Kendinden geçip kendine gel
Gencer şeklinde de telaffuz edilen “kencer” bağbozumunda yapılan et bayramına denildiği gibi bayramda çocukların oyunyerine de deniliyormuş. Kurban veya Ramazan Bayramı arefesinde gençlerin kızlı erkekli, şehre veya kasabaya topluca inerek yaptıkları alışveriş ve eğlenceye de gencer deniliyormuş. Konya’da üç ayların başlangıç gecesinde çocukların sokaklarda fenerlerle ev ev dolaşarak şivlilik istemeleri de hatıra geliyor ister istemez.
Kendi kelimesinin en eski metinlerde “kentü” şeklinde geçtiği belirtiliyor. İlk geçtiği kaynakların 7. Yüzyıla ait Orhun yazıtları olduğu söyleniyor.
Kendi kelimesi ile kullanılan o kadar çok deyim var ki:
Kendi eliyle, kendi başına, kendi göbeğini kendisi kesmek, kendi yağıyla kavrulmak neler neler. Ben kendinden geçmek, kendine gelmek, kendini alamamak deyimlerini ayrı bir severim.
“Kenevire” “kendilik” ve “kendirik”, “kendir” de deniliyormuş. Kendirin farsça olduğu belirtiliyor. Kınnap kelimesine kadar gidiyor kelime. İçten pazarlıklı, çetin kimselere “kendir kesen” diyormuşuz. “Kendirli” kelimesi ise çilli tavuk için kullanılıyormuş.
İki yaşındaki manda yavrusuna “kendiz” diyormuşuz.
“Kendözü” diye bir kelimemiz var: Kendi özü. Kendözü eski metinlerde geçiyor. Mesela Tezkiretül Evliya’da geçiyormuş. Türkçede kendi dediğimiz kelimenin yerine diğer Türk lehçelerinin hepsi “öz” kelimesini kullanıyor.
Otomatik ve otomobil kelimelerindeki “oto” “kendi” anlamına geliyor. Otomatik kendi işler demek iken otomobil kendi gider demek. Mobil kelimesini taşınabilir manasına geliyor. Menkul kelimesini de hatırlayalım sözün burasında ve gayrımenkulü de hatırlayalım, taşınamayan yani.
Soğdçadan geldiği sözlüklerde belirtilen bir ot adı: “kenbe”. Bir kelimenin Soğdçadan veya Toharcadan geldiği yazılmışsa kökünü bulmak için o kelimenin peşine düşmemek gerekiyor. Biraz sözlük karıştırınca, bu işlerin meraklısı olunca insanda ister istemez böyle bir his oluşuyor. Soğd ve Tohar etimolojisi çalışan dilcilerin halini merak ediyorum.
“Kence” Derleme Sözlüğünde geçen, ailede en küçük çocuk için kullanılan Türkçe bir kelime. Ce ve cik ekleri küçültme anlamı kattığını biliyoruz. Türkçede küçültme anlamı veren başka sesler de var. Kısa, kıt, kırpmak, kımıldamak, kıpırdamak, kıl, kıvırmak, kıymak gibi kelimelerdeki “kı”da küçültmek değil de kısmak, kısaltmak gibi bir anlamı görebiliyoruz.
Ufak, küçük ve kısanın farkları nelerdir; bunu başka bir yazımızda irdeleyelim inşallah ama kence kelimesinin tabii çocuk anlamında kullanılan genç kelimesi ile de irtibatı olma ihtimali yüksek.
Kendü kelimesinde “ke” sesini ke ve ki olarak içerdeki anlamında görüp açıklayan da olmuş. “İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatan sözcük” deniliyor. Tuncer Gülensoy’da böyle bir açıklama var. Gülensoy’un kaynağı Hamilton’un İyi ve Kötü Prens Öyküsü isimli çalışmasındaki açıklaması. “Ki” “ke” ekinin Türkçe ve Farsçadaki görünümleri meselesi önemli ve kafa karıştırıcı bir duruma ulaşıyor içine daldıkça. Kendi kelimesi için yapılan açıklamada “ke” açıklanırken, “n” sesinin manası açıkça zikredilmemekle beraber “n” sesinde dönüşlülük anlamı olduğu bilinmiyor değil. Lakin “di” ekinin dili geçmiş zaman eki olduğuna dair bir açıklama da yapılmamış. Ve di’nin hangi anlamda olmuş olabileceği üzerinde durulmamış ne yazık ki. Di eki nerelerde karşımıza çıkar diye baktığımızda hangi “di”ler var, belirtmiştik. Bunların yanında bir de “şimdi” kelimesinde görüyoruz di’yi. Ama şimdi kelimesindeki “-di”yi, dili geçmiş zaman eki olarak düşünmek de o kadar zor ki. Kelimenin kendisi şimdiki zaman dedikleri zamanı ifade eden bir kelime. Şimdi bu nasıl olacak? Çözmesi zor tabii. Yine de üzerine üzerine gidip şimdiyi işaret ederek geçmiş anlamındaki bir eki koyarak di ekini koyarak zihinde konumlandırılabilir bir yere, dondurulabilir bir hale getirdiğimizi söyleyebilirim. Diğer türlü şu anki, şimdiki bir şeyi vurgulayabilmemiz zihnimiz için imkansızlaşıyor.