Gentile Bellini’nin bakışıyla Fâtih

İBB Belediyesi, isabetli bir karar vererek Gentile Bellini’nin Fâtih’i genç bir şehzadeyle birlikte tasvir ettiği portreyi satın aldı. Christie’s tarafından Londra’da müzayedeye çıkarılan tablo için 770 bin sterlin ödendiği söyleniyor.

Fâtih’in İtalya’da gelişmekte olan resim sanatına, özellikle portreciliğe derin bir ilgi duyduğu bir gerçektir. “Fâtih’in Çocukluk Defteri” diye bilinen defter gerçekten ona aitse, bu merakı çok erken başlamış demektir. Nitekim fetihten sekiz yıl sonra, 1461 yılında, Rimini valisine bir mektup göndererek Pisanello’nun öğrencisi Matteo de Pasti’den resim ve heykel konusunda yararlanmak istediğini bildirmişti. Matteo yola çıkar, ancak casus olduğu gerekçesiyle Venedikliler tarafından tutuklandığı için İstanbul’a ulaşamaz. Pisanello’nun başka bir öğrencisi, Constanzo da Ferrera, muhtemelen 1477-78 yıllarında Napolili Ferdinand tarafından İstanbul’a gönderilmiş ve bu sanatçı tarafından Fâtih için bronz madalyonlar hazırlanmıştı.

* * *

Rönesans döneminin önemli ressamlarından olan Bellini’nin İstanbul’a geldiği belgelerle sabit. 1479 yılında Venediklilerle yapılan anlaşmanın ardından yarı resmî elçi olarak Venedik’e giden bir Yahudi tacir, Doj Pietro Mocenigo’ya Fâtih’ten bir mektup götürür. Mektupta Fâtih’in torunlarının İstanbul’da yapılacak sünnet düğününe davet edilen Doj’dan ayrıca insan tasvirleri yapabilen iyi bir ressam, bir heykeltıraş ve bir bronz dökümcüsü göndermesi rica edilmektedir (1 Ağustos 1479). Venedikli sanatçılara gösterilen bu teveccühten çok memnun olan Doj, beş yıldan beri sarayında çalışan Gentile Bellini’yi İstanbul’a göndermeye karar verir.

Doj’un verdiği vazifeyi kabul eden, fakat heykeltıraş ve bronz dökümcüsü bulamayan Bellini, 3 Eylül 1479 tarihinde iki yardımcısı ve dışarıdan bulduğu iki sanatkârla birlikte bir kalyona binerek yola çıkar ve eylül sonlarında İstanbul’a ulaşır. Osmanlı’nın yeni payitahtında çok iyi karşılanan ressam, Venedik elçisi tarafından Fâtih’e takdim edilmiş ve yeni sarayda, yani bugün Topkapı Sarayı dediğimiz Saray-ı Cedid’de itibarlı bir misafir olarak ağırlanmıştır.

Franz Babinger’e göre, Fâtih, Bellini’den sadece kendisini ve çevresindekilerin portrelerini yapmasını değil, sarayının duvarlarını fresklerle bezemesini de istemişti. Fırsat buldukça İstanbul’da gezerek çeşitli abidelerin krokilerini ve insan tiplerini de çizen Bellini’nin British Museum’da korunan bir albümde bazı desenleri vardır; mesela oturmuş hâlde tasvir edilen bir yeniçeri, bir Türk kadını, yaşlı bir Türk, bir şehzade, aralarında iki yeniçerinin de bulunduğu bir grup insan, çeşitli kadın tiplerinin ve kıyafetlerinin tasvir edildiği bir eskiz... Bellini, bunlardan başka Theodisius Sütunu’nun bir resmini yapmış, Arkadius Sütunu’ndan da Arkadius’un Gotlara karşı kazandığı zaferlerin tasvir edildiği kabartmaların resimlerini on sekiz levha hâlinde çizmişti. Bu resimler 17. yüzyılda Fransa’ya ulaşır ve on sekiz levha hâlinde gravür olarak basılır.

* * *

Bellini’nin İstanbul’daki faaliyetleri ve Fâtih’le ilişkisi hakkında tek kaynak, Giovanni Maria Angiolello’nun yazdıklarıdır. Eğriboz seferinde esir alınan ve İstanbul’a getirildikten sonra Şehzade Mustafa’nın hizmetine verilen Venedikli Angiolello, Fâtih’in bahçeleri ve resimleri çok sevdiğini, bu sebeple bir mektup yazarak Venedik’ten getirttiği Bellini’den Venedik’in ve sevdiği bazı kişilerin resimlerini yapmasını istediğini söyler.

Angiolello, Bellini tarafından İstanbul’da birçok güzel tablo yapıldığını ve hepsinin saraya konulduğunu, bu tabloların daha sonra Sultan Bayezid tarafından pazarda sattırıldığını anlatıyor. Bu tablolardan en meşhurunun, yani Fâtih portresinin -20 Kasım 1480 tarihini taşır- Venedik’e götürüldüğü, 1877-1880 yılları arasında İstanbul’da İngiltere sefiri olarak görev yapmış bir İngiliz olan Henri Layard tarafından satın alındığı, onun ölümünden sonra karısı tarafından Londra’ya götürülerek National Gallery’ye hediye edildiği biliniyor. Bu portre, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yıldönümünde İstanbul’a da getirilmiş ve Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde 7-13 Aralık 1999 tarihleri arasında sergilenmişti.

Bellini’nin diğer Fâtih portresi, İBB tarafından satın alınan portredir. Bu portrede Fâtih’in karşısındaki gencin şehzadelerden biri olabileceği iddia edilmiştir. İlber Ortaylı ve Nurhan Atasoy hocalarımız Şehzade Cem olduğunu söylemişler. Ancak Bellini’nin İstanbul’da bulunduğu tarihte Şehzade Mustafa çoktan ölmüş bulunuyordu. Bayezid vali olarak Amasya’da, Cem de Konya’daydı. Bu genç eğer Cem’se ona çok benzeyen biri, Franz Babinger’in tahminine göre, Bosna-Hersek kralının Fâtih’in sarayına gönderdiği oğlu İshak modellik etmiş olabilir. Ayrıca -yanlış hatırlamıyorsam- Cem’in gözleri mavi olduğu kayıtlara geçmiştir. Tabloda ise kahverengi gibi görünüyor.

* * *

Bellini’ye izafe edilen ve National Gallery’deki portreye çok benzeyen başka bir Fâtih portresi de 1933 yılında Moskova’dan Paris’e kaçan Zacharij Byrtschanski adında bir Rus tarafından Amerikalı bir koleksiyonere satılmıştır. Bir Çar sarayından çıktığı tahmin edilen 21x16 cm. boyutlarındaki bu portrenin diğer portreden en önemli farkı, sarığın ucunun padişahın omuzlarına kadar sarkması, yani taylasanlı olmasıdır. Bu sebeple, sonraki yıllarda Bellini’nin portresi esas alınarak başka bir ressam tarafından yapılmış olabileceğini söyleyenler vardır.

Sözün kısası, Bellini’nin Fâtih portrelerinden birinin artık İstanbul’da olması son derece sevindiricidir. Bu, söz konusu portrenin aşağı yukarı beş yüz kırk yıl sonra yapıldığı şehre döndüğü anlamına geliyor.

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum