Galatasaray’ın sırrı
Şikayetim var cümle yasaktan
Dillerimi hakim bey bağlasan durmaz
Gelsin jandarma, polis karakoldan
Fikrim firarda, mapusa sığmaz eyvah…”
Muslera, dolandırıcılık davasının mağduru olarak mahkeme yollarına düşerken Mehmet Erdem’in bu şarkısını dinlemiş midir acaba? Gününü mahkemede geçiren, oradan koşarak maça gelen Muslera’nın fikri de bedeni kadar sahada olabilecek miydi? 400. lig maçına çıkarak rekor kıran Muslera dün tecrübesiyle, fikriyle, zikriyle sahadaydı. Kalesinde yine ‘kale’ gibiydi.
Fikren ve bedenen sahada olan sadece Muslera değildi. Sarı- Kırmızılılar Çaykur Rizespor karşısında öyle bir ilk yarı oynadı ki, bu futbolun karşında kim olursa olsun durmak kolay değildi. Okan Buruk için Abdülkerim ve Davinson’un yokluğunda Nelsson’un yanına kimi koyacağı belirsizdi. Berkan’ı koyarsa Kaan sağ bek, Barış Alper sağ açık oynayacaktı. Kaan Ayhan’ı stoper koyarsa da Barış Alper’i sağ bek, Tete’yi sağ açık oynatabilirdi. Okan hoca birinci şıkkı seçti.
Kaan Ayhan ve Barış Alper gibi joker futbolcu olan Berkan stoperde, bek oynadığı maçlardan çok daha iyi bir performans gösterdi. Bir iki kez oyun akışına kapılıp forvet arkasına kadar kaydı ama çabuk toparlayıp görev alanına döndü. Yanında kim olursa olsun belli bir çizginin üzerinde kalmayı başaran Nelsson, Berkan’la da iyi bir ikili oldu!
Maçın açılış golünü atan Köhn, ceza alanı dışından şut çekme alışkanlığı gelişmemiş olan Galatasaray’a uzaktan gol kazandırarak gol yelpazesini genişletti. Sağ bekte yine Kaan Ayhan vardı ama sakatlanıp erkenden çıkmak zorunda kaldı. Okan Buruk, Barış Alper’i sağ beke çekip Zaha’yı sahaya sürdü. Fildişi Sahilli futbolcu Okan Buruk’la yaşadığı gerilim sonrası daha enerjik olarak sahadaydı.
Maça imzasını atan esas ikili ise Kerem Demirbay- Torreira’ydı. Bu ikili Melo- Selçuk İnan’dan bu yana Galatasaray’a hatta Türk futboluna gelen en uyumlu ve katkısı yüksek ön liberoları. Torreira için ‘gol atamama sorunu’ vardı, onu da dün halletti! Kerem Demirbay ise her geçen gün üzerine koymaya devam ediyor. Ayağa top oynayan takımda, ceza alanı dışından gol arayışında olan neredeyse tek Galatasaraylı olan Kerem Demirbay ceza alanı dışından iki nefis gole imza atarak maça da imzasını atmış oldu. Geldiği ilk günler “Dayı dayı dedikleri bu muymuş?” dedirten Demirbay, oyununu öylesine geliştirdi ki Galatasaray artık ‘Dayı’ olmadan racon kesemez oldu!
Sezon başında Galatasaray’ın en büyük silahı olan, maçları 3.bölgede oynayarak kazanan forvetin son haftalardaki ‘ortalama’ çizgisi ise devam etti. İki kız babası İcardi’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle saçlarını pembeye boyaması hoş bir jestti ama sakatlık öncesi formunu yine arattı. Oyunun içinde kalıyor, asist yapıyor ama gol vuruşlarında hala ortada yok. Keza Kerem Aktürkoğlu da öyle.
Sezonun büyük bölümünde takımın lokomotifi olan genç futbolcu, o müthiş performansının çevresinde dolaşmaya devam ediyor.
Dün sahada seyir zevki yüksek bir maç vardı çünkü Çaykur Rizespor Teknik Direktörü İlhan Palut, güzel futbolu hedefleyen bir hocaydı. Takımına açık futbol oynattı. Kazanan belki futbol oldu ama güç dengesizliği nedeniyle kaybeden Rizespor’du. İlhan Palut bu riskin sorumluluğunu alacak kadar cesur bir hoca olduğunu gösterdi. Kalenin önüne ‘otobüs çekse’ bir puan alabilir miydi? Belki. Ama ceza alanı dışından bu kadar çok gol olan bir maçta ‘otobüs’ formülü de işe yaramazdı. Rizespor en azından Rams Park’ta 2 gol buldu ve güçlü rakibi karşısında süklüm püklüm olmadı.
Galatasaray’ın en zor anlarda, sakatların sağlamlarla yarıştığı zamanlarda bile ayakla kalmasının sırrı ise 5. golü getiren penaltıda saklıydı. Mertens’e yapılan faulle kazanılan penaltıda topu İcardi almış ama durdu ve atışı Kerem Demirbay’ın kullanmasını istedi. Bir santrfor hayatında 8-10 kez üçleme yapabilir, hatta daha fazla; ama bir ön liberonun bir maçta çift gol atması bile çok enderdir. Kerem Demirbay’a daha önce yaşamadığı, muhtemelen kalan futbol hayatında da yaşamayacağı bir mutluluğu yaşamasına izin verdi. Kerem Demirbay da golü atar atmaz minnetle pembe saçlı, mütevazi santrfora koştu. İşte Galatasaray’ın başarısının büyük sırrı bu; arkadaşlık, dayanışma, paylaşma. İcardi gibi bir dünya yıldızı, golsüz geçen haftalarına rağmen atışı arkadaşına bırakıyor. İşte takım olmanın, başarının perde arkasında bu vardı.
Okan Buruk son çeyrekte Ziyech, Tete ve Nbombele’yi sahaya sürerek yorulan oyuncuları kenara aldı. Sezon başında büyük ümitlerle alınan bu isimlerin (Bu isimlere Zaha da eklenmeli) oyuna sonradan girmeleri, kendilerine ilk 11’de yer açamaması da sorgulanması gereken bir durum aslında. Bu isimlerin form tutmaları halinde neler yapabileceği 6. golde görüldü. Ziyech ile başlayan atakla Tete’nin asistiyle İcardi’nin attığı çok şey anlatıyordu.
Sonuç olarak Galatasaray, seyircisi önünde yine kazandı ve Fenerbahçe’nin Konferans Ligi’ndeki sükseli galibiyeti sonrası elde ettiği psikolojik üstünlüğü eşitledi. Şimdi strese girme sırası Fenerbahçe’de…