Elazığ’da Harput’u aramak
Bir şehri tarihî yapan ve gerçek mânasıyla “şehir” yapan nedir?
Geçmişine şahidlik eden mimarî eserleri…
Böyle bakarsak, “şehirlerin anası” Mekke’nin tarihine işaret eden ne kalmıştır elde?
Neyse ki Kâbe’ye dokunulamamış. Bir de Harem-i Şerif’te sökülen Osmanlı revaklarının bir kısmı yerine konulmuş…Tarihin gerisi okuyan olursa, kitapta!
Ya yüz yıl sonra? Bugün yapılan bir tarih var. Mekke’nin Zemzem “tovır”ı, Londra’dakini takliden yapılan saat kulesi ve devasa otelleri…Arabistan’ın ortasında bir Amerikan şehri!
Kitapsız okunan tarih bu olacak!
Elazığ tarihinden ayrı düşmüş bir şehir; önce cisminden, sonra isminden ayrı düşmüş! Binlerce yıllık Harput’dan ovaya iniş, 19. Yüzyılın gerçeği. Harput râkımı yüksek bir şehir, korunaklı, çevresine hâkim bir mevkide. İşte 19. Yüzyıl ortalarından 1339 metreden 1067 metreye, Mezra’ya iniliyor…Mezra “ziraat yapılan yer” demek…Yükseklik farkı az değil: 277 Metre! Bu inişin hızlı olduğu anlaşılıyor. Bu tarihten kaçış mı, tabiata yöneliş mi? Zorluktan kolaylığa doğru bir geçiş belki de.
Urfa haçlı kontu Josellin’i, Kudüs kralı Baodouin’i esir edip Harput kalesine tıkan ve Menbiç kalesi kuşatmasında şehid olan Artuklu Balak Gazi’nin maneviyatının estiği topraklarda, Anadolu’nun 12. Asra tarihlenen, nadir yapılarından Ulu Camii terk etmek, Sara Hatun Camii’nden vaz geçmek, Kurşunlu Cami’ye ve ulu çınarının serinliğine elveda demek, Türkistan’dan Anadolu’ya manevi fetih müjdesi gibi gelen Aslan Baba’nın oğlu Mansur Baba’nın kümbetine, Arap Baba’ya el sallamak… Cedlerin içine hayatlarını koydukları yuvalarını ve onların hayat sonrası evlerini bırakıp gitmek…
Bu geçişin kesif hüznünü tahayyül edebilir misiniz?
Edemiyorsanız, Harput mûsikisine kulak veriniz!
Sînemde bir tutuşmuş yanmış ocağ olaydı
Zülfün karanlığında bezme çerâğ olaydı
Sonra Mezra’da yeni bir şehir teşekkül ediyor. Sultan Aziz döneminde Mamuretülaziz deniliyor şehre. Bölgenin yeni merkezi oluyor Mamuretülaziz. Malatya, şimdi Erzincan’a ait bazı kasabalar, Dersim buraya bağlanıyor. Mamüretülaziz yani, “Aziz’in imar ettiği şehir” kısaca Elaziz olarak anılıyor. 1937’de birden şehrin adının bu apaçık bilinen tarihe rağmen El Azık yani “azık eli”nden geldiği buyuruluyor. Şehir Elazık oluyor, sonra yumuşatılıp Elazığ’a dönüştürülüyor! Bu değişim sırasında iyi ki Harput yerinde duruyor!
Bu göçüşler, bu geçişler; bu düpedüz hafızayla alay etmeler, kimlikle oynamalar... Bütün bunlara rağmen şehir kendini muhafaza ediyor. Harput hep arka planda metin bir kale gibi duruyor. Onun varlığı şehri şehir kılıyor.
İşte dönüyoruz çarşıya mezarlıktan
Onu anlatan suskunlukla
Şehrin yaşayan şairi Nazım Payam bunu mu anlatıyor acaba? Harput’tan Elazığ’a dönüşü yani.
Elazığ’a gelip de Harput’a yol uğratmamışlığım yoktur. İlkinin üzerinden 41 yıl geçti. Ulucami belgeseli için gelmiştik ilk. Elazığ bugüne göre hayli küçüktü. Harput Ulucamii metruktu. Rıza Tevfik’in Harab mabed şiiri uğultu halinde zihnimizden geçiyordu:
Mazlum bir ümmetin baht-ı siyahı
Vîran kubbesine gölgeler salmış…
Onun melâlini asırlar görmüş minaresi rükûa varmak istercesine resimleştiriyordu...
Sonra, bir defasında Harput’un aziz evladı Ahmet Kabaklı ile gelmiştik. O çocukluk hatıralarına yolculuk yaparken bize Ejder kayasını, Buzluk mağaralarını ve daha neleri göstermemişti ki…
Şimdi Harput’un harap sokaklarında dolaşırken Ulucami’in sıkı bir onarımdan geçirildiğini, bütün tarihi eserlerin bakımlı olduğunu görüyoruz. Hatta birkaç tarihî evin ayağa kaldırıldığını, sonradan yapılan ve Harput kimliğini haleldar edan yapıların yıkılacağını öğreniyoruz. Şehrin yılmaz belediye başkanı Mücahit Yanılmaz öyle projeler hazırlatmış ki, harap şehir UNESCO geçici dünya mirası listesine alınmış…
İlk gezdiğimiz yer Kurşunlu Camii…Avlusunda “onunla bir yaşta ihtiyar çınar!” Rivayet o ki Evliya Çelebi bu çınarın gölgesinde dinlenmiş…
Camiin avlu duvarında 1935 tarihli bir “cumhuriyet eseri” dikkatimizi çekiyor: Bu bir Atatürk büstü. Sırtı camiye dönük! Camiin çeşmelerinin üzerine dikilmiş…
“Harput’u Metin Önal Mengüşoğlu ile gezmek vardı” diyorum. O da bir taziye dolayısıyla Elazığ’da imiş, ertesi gün Harput Şehrengizi müellifi ile kucaklaşıyoruz.
Aziz şehir “Elaziz”in tarihiyle var olma iradesi bizi kuşatıyor.
“Elazığ hep aziz olsun, Elaziz olsun” diyoruz!