Yarın bugünün bir parçasıdır
Yarın kelimesini tahlilimize saygıdeğer Türk Bilim Kilisesinden çokça tepkiler geldi. Yok efendim, yarmak fiilinden yarın kelimesi gelemezmiş. Fiilden fiil yapan eklerimizin böyle bir adetleri yokmuş. Böyle bir adetleri olsa bile bunu bölmek, ayırmak anlamındaki “yarmak” kelimesinden değil de parlamak anlamındaki “yar” fiilinden yapabilirmiş.
Anadolu Türkçesinde parlamak anlamında böyle bir yarmak kelimesi yokmuş. İtirazlarını o yüzden yapmışlar imiş. “-ın, -in” eki şöyleymiş, böyleymiş. “Yarındası” kelimesini “yarındası” diye alamazmışız, “yarıntası” şeklinde almak gerekiyormuş. Neler neler.
Sonra da benden Türk Bilim Adamlarına saygı bekleyeceksiniz. Ben yine de genelleme yapmayayım. Dil aleminde yapılan yanlışların bile çok kıymetli olduğunu düşünen ben doğrunun ortaya çıkmasına vesile olma potansiyelini bünyesinde biraz daha fazla barındırdıkları için yanlışlara gerçekten teşekkür etme hissiyatı ile dolu biriyim.
Fakat şu Türkçe kelimeleri anlama çabamızı boğmaya çalışılması… İşte buna saygım yok. Yazdıklarım ile cehaletimi ortaya koyuyormuşum. Kendi formel yollarından gitmiyor oluşum onları öfkelendirmek için yetiyor da artıyor bile. Önüme öyle ön kabuller dayıyorlar ki… Fakat ön kabulleri çoğunlukla dayanaksız, çürük, bozuk, hatalı, yanlış ve hatta kimi ön kabulleri birer mefsedetten ibaret. Zihinlerini öyle kapatıyor ki o ön kabuller. Türkçe bir kelimeyi çözümleyebilecek bir zihin berraklığından çok uzaklara savrulduklarını fark edemiyorlar.
Yazıyı, harfleri değil sesi merkeze alıyor oluşum onlara göre ciddiyetsizlik. Yazının sese göre ikincil ve değişken bir konumda olduğunu kaçıran kendileri. Kelime köklerinin isim kökü oluşu ile fiil kökü oluşunun çok temel bir farklılık olduğunu körü körüne savunuyorlar. Benim daha isim nedir, fiil nedir, arasındaki farkı bilmeyecek kadar cahil olduğumu söylemekten bıkmadılar. Bir şey yapmaya çalışıyorum, anlayamıyor, fark edemiyorlar. Anlayamıyorsun bari edebinle en azından katılmıyorum, yolunuz hatalı de. Hakaretler, küçümsemeler…
Bu tiplerin birçoğu bugün doktor, profesör oldu. Ben akademinin tembel ve güvenli yolundan giden biri değilim. 29 yıldır kelimeleri anlama çabası yolunda yürüyorum. 44 yaşımı doldurmak üzereyim. Bu meselelerle meşguliyetimden dolayı birilerinden tonla para alıyor değilim. Evimdeki kitaplarım ve Dil Evi Etimoloji Topluluğundaki bir grup ilgili, meraklı, gayretli arkadaşımla, herhangi bir kurum ve kuruluştan destek almadan yolumuza devam ediyorum.
Yürüdüğüm yoldan kolay yürünmüyor titrinin tutsağı çok bilmiş beyler. Saygı duymalarını beklemiyorum ama hakaret etmeyi kesseler artık.
Bunlara çok takılmayıp biz işimize bakalım, “yarın” kelimesi ile ilgili eksik kalan kısmı tamamlamayı çalışayım: “Bugün” ile “yarın”ı bir bütün olarak düşündüğümüzde ancak “yarın”ın neyin yarısı olduğu ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Geceden sonra gelecek olan sabah ışığına, gün ışığına parlamak anlamındaki “yar” kökünden yarın denebilmesini de bir miktar akla uygun görüyorum. Divanu Lugatit Türk’te yarın sabah anlamında kullanılır nitekim. Fakat “yarın” kelimesi aydınlık anlamına gelir yaklaşımı doğruyu bütünüyle ifade etmiyor olabilir. Bu da hatırımızda bulunsun. Konu içinde bulunduğumuz zamanın, anın bir bütün olarak algılanması ile daha ilgili kanaatimce. Bunu bugün ve yarından oluşan bütün için söylüyorum. Dün ayrı bir bahis. Dün o bütünün kopup elden giden parçası. Elimizde bugün ve yarın var yarılmış bir biçimde.
Yarın kelimesinin olumlu manada, ümidvar olmayı ifade eder anlamda kullanılması daha çok şiirimizde görülen bir durum olmakla beraber böyle bir kullanımın yarın kelimesini doğuran tek sebep olmasını çok mümkün görmüyorum. İsmet Zeki Eyüboğlu yarılmak ile ışığın yarıktan gelmesi, sızması irtibatını nitekim önceden kurmuş.
Üstad Necip Fazıl’ın şu meşhur mısralarında yarın kelimesi ümid edilen olumlu gelecek için kullanılır.
“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir”
Değerli sanatçımız Aykut Kuşkaya’nın o çok sevdiğim 30 yıl önceden gelen sesi, Erkan Mutlu bestesiyle söyleyeyim:
“Türküler söylenir cihad üstüne
Sabah yakındır gece üstüne
Dünya kıyama durur ezan sesine
Bugün olmazsa yarın bir gün mutlaka!”
Ben o yarını bekliyor, o yarın için çalışıyorum. Bilim kilisesinin de, putlarının da yıkıldığı, tüm putları yok edeceğimiz yarın gelecektir. Bir bugün varsa, biz “Biz” varsa o yarın da gelecektir. Karanlığın en koyu noktasında sabah özleyenler için gözü olana gün ışıyacaktır!