibaren “park” kelimesi yerine “bahçe” veya bağ denilmesini savunuyoruz. Parkın adı ve bahçe (veya bağ) bir araya gelince nasıl bir güzellik olduğunu düşünün: Gençlik Bahçesi, Sıhhiye Bahçesi, Kuğulu Bahçe, Seymenler Bahçesi… Bu isimler Ankara’dan. Okuyucu kendi şehrindeki parkların adını böyle düşünebilir.
Bunu yapmakla aslında yeni bir şey söylemiş olmuyorduk. 19’uncu yüzyılın sonundan beri “bahçe” veya “millet bahçesi” adlandırmaları kullanılıyordu. Hatta Belediye Kanunu’nda geçiyordu (Bütün belediyelerde Park ve Bahçeler Müdürlüğü vardır, kimsenin aklına sormak gelmez “bu bahçe neyin nesi” diye!)
***
Bağlık bahçelik şehirlerde, herkesin bağı, bahçesi olduğu zamanlarda umuma mahsus bahçe yapılmak gerektiğinde “millet bahçesi” denilmesi o zamanın olağan adlandırması. Doğumuzda İran’da veya Türkistan’da bahçe değil de bağ deniliyor. Şiraz’da Bağ-ı İrem’i yani İrem Bağı’nı görmüştük. Taşkent’te Nevaî Bağı’nda epey vakit geçirmiştik. Bağ denilmesinin sebebi muhtemelen bahçenin bağın küçüğü olmasıdır (bağ-çe).
O sıralar Ankara’da Mehmed Âkif’in Millî Mücadele yıllarındaki mekânı Taceddin Dergâhı’nın korunması, etrafının temizlenerek İstiklâl Marşı Bahçesi veya Bağı haline getirilmesi için proje hazırlamıştık. Bu adlandırmayı ilgili belediyeye kabul ettiremedik, ama “İstiklâl Marşı Parkı” pek ismiyle müsemma olmayacak şekilde yapıldı, ona da şükür.
O zaman belediye cesaret gösterip “İstiklâl Marşı Bahçesi” diyebilse idi bugünkü tartışmalarda ön alabilecekti.
Millet Bahçesi, Cumhurbaşkanımızın bir beyanatı üzerine gündemimize girdi. Son zamanlarda gördüğümüz Anadolu şehirlerinin hepsinde millet bahçelerine rastladık. Belediyeler konuya intibakta güçlük çekmemişler! Şehircilik Bakanlığı da “Millet Bahçesi Rehberi” hazırlamış. Her nasılsa bize de göndermişler. Madem ki, böyle bir muhatap alma durumu var, biz de görüşlerimizi açıklayalım.
Medeniyet dille olur, dili olmayanın medeniyet iddiası olmaz!
Şehir medeniyetimizin kelimesi. Bakanlığın adında şehir var, fakat bütün birim adlandırmaları “kent” üzerinden!
Neden? Çünkü bakanlığın adını siyasî otorite koyuyor. Altını bürokrasi dolduruyor. Siyasî otorite ile bürokrasi aynı dille konuşmuyor. Bu çok ciddi bir mesele. Dikkatten kaçmaması gereken bir zihniyet farkına işaret ediyor. “Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü Kentsel Tasarım Dairesi Başkanlığı”. Eğer bakanlığın adından hiza tutmamız gerekirse, doğru bir Türkçe ile şöyle söylememiz gerekir: Mekân Planlaması Genel Müdürlüğü Şehir Tasarımı Dairesi Başkanlığı.
Bu “Rehber” metninin tamamı uydurmaca ile batı dillerinden aparma kelimelerin hakimiyeti altında. Seller, sallar almış başını gidiyor. Estetik, ekoloji (çevre bilimi), rekreatif (yeniden düzenleme), rekreasyonel (dinlenmeye mahsus), formal (şeklî), informal (şekli olmayan), sedimentasyon (çökelme), kültürümüzün önemli bir elamanı (unsuru), mezo (orta), makro (büyük) ve mikro (küçük)- termal (ısıyla ilgili), hidrolojik (subilgisi ile ilgili) döngünün mikro klimatik (iklimle ilgili), populasyon (nüfus) büyüklüğü, mekânsal habitat (muhit) verisi, floristik (çiçekle ilgili), “yaban hayatı koridorları (aralıkları)”, “aktivite (faaliyet) alanı”, arboretumlar (bitki bahçeleri, fidanlıklar), mini (küçük) hobi (merak) bahçesi, özellikle finansallarını (mali durumunu) iyileştirerek, topiary (budama sanatı) vs. Dikkat edilirse, dilimize formel, informel şekliyle girmiş kelimeler orijinali imlasıyla kullanılıyor.
Bu kelimeler neden kullanılır?
Bazılarında zaruret vardır, diliniz ona bir karşılık üretememiştir, o zaman yapacak bir şey yok. Fakat birçoğu için bu söz konusu değil. O zaman züppece bir tavırdan söz edebiliriz. Güya “bilimsel” görünmek için böyle bir yol seçilmiştir. Fakat söz konusu olan alan vatandaşlarla ve en fazla belediye yetkilileri ile ilgilidir. İlmilik satmak yerine anlaşılır olmak yolu seçilmelidir.
***
Hemen girişte “Tarihsel geçmişimizde; ‘Millet Bahçesi’, ümmet ve milletin bütünleşmesini simgeleyen önemli bir kavram olarak kullanılmıştır.” Cümlesi gereksiz yere ümmet kelimesi kullanılarak mesaj verme çabasından başka bir şey değil. Sonunda bibliyografya, kitabiyat da konulmuş. Fakat “kaynakçalar” diyerek. Kaynaklar olabilir, kaynakçalar olmaz! Kaynakça kısa kitabiyat anlamınadır.
Tabii rehberde birçok faydalı bilgi var. Gelenekli Türk bahçesine atıflar da görülüyor. Fakat bu bahçe yok artık. Büyük alanlarda yapılacak düzenlemelerde bazı bölgeler eski korularımız örnek alınarak oluşturulabilir. Emirgân Korusu, Abraham Paşa korusu hemen aklıma geliyor. Yani çok fazla müdahale edilmeyen ağaçlık yeşil alanlar. Metinde ifade edildiği gibi çok yapı ve çok ticari alan ihtiva etmemesi de önemli.
Millet bahçeleri şehirciliğimiz için düşünüp taşınma, kendi çözümlerimizi bulma ve dilimizi konuşma fırsatı verebilir.